Saçlarından bir tel aldım-19

35 2 0
                                    

Arsel<
Melina'nın hiç bitmeyen ağlaması ve çığlıkları eşliğinde kreşten ayrılmıştık.
Arabaya bindiği an susmuştu, halbuki Arven burayı sevdiğinden çok emindi.
Bu sevmiş haliyse diğer kreşlere olan tepkisini hayal bile edemiyorum.
Onunla birlikte nasıl toplantı yapacağım ben?
"Baba."
"Lütfen sessiz ol Melina."
"Baba eve gidelim."
"Birkaç işim var ve senden ricam lütfen artık ağlama."
Şirkete gelene kadar arabadaki tek ses onun iç çekişleriydi.
Yol çok uzun sürmemişti. Oraya vardığımızda arabadan inmek istememişti.
"Baba ev!"
"İşim var Melina babacığın çalışması gerekiyor."
"Annem neyde?"
Yeniden ağlayacağını anladığımda onu kucaklayıp başını omzuma yasladım.
"Hadi biraz sakinleş, baba kız birlikte çalışacağız. Bana çok yardımcı olacaksın bundan eminim."
Sahiden emin miyim? Bu beni şu an en çok endişelendiren şey.
"Hoşgeldiniz Arsel Bey."
"Şuşadım baba."
"Tamam şimdi sana bir su buluruz."
"Nam nam!"
Şimdi yandığımın resmi midir?
"Bebeğim biberonun yanımda değil."
İşte yine başlıyoruz. Dudaklarını büktüğü an onu bırakıp kaçmak istemiştim.
Arven neredesin?
"Arsel Bey."
Birinin bana seslendiğini duyunca ümitle ona baktım, bu mimar Eda'ydı.
"Demek toplantımıza bu küçük hanımda katılacak."
Onu sevmek için elini uzattığında Melina tiksinerek geri sıçradı.
"Baba şu!"
"Eda bana hemen bir biberon bulman lazım."
"Biberon mu?"
Ceplerimi karıştırıp biraz para çıkartıp eline tutuşturdum.
"Pembe ve süslü bir şeyler olsun, başlığı silikon değil kauçuk olacak ve lütfen, lütfen acele et!"
Eda şaşkınlık içinde bir bana bir de elindeki paraya baktı ve çok geçmeden elindeki dosyaları sekreterimin masasına bırakıp koştu.
Toplantı odasına girdiğimde masanın etrafı eksiksiz doldurulmuştu ve kapıyı açtığım anda herkesin yüzü bana dönmüştü.
"Arsel Bey, hoşgeldiniz."
"Ahh bu küçük prenses Melina mı yoksa?"
Kalabalığı görünce koalanın ağaca yapıştığı gibi daha da sıkı sarılmıştı Melina ve bir saniyeliğine bile bırakmıyordu. Bu kadar güçlü olması beni çok şaşırtıyor.
"Bugün ki toplantımız diğerlerinden biraz farklı olacak. Aksaklıklar için kusura bakmayın."
Üzerimden hiç inmediği için önümdeki dosyaları incelemem çok zor oluyordu.
"Bebeğim şuradaki sandalyeye oturmak ister misin? Bak rengi pembeymiş."
"Hayıy."
Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım, hiçbir sorun olmadığına kendimi inandırmam gerekiyor. Bu işin altından başka nasıl kalkabilirim.
"Bugün ki toplantı gündemimizi biliyorsunuz."
"Şu İtalyan pisliklerine bir ders vermemiz gerek."
"Heey lütfen sakin olun. Orta kesin bir şey olmadığını biliyorsunuz."
"Nasıl kesin bir şey yok? Adamların bir tek 'Arsayı onlara vereceğiz' demediği kaldı. Daha başka nasıl bir kanıt gerekiyor."
Herkes hep bir ağızdan konuşmaya başladığında Melina mızırdanmaya başlamıştı.
Ya yemin ediyorum imdat ya!
"Arsel Bey söyleyin, bu kepazeliğe daha ne kadar göz yumacağız?!"
"Babaağğğ!"
Başımın sol tarafından saplanan ağrı hızla tüm vücuduma yayılıyordu.
"Bu ihale bizim olacak! Bizden başka kimse buraya el süremez!"
"O kadar parayı köyden bozma bir yere yatırmayacağız!"
"Babaaağğğ!"
Kimse kimseyi dinlemiyor, kendilerini dinletebilmek için bağırmayı sürdüren bu insanlara ne zaman durmaları gerektiğini öğretemediğim için şu an kendime küfrediyorum.
"Yeter! Hepiniz susun artık!"
Odanın içi aniden sessizleşirken tek ses yine Melina'ya aitti.
Kapı çalınıp içeriye Eda girene kadar kimseden ses çıkmamıştı.
"Çevredeki tüm bebek mağazalarını gezdim ancak bunları bulabildim. Umarım doğru almışımdır."
Elindeki biberon paketlerini masaya bıraktığında Melina gözlerini silip onlara baktı.
"Baba şu."
"Hangisiyle içmek istiyorsun?"
İçlerinden birini işaret ettiğinde Eda onu alıp su doldurmak için tekrar çıktı.
Melina'yı kendi koltuğuma oturttum.
Islak yanaklarını beceriksizce silip geldiğinden beri hiç incelemediği odaya bakınmaya başladı.
Onun sakinleşmesini değerlendirmem gerekiyor.
"İhaleden çekiliyoruz."
"Ne?!"
"Ama nasıl olur?!"
"Arsel Bey yapmayın!"
Yine her kafadan bir ses çıkmaya başlamıştı.
Melina arkamdan ceketimin ucunu çekiştiriyor ve yeniden ağlamak için yer yapıyordu.
"Lütfen sessiz olun. Projenin iptali söz konusu değil yalnızca bunu gerçekleştirmek için başka bir yer bakacağız."
"İyi söylüyorsunuz güzel söylüyorsunuz da, buradan daha iyi bir konuma sahip başka neresi var? Ülkenin öbür ucuna dikeceğimiz plazanın bize ne getirisi olacak?"-M
"Bu tür yapılar birçok projeyi de beraberinde getiriyor Mehmet Bey sizde biliyorsunuz."
"Arsel Bey sizin planınız nedir?"
"İnşaatına başlayacağımız başka bir yer bulduğumuzda bu projeyle beraber yürüteceğimiz başka yapılarımızda olacak. Yani aylardır ihalesine hazırlandığımız bu arsaya bu kadar para dökmektense aynı parayla çok daha fazla şey yapacağız."
"Bu doğru olanı, ancak sizde biliyorsunuz ki konum çok önemli."
"Şehrin tek bir noktasını yoğunlaştırmaktansa sakin yerlerini tercih edip bu yoğunluğu dengeleyeceğiz."
"Yine de bu ihaleden çekilmenin doğru bir karar olduğunu düşünmüyorum."-M
"Düşüncenize saygı duyuyorum Mehmet Bey ama kararım kesin, ihaleden çekiliyoruz."
"Açıklamayı siz mi yapacaksınız?"
Bu tür açıklamaları şimdiye kadar hep kendim yapmıştım ama beni hala çekiştirmeye devam eden ve mızmızı hiç bitmeyen kızım bunu zorlaştıracağa benziyordu.
"Ben yapacağım, aksi bir durum olursa sizi bilgilendiririm."
Herkes yavaş yavaş toparlanırken kapı çalındı ve içeriye elinde biberonla Eda Hanım girdi.
"Kusura bakmayın geciktim. Al bakalım prenses sana suyunu getirdim."
Melina, Eda'nın kendisine uzattığı biberona yabani bakışlar atarak bana sarıldı.
Biberonu ben aldım ve Melina'nın önünde diz çökerek onun gözlerine baktım.
"Bak Eda ablan sana su getirmiş."
Biberona uzanıp birkaç yudum su içti ve Eda'ya baktı.
Biberonu yeniden ağzına götürdüğünde suyu olduğu gibi Eda'nın üzerine püskürtmüştü.
"Melina!"
Ağzından akan suyun kalanını peçeteyle silip üzerini ıslatmasını engellemek istemiştim ama çoktan ıslanmıştı.
"Yaptığın şey çok ayıp! Lütfen kusura bakma."
"Önemli değil, üzerime bir şeyler püskürten ilk kişi değil."
Üzerini kurulamaya çalışırken ona birkaç peçete uzattım.
Melina kaşlarını çatmış ikimize bakıyordu.
"Bir işiniz yoksa birlikte yemek yiyelim."
"Eve gitsek iyi olur."
"Peki."
"Hadi bakalım küçük hanım."
Onu kucağıma aldığımda yine boş durmamıştı ve ben nasıl olduğunu anlayamadan Eda'nın saçlarına yapışmıştı.
"Aaaa saçııım!"
"Melina bırak lütfen ne yapıyorsun?!"
Güç bela ellerinin arasından Eda'nın saçlarını kurtarabilmiştim.
Yine de birkaç teli Melina'da kalmıştı.
"Benden pek hoşlanmadı galiba."
"Neden böyle davranıyor bilmiyorum. Gerçekten çok üzgünüm."
"Annem olmadığı zaman bende böyle hırçınlaşıyordum, dert etme."
"Kusura bakma lütfen."
"Benimle yemeğe gelirsen eğer kusura bakmam."
"Ama söyledim, biliyorsunuz..."
"Aman canım, birkaç saat bakıcıda kalsa ne olacak? Hem sokağın başına yeni bir restoran açılmış, çok iyi diye duydum."
Melina'nın yeniden saldırması an meselesiydi onu Eda'dan olabildiğince uzak tutmaya çalışıyordum.
"Söz vermiyorum, bir şeyler ayarlamaya çalışırız, iyi günler."
"Size de..."

✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin