The Last pt.1 ||19

5K 499 298
                                    



İlk günümüzü sessiz sakin geçirirken ikinci günümüzün gecesi asıl tatilimize başlamıştık. Havuzda başlayan küçük partinin bizi kesmemesiyle bara geçtiğimiz de hiçbir şey düşünmeden saatlerce çocuklarla dans etmiş, ordan oraya koşuşturmuş, bol bol sohbet edip saçmalamıştık. Bedava terapiydi.

Uzun bi eğlencenin sonunda kendimi nefes nefese koltuklara attığım da yorulduğumu hissetmiştim ki çocuklarla harcadığım eforu düşünününce çokta yanlış gelmiyordu. Enerji olsun diye boşalan bardağımı doldurdum. Buna ihtiyacım vardı.

Bir şey düşünmeden sadece eğlencemin tadını çıkarmaya çalışsamda düşüceler aklımı kemiriyordu teker teker ve bu korkunçtu. Taehyung'la yaptığımız konuşma hala beynimde dolaşıyordu. Haklı olduğu kısımlar vardı.

Kendi halimde, düşüncelerimin arasında kaybolmuş bir şekilde içerken birinin yanıma oturduğunu hissettim. "Sanırım birilerinin kalbi kırılmış." Kafamı kaldırdığımda gördüğüm yüzle kaşlarım çatıldı.

Takımdan biri zannetmiştim ama tamamen yabancı bir adam, ki itiraf etmeliyim biraz çok az tatlı, karşımda oturmuş anlamdıramadığım sıcacık gülüşüyle bana bakıyordu. Aklıma uçaktan söylediğim cümle düşmüştü.

"Kalp kırığına gelicek en iyi şey yaz aşkıdır."

Yaz aşkı olmasa bile tanımadığım biriyle boş boş konuşmak iyi gelebilirdi.

"Belki aile problemleri. "

"Ihh.. hayır. Çok belli. Kalbin kırılmış. " Dedi kendinden emin bir şekilde. Mavi gözleri neşeyle parlarken onun bu tavrına karşı gülümsememi tutamamıştım.

"Nasıl anladın?"

Derin mavileri kısa bir anlığına beni süzmüş, "Bilmem. Etrafa öyle bi enerji yayıyosun. Sadece..hissettim." Demişti.

"Ben Tee Soo bu arada."

"Park Jimin."

"Ordan bakınca başka neler görebiliyorsun." Diye mırıldandım merakla. Kendini dışarıya belli etmeyen biri olarak görmüştüm kendimi hep, sanırım yanılmışım. Bir yabancı bile beni kolaylıkla tanımıştı. Yanımdaki insanlarda rahatça okuyordu demek ki. Boşuna çabalamıştım duygularımı saklamak için.

Gözlerinde ki maviliğin derinliği imkanı varmış gibi daha bi koyulaşırken bir süre sessizce beni incelemişti. "Sanırım sporcusun. Formun gayet iyi. Ah bi de..saçların. Ya fazla çılgınsın ya da büyük bi ayrılık atlattın."

Onun bu varsayımlarını duyduğumda, doğru saydığı şeylere karşın derin bir nefes alma gereksinimi hissetmiştim. Kendini basitçe dışarı vuran, kolay bir insan mıydım? "Aslında doğru. Voleybolcuyum. Saçlarımı da sarhoşken boyadım. Bu işte iyisin.  "

İçkimden bi yudum alırken "Birazda sen kendinen bahset." Dedim. Merak etmiştim. Bir günlüğüne de olsa hiçbir şeyi düşünmemek, yeni insanlarla tanışmak iyi gelebilirdi.

"Ah, bende sporcuyum. Basketbol. Ve senin aksine hayatım hiçte renkli değil. Aile işinde çalışıyorum."

"Sıkıcı." Dedim gülerek gözlerimi devirirken. Kafasını sallayarak beni onaylamasıyla "Biraz daha sessiz bir yere gidelim mi?" Diye mırıldandım. Çok fazla ses vardı ve onu duymak için büyük bir çaba gösteriyordum.

Bana cevap vermeden elimi tutarak bizi terasa çıkarmıştı. Gözlerim beni tutan eline takılsada kendimi toparladım. Ellerimin her zaman Yoongi'nin ellerine yakıştığını düşünmüştüm. Beyaz tenli, büyük,kemikli ellerinin arasında kalan minik ellerim. Fakat şimdi bir yabancı tutunca, o kadar da özel olmadığını düşündüm. Sadece bir anlığına. Sonrasında fark ettim, Yoongi'nin verdiği sıcaklığı vermiyodu bu eller. Fazlasıyla yabancıydı sadece. Aklımda dolanan düşüncelerle elimi ondan çekmiştim bile.

Skipper  [Yoonmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin