Haftanın son günü, son antrenmanı bitirdiğimizde herkes eve giderken ben anahtarımı unuttuğum için bizden sonra antrenmanları olan Jungkook'u beklemek zorunda kaldığımda Taehyung'ta benimle beklemeye karar vermişti.Tribünlerden rastgele bir yere oturmamla derin bir nefes verdim. Saatler sonra oturunca bedenime çöken yorgunluğu daha bir hissetmiştim. Hem çok fazla çalışmış hemde diyetin verdiği açlıktan dolayı yorgundum.
Taehyung elinde yemekle yanıma otururken bir yandan kendi kendine mırıldandığı şeylerle onun bu haline gülmeden edemedim, tatlıydı.
"Açım. Açım. Açım. "
"Yerken dikkat et, top gelebilir." Ben daha sözü bitiremezken yanımızdan geçen hızlı topla Taehyung'un korku ve şaşkınlık dolu bakışları beni buldu.
"Açma yine şu şom ağzını. Senden korkmaya başlıyorum artık. "
"Naparsın, hiç kimse mükemmel değildir. Bu da benim ufak kusurum işte." Dedim elimle saçımı geriye atarken, havama girmiştim.
"Küçük mü? O ağzınla burayı yıkma ihtimalin kaç biliyor musun? Benim bu harika matematiğim ile bu hesaplamayı yapamayacağım kadar fazla." Demişti ağzında yemekle birlikte ciddi bir şekilde bana bakarken. Onun bu haline gözlerimi devirdim. "Abartma."
"Var mısın iddasına?" Taehyung'un heyecanlı sesini duymam ile bıkkınlıkla derin bir nefes verip, "Bazen gerçekten, abinle nasıl kan bağınız olduğuna inanamıyorum." Diye mırıldandım sahada ki Yoongi hyungu gösterirken "Sen nasıl ortaya çıktı? Abine güvenip ikinciyi yapmışlar ama sen defolu çıkmışsın resmen."
"Ağzına sıçıyım, yeter. Anladım üveyim. Yemin ediyorum beynimi siktiniz. Hayatıma sıçtınız. Bütün benliğim ile yerin dibindeyim. Teşekkürler. " Taehyung'un sinirli, hızlı hızlı konuşan sesi ve çatılan kaşlarıyla onu sinirlendirme görevimi başarıyla gerçekleştirdimi anladığımda mutlulukla gülümsedim, eğlenceliydi. Benimle uğraşırsa ben de onunla uğraşırdım.
"Bunu kabullendiğini görmek güzel Taehyung-ah. Çok geç olmadan öğrenmen iyi oldu. Yoksa kendini daha çok hırpalayabilirdin. "Rolüme devam etmek adına gülümsememi silip ciddi halimi korumaya çalışırken saçlarını okşadım. Yanımda sinirli küçük bir çocuk gibi durması onu gözümde daha bir tatlı hale getirmişti.
Ben onun bu tatlı haliyle eğlenirken suratında ki sinirli ifadesi silinmiş, "Bağırayım mı?" Sorusuyla piçimsi bir sırıtışla bana dönmüştü. Anlamayarak ona baksam da bu gülüşün iyi şeyleri ima etmediğini öğrenecek kadar birlikte zaman geçirmiştim onunla. "Ne?"
"Bağırayım mı burada? "Yoongi hyung Jimin-shi sana sırılsıklam aşık. " diye. "Dedi alayla gülerek benim eğlenen suratımın değişmesini izlerken. Bundan eğleniyordu, bu çocuk şeytanın ta kendisiydi.
Endişeyle açılan gözlerimle ona bakarken, ne söylersem söyleyeyim onu durduramıycağımı biliyordum. "Ağzına sıçarım. Bak çok net bir cümle söyledim. Bak yaparım. Kapa çeneni. "
Taehyung'u uzun zamandır tanıyordum. Kaçık bir insandı. Aklına ne eserse onu yapardı. Şu an bunu söyleme ihtimali o kadar yüksekti ki.. bütün hayatım şu an onun ellerindeydi. En yakın arkadaşı olup olmama bakmazdı bile. Rezil olma ihtimalini bile düşünmezdi. İyi bi arkadaştı evet..
"Yoongi hyung!" Taehyung'un Yoongi'yi çağırmasıyla, Yoongi hyung bize kısa bir bakış attı. Bense o sırada yerimde telaştan ve sinirden Taehyung'un ayağına tekme atıyor, bacağını çimdikliyordum.
Bu çocuğu öldürecektim!
Bu salondan sadece cesedi çıkacaktı!
"Ağzına sıçtım bekle." Bize bakan birkaç göz gördüğümde yüzüme taktığım ama alttan alta Taehyung'a sövdüğüm gülüşümle telaştan kudurmamaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skipper [Yoonmin]
FanfictionVoleybol takımının kaptanı Park Jimin vs Basketbol takımının kaptanı Min Yoongi.. -angst