"Bunu yapabilirsin.""Yanlış hissettiriyor."
"Sadece bir havuç doğrayacaksın Jimin."
"Üstüme gelme." Seokjin hyungun sıkıntıyla verdiği nefesinin ardından bana yükselen sesiyle gergin vücudum daha bir gerilmiş, elimde ki bıçağı tutan parmaklarım sıkılaşırken bunun sonunun iyi olmayacağını biliyordum.
"Bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum." Seokjin hyung onaylamadığını belli ederken elimde ki bıçağı sıkıntıyla tezgaha koyarak mikrodalganın üstünde duran telefonu elime aldım. "Yemek yapmam diyen sendin."
"Yemek yapmayı öğrenmelisin." Dediğinin arkasında durduğunu belirten sert sesiyle birlikte kaşlarım çatılırken ona karşı çıkmaya hazırdım çünkü bu konuda fazla doluydum.
"Havuç doğrayamıyorum."
"O senin sorunun." Eğlendiği sesinden belli olurken sızlanmalarımın arasında en sonunda pes etmesini sağlayabilmiştim ki tahmininden de uzun sürmüştü. Eskiden olsa ona bir şey dememe gerek kalmadan bana yemek hazırlarken şimdilerden sebepsiz yere bana yemek yaptırmaya çalışıyordu. Ortaya bir şeyin çıkamamasıyla birlikte ona ağlayışımla beraber zorla bana yemek hazırlaması artık bir rutin olmuştu.
"Hyung.."
"Tamam, birkaç saate yanınızda olurum."
"Sen mükemmelsin."
"Biliyorum."
Sıratımda ki gülümsemeyle telefonu kapatırken bu işi de hallettiğim için memnundum. Yoongi yorgun bir şekilde eve geldiğinde kendini yatağa atmış saatlerdir kesintisiz bir şekilde uyuyordu. Onu böyle dinlenirken görmek beni mutlu ederken ona yemek hazırlama düşüncesi beynimi sardığında bunun kolay olmayacağını biliyordum fakat bu sefer kendimden emindim..bir süreye kadar, o da havuçları doğramaya başlamak olmuştu.
Mutfağa girdiğimde ilk iş Seokjin hyungu arayıp bana yardım etmesini istemekti. Benim için yemek yapmayacağını, artık yemek yapmayı öğrenmem gerektiğini söyleyerek bana yemek yaptırmaya çalışmıştı bir anda.
Basit bir şekilde havuç, domates ve birkaç sebzeyi yıkamakla başlayan bu görevde, işin içine doğrama kısmı girince bir anda her şey sarpasarmıştı.
"Yine yemek yapmaya mı çalıştın?" Daha hiçbir şey yapmamama rağmen dağılan mutfağı toplarken arkamda duyduğum sesle hızlı bir şekilde bedenimin el verdiği kadar tezgahı örtmeye çalıştım, bu anı görmemeliydi.
"Hayır."
"O havuçlara ne oldu peki?" Yoongi, eğlendiği herhalinden belli bir şekilde yanıma gelirken bir yandan da tezgahta ki masum, acımasız bıçak darbelerinden geriye kalan havuçları gösteriyordu.
"Sen uyumuyor muydun ya?" Diye mırıldandım tezgahtan ayrılıp yanına giderken. İkimizide hızlı bir şekilde mutfaktan çıkardığımda benim bu halime karşı odada yankılanan kahkahasını işitmiştim.
Yüzümde ki gülümsemeyi saklamaya çalışırken ona kızdığımı belli etmek adına kaşlarımı çatıp sinirli bir şekilde bakmaya çalışsam bile bu onun güzel yüzüne bakarken imkansızdı. Yüzümde oluşan gülümsemeyle o da benim bu boş çabama gülmüştü.
"İşin bitince yanımda durur musun? Seni özledim. " Dağınık bir şekilde alnına düşen mint saçlarının arasından bana bakan minik gözlere karşı çıkamayacağımı o da biliyordu. Alnına nazik bir öpücük kondurarak, "Mutfağı toplayıp geleceğim." Dedim. Sessizce başını sallayarak onayladığında onu yatağa yollayıp tekrardan mutfağa girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skipper [Yoonmin]
FanfictionVoleybol takımının kaptanı Park Jimin vs Basketbol takımının kaptanı Min Yoongi.. -angst