"Hyung biliyor musun, çoğu insan 5 yaşından sonra yemek yemeyi kesebiliyor. Full yemeksiz bir hayat, sıfır kilo. "Dedim kilo almamanın verdiği hissi düşünerek gülümserken.
Bundan nefret ediyordum. Eskiden yemek yemek beni fazlasıyla mutlu ederdi, düşündükçe bile heyecanlanırdım. Şimdiyse en büyük düşmanım olmuştu. Düşüncesi bile midemi bulandırırken yemek yemek eziyetti benim için artık. "Ah, tam istediğim hayat. Bunu biliyor muydun?"
Yoongi hyung sarhoş olan beni zorla ayakta tutarken "Bilmiyordum." Diye mırıldanmıştı beni dinlemediği her halinden belli olurken.
'Bilmiyorum.' Kelimesi sebepsiz yere fazlasıyla anlamsız ve komik geldiğinde, ufak bir gülme krizinin arasında kafamı Yoongi'nin omzuna yasladım ve gülmemin geçmesini bekledim. Aklım asla normal bir şekilde çalışmazken doğru düşünmek çok zordu. Onun yanında olmanın verdiği rahatlık beni daha bi mayıştırmıştı.
"Çünkü ben uydurdum hyung."
"Odana çıkmamız lazım Jimin, uyuman lazım." Yoongi beni yürütmeye çalışırken anında ona karşı çıktım. Odama çıkarsam o yanımda olmayacaktı, ben onun yanında kalmak istiyordum.
Onu özlemiştim. Şakalaşmamızı, yanıma gelip bana içini dökmesini, bana yemek yapmasını.. Eski bizi özlemiştim. Gün geçtikçe ikimizde birbirimizden uzaklaşıyorduk ve bu halimizi izlemek canımı acıtıyordu.
Ona direnirken "Uyumak istemiyorum, hyung. Şu güzel manzaraya bak. Burada kalmak istiyorum." Dedim karşımızdaki güneşin doğuşundan ortaya çıkan manzarayı gösterirken.
Fazlasıyla güzeldi. Bazen gözle görülen bir manzarayı, onun güzelliğini kelimelerle sınırlı kalıp anlatmak zor ve anlamsız bir çaba olabiliyordu ama bu.. yeteri kadar sade ama insanı hayran bırakıcak bir şeydi. Parlak ay yerini kavurucu bir sıcaklık savuran güneşe bırakmıştı. Siyah gökyüzü yıldızlarla dolu perdesini sonuna kadar aralamış, yerini denizle bütünleşen bir maviliğe vermişti.
"Ah, sırf bana fatura girsin diye bu kadar içmene gerek yoktu Park Jimin." Yoongi'nin söylenen sesi kulaklarıma gelirken içimde ki enerjinin bir anda sömürüldüğünü hissettim. Benimle uğraşmak istemiyordu, tabii ki de uğraşmak istemiyecekti. Kim bir bebekle uğraşmak isterdi ki? Kalbimin acıdığını hissettiğimde sertçe yutkundum. Ben onun yanında daha çok kalmak isterken o benden uzak durmak istiyordu.
En başta ben ona uzak kalalım demiştim, bunu ben istemiştim.
Gerçekler yüzüme sertçe çarptığında sinirle kolumu ondan çekip, zar zor birleştirdiğim kelimeler arasından konuşmaya çalıştım. "Benimle ilgilenmene gerek yok. Ben hallederim, gidebilirsin. "
Ona iyi olduğumu kanıtlamak için ilk önce derin bir nefes aldığımda, hızlı bir şekilde üstümü başımı düzeltip, kendime gelmeye çalıştım. Şu an onun yardımına ihtiyacım olmadan gitmem lazımdı.
Tanrım, lütfen!!
Görüşüm her şeyi dörtlü olarak gösterirken bunu yapmak çok zordu, ayrıca bedenimin benim isteğime rağmen düz durmaması da yardımcı olmuyordu. Yavaşça ilerlemeye başladım, bir iki adımda iyi gitsemde sonraki adımlarım yamuk yumuk olmuştu. Bir anda dengemi kuramamamla yere düşmem çokta geç olmadı. Yerde ki kum düşüşümün acısını azaltırken ağlamamak için kendimi kasmıştım.
Aptalım. Canım acıyor.
"Yoongi..!" İster istemez onun adını bağırmamla oturduğum yere daha bi çöktüğüm de hızla yanıma geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skipper [Yoonmin]
FanfictionVoleybol takımının kaptanı Park Jimin vs Basketbol takımının kaptanı Min Yoongi.. -angst