Bir Başına-39

16 2 0
                                    

Arsel gecenin tamamında hatta sabahın ilk ışıklarına kadar dışarıda oturdu.
Ne Arven ona gelip bakmıştı, ne de o içeriye girmişti. Güneş doğup hava yeniden aydınlanmaya başladığında soğuktan uyuşan ellerini hissetmeye başladı. Ceplerini yokladı, sigarası üzerinde olmayınca içeri girdi.
Semoş Arsel'in akşam hazırladığı masayı toparlama derdindeyken evde kahvaltı hazırlığının telaşesi vardı.
"Aa sen ne zaman geldin oğlum. Hiç görmedik."
Arsel masanın üzerindeki sigara paketinden bir sigara çıkarttı ve dudaklarına götürdü.
"Uyuyorlar mı?"
Sesi çok yorgundu, uykusuzluktan düşüncelerini toparlayamıyordu artık.
"Melina'nın sesini duydum demin kalkmışlardır."
Arsel üzerini değiştirmek için gömleğinin düğmelerini açmaya başladı.
"Bana kahve hazırlar mısınız?"
"Ee kahvaltı?"
"Ben yemeyeceğim."
Arsel ağır adımlarla yukarıya çıktı. Odalarının kapısı aralıktı. Arven, Melina'nın saçlarını örüyordu. Bir yandan da sohbet ediyorlar gibiydi.
Uzaktan izledi onları bir süre.
Sonrasında aklına gelen şeyi gerçektirmek için telefonunu çıkardı ve bu işi yapabileceğini düşündüğü tek kişiyi, ablası Eylül'ü aradı.
"Efendim?"
"Neredesin?"
"Kanada'ya gidiyorum. Şimdi uçağa bineceğim önemli mi?"
"İstanbul'a gelmen gerekiyor."
"Bir şey mi oldu? Bir sürü haber gördüm iyi misiniz?"
"Yüz yüze konuşsak daha iyi olur."
"Tamam, ilk uçakla oraya geliyorum."
****
Arven<

Hayatım tam anlamıyla bir bilinmezliğe sürükleniyordu ve her şey korkunçtu.
Arsel ile aramız çok kötüydü.
Başıma açtığım bela yüzünden onu kaybetmekten deli gibi korkarken fotoğrafların ortaya çıkmaması için bu herife katlanmak zorunda kalıyordum.
Mental olarak bitiklerdeyken bir de mide bulantısıyla sınanıyordum. Hiçbir şeyi ağız tadıyla kafama takamıyordum.
Mide bulantısının yanında seyreden iştahsızlığım beni aklıma getirmek istemediğim bir şüpheye düşürmüştü.
Yediğim keklerde ki o lanet madde her neyse etkisinin bu kadar uzun sürmemesi gerekiyordu.
Provalardan sonra biraz gezinmek ve bir eczane bulmak için dışarıya çıktım. Keskin bir soğuk yüzüme çarpmıştı, tıpkı yaptığım onlarca hatayı hatırlatmak ister gibi.
Uzun uzun yürüdüm. Nereye gittiğimi bilmeden, yalnızca Arsel'i düşünerek.
Son olanları ve bir de gündeme yeni düşen haberi.
Onu çok seviyordum, her şeyden çok.
Ama bu şekilde nasıl devam edeceğimizi de bilmiyordum. Gustav'ın şantajını öğrendiği zaman bana çok kızacak. Öfkesinin bana zarar vermeyeceğini biliyorum ama her geçen gün kötüye gittiğini de acı içinde izliyorum.
Bu şekilde devam edemez. Profesyonel bir destek alması için onu yüreklendirmek için her şeyi yaptım, hiçbiri işe yaramadı.
Belki de yöntemimi değiştirmeliydim...
Bir eczanenin önünde durduktan sonra bir süre içeriyi izledim.
Melina'ya hamile olduğumu öğrendiğim günü hatırladığımda gözlerim dolmuştu. Onun sevincini bile doğru düzgün yaşayamamıştım.
Bu şekilde devam etmemeli...
O kadar üşümüştüm ki artık parmak uçlarımı hissedemiyordum. Kapıyı aralayıp hızla içeriye girdim.
Birkaç kutu hamilelik testi aldıktan sonra taksiyle otele döndüm.
Testleri alelacele yaptıktan sonra stres içinde sonuçları beklerken Arsel'den mesaj gelmişti.
—Sen yanımda değilken tadım mıydı sadece kaçan?—
Gözlerim dolmuştu o anda ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Uzunca bir süre gözyaşları içinde attığı mesaja baktım.
Gözlerim birkaç saniyeliğine telefonumdan ayrılıp testlere kaydığında aklıma gelen şüphenin gerçekleştiğini gördüm.
Hamileydim...
Ellerimi karnıma dolayarak yere çöktüm ve ağlamayı sürdürdüm.
Şimdi ne yapacağım?
Şimdi ne yapacağız?
Ben Arsel'in Melina ile olan ilişkisiyle kafayı bozmuşken bir çocuğumuzun daha olması Arsel'in anksiyetesinin boyut değiştirerek katlanması anlamına geliyordu.
Ben ağlamayayım da kim ağlasın?
Mesajına cevap yazdım.
—Konuşmamız gerekiyor. Yarın İstanbul'a geliyorum.—
Telefonumu kapatıp testlerin hepsine dikkatlice inceledim. Bir tanesinin bile negatif olması içimde bir umut yeşertecekti ancak hiçbiri değildi.
İnanılır gibi değil, öyle değil mi? Melina'yı ne kadar da çok istiyordum...
Testlerin hepsini çöpe attıktan sonra yatağıma uzandım.
Artık bir şeyler yapmanın zamanı gelmişti. Belki çok üzecek, çok yıpratacaktı ama yapılması şarttı.
****
Yazardan<
"Anlamadım, sen şimdi bana 50 yaşına gelmiş bir moruğu baştan çıkarmamı mı söylüyorsun?"
"Hayır Eylül. Sana sadece işime yarar bir şeyler öğren diyorum."
"Yani moruğu baştan çıkar diyorsun?"
"Öyle bir şey demiyorum!"
"Şu adamın tipine bir bakar mısın? Bu yaştaki bir herif başka türlü nasıl kandırılabilir ki?"
"Eylül bak, bunun benim için ne kadar önemli olduğunu anlamanı istiyorum. Bir şeyler oluyor ve ben burada kapana kısıldım anlıyor musun?"
"Kim sana adamın çenesini kır dedi ki? Ayarsızsın gerçekten."
Arsel bezgin bir ifadeyle Eylül'ü süzdü.
"Of tamam yaa, bir şey demedik. Ben aramadan arama. Bir şeyler öğrenince seni arayacağım."
Eylül çantasına birkaç şey daha doldururken bir yandan da kardeşini süzdü.
"İyi misin sen?"
Arsel bomboş gözlerle baktı Eylül'e, sanki ne söylediğini anlamamış gibi.
Eylül onun yanağına dokundu.
"Heyy endişelenme bu kadar. Ben halledeceğim merak etme."
Arsel zorla tebessüm etti, ama onu endişelendiren Eylül'ün başarısız olması değil haklı çıkmaktı...
"Hadi git artık."
"Tamam, haberleşiriz."
Kardeşinin yanaklarını şapur şupur öptükten sonra yola koyuldu Eylül.
Arsel, arabanın kendisinden uzaklaşmasını izlerken telefonunu çıkartıp geçen gün hastanede kendisine pansumanını yapan arkadaşı Burak'ı aradı ve kendisiyle konuşmaya gelen psikiyatristin numarasını istedi.
Sonrasında psikiyatristi aradı, konuşmaları kısa ve netti. Gün içinde bir randevu ayarladı ve saattinden 10 dakika erken oraya vardı.
Kumsal Çelebi için bu ziyaret sürpriz olmuştu, Arsel'in kendisini görmek için bir daha geleceğini sanmıyordu.
"Arsel Bey hoşgeldiniz. Doğrusu sizi beklemiyordum."
"Bana beni sakinleştirecek bir ilaç vermeni istiyorum, hemen!"
"Ah karıştırdınız sanırım ben aile hekimi değilim, işim sizi dinlemek ve bu doğrultuda tedavi oluşturmak..."
"Sana kendimi anlatacak kadar vaktim yok anlamıyor musun?! İstediğin takdirde ilaç kullanımımı başlatabilirsin! Hemen şu an başlamaya hazırım ben!"
"Arsel Bey, bu sandığınız gibi bir şey değil."
"Sanmıyorum Kumsal Hanım, 12 yaşımda bizzat yaşayarak tecrübe ettim! 3 ay bir klinikte yattım, eğer sizde yaşasaydınız bunu, eminim yeterince şey öğrenirdiniz."
Kumsal şaşkınca Arsel'e baktı ve önündeki bilgisayardan onun geçmişini arattı. Hiçbir giriş kaydı yoktu.
"Burada öyle bir kayıt yok ama..."
"Elbette olmaz, şimdi dışarıya çıksam 10 kişiden 7'si tanıyor beni. Sence kendi ismimle giriş yapabilir miydim?!"
"İsminiz neydi?"
"Arsel Aktekin."
Kumsal sisteminde bu ismi arattıktan sonra Arsel'in doğru söylediğini anlamıştı.
"Bana, beni durduracak bir şey ver!"
"Bakın, tedaviye yeni başladık. Bu meslek etiğine uymaz ve ayrıca; kullandığınız ilaçlar o yaşta bir çocuk için çok ağır. Bu ilaçlara direnciniz nasıl bilmiyorum. Direkt yüksek dozla başlamamız sizin için riskli olabilir."
"Ben her riski kabul ediyorum. İmzalamamı istediğin bir şey var mı?"
Kumsal onun pes etmeyeceğini anlamıştı. İsteksizce önündeki kağıtları karıştırdı ve birini Arsel'e uzattı.
"Yoğun uyku hali ve bilinç bulanıklığı yapabilir. Mümkün olduğunca araç kullanmayın."
Arsel okumadan imzalamıştı önündeki kağıdı.
Odasındaki kilitli dolaba ağır adımlarla ilerleyen Kumsal ordan birkaç kutu ilaç çıkarttı ve Arsel'e verdi.
"Alışık olduğunuz yan etkiler dışında bir şey fark ederseniz kullanmayı bırakın ve iletişime geçelim."
Arsel ilaçları ceplerine sokuşturmaya çalışırken anlamsızca Kumsal'a baktı.
"Seanslara gelmeniz gerektiğini yeniden hatırlatmak istiyorum. Bunun üstesinden konuşarak gelebiliriz."
"İyi günler Kumsal Hanım. İlaçlarım bittiği zaman görüşürüz."

✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin