Fazlasıyla hızlı ve yorucu bir gerginlikle geçen birkaç ayın içinde 6 maçımızın 6'sını da kazanmamızla, birinci olmuştuk. Şimdi geriye dönüp baktığımda bu sezonun hiçte diğer sezonlar kadar kolay olmadığını fark ediyordum. Yorucu bir sezon olmuştu. İlk defa bu birinciliği çok fazla kazanmak istemiştim, aleyhime çok fazla şey dönse de. Yine de bu sene çok fazla şey atlatmıştım. Bunu hak ediyorduk.Maçı kazanmamızla üzerimden büyük bir yük kalkmıştı, Daniel üzerimde ki bakısını fazlaca hissettirirken her maç zorlu geçmişti. Kutlama için kulüpçe bara gitmeye karar verdiğimiz de üstümden kalkan yükün verdiği hisle sonuna kadar dağıtmak istiyordum hepsini.
Her şey yetmezmişçesine Yoongi ve bana olan davranışları beni daha bir çöktürüyordu. Delirtiyordu beni. Bazen aşırı yakın davranıp kalbimi eritirken, bazen o kadar soğuk oluyordu ki tanıyamıyordum onu. O öpücükten, hatta aldatma olayından sonra aramız daha bi açılmıştı. Kendimi ondan uzaklaştırmıştım daha doğrusu, en iyi yol buydu.
Tezahüratların arasında bara girerken Jungkook'un bağırışını duydum. "Bravo gençler. Güzel maçtı." Basketbolcular çoktan gelmişti ve evet, onlarda birincilikle bitirmişlerdi, tamda kulüpten beklenildiği gibi.
Seokjin hyungun "Şerefe." Diye bağırmasıyla herkes kadehlerini birbiri ile tokuşturdu. Hep birlikte masaya geçtiğimizde gecenin eğlencesi başlamıştı bile.
Uzun bir gece olmuştu. İlk başta birlikte birkaç şişe bitirmiş, sonrasında nefesimiz kesilinceye kadar dans etmiştik. Yorulunca oturmuş bu sefer kafamız gidinceye kadar içmiştik. Birkaç kişinin gittiğini gördüğümde onlar için taksi çağırmış, zorla yollamıştım. Bazan annelik duygum ağır basıyordu.
Soğuk havanın yüzüme sertçe çarpmasıyla ayıldığımı hissederken, kenarda gördüğüm banka gidip oturdum, içerdeki ses kalabalığına girmeye hazır hissetmemiştim kendimi. Şu birkaç ayda yaşanan her şeyin gerçekliği kendimi daha yeni hissettiriyordu. Her şey bir anda oyun gibi gelirken, yaşmak zordu.
Gözlerim kapalı bir şekilde sessizce otururken birinin yanıma oturduğunu hissetsem de istifimi bozmadan sessizliğin tadını bir sürede olsa içime çekerek tatmaya çalıştım.
"Ne yaptığının farkındayım." Yanımdan gelen Beck'in sesiyle, bölünen rahatlama anımı umursamadan merakla gözlerimi açtım. Onun yanımda ne işi vardı?
Ona baktığımı görmesiyle konuşmaya devam etti. "Onu benden almaya çalışıyorsun, bunun farkındayım." Alayla güldüğünü gördüğümde, onun bu teorisine karşı bende gülmüştüm. Ciddi bir şeyler söyleyecek zannetmiştim, boş boş konuşacağını değil.
Ona cevap vermeden, umursamayarak oturduğum banktan kalktım, onun saçmalıklarıyla uğraşıcak zamanım yoktu. Bir iki adımımdan sonra kolumda hissettiğim sıkı el, kendisine döndürmüş sertçe duvara yaslamıştı beni.
"Aptalı oynama bana." Sinirle fısıldadığı cümleye karşı sakin bir şekilde onu dinledim sessizce. Ona karşı çıkmamam, bağırıp çağırmamam onu sinirlendirmeye başlamış olmalı ki yüzünde ki sinir her saniye artıyordu "Onu benden alamazsın. O bana aşık. Bunu bilsen iyi olur."
Hayal dünyasında yaşadığını anladığımda ister istemez gülmemi tutamamıştım. Ciddi miydi? Ona aşık olduğuna inanıyor muydu cidden? Kıyamam.
Yüzümde ki gülüş anında solarken sinirle beni duvarla kendi arasında sıkıştıran bedeni ittim. "Oyuncağın ile istediğin kadar oynayabilirsin. Umrumda değilsiniz." Arkamdan bağırdığını duysam bile dinlemeden ilerlemeye devam ettim.
Bugün sadece eğlenmek istiyordum, neden karşıma böyle aptallar çıkıp duruyordu ki?
"Onun orospusu olmuşsun farkında değilsin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skipper [Yoonmin]
FanfictionVoleybol takımının kaptanı Park Jimin vs Basketbol takımının kaptanı Min Yoongi.. -angst