Hastaneye geldik, yine...
Stresten midem bulanıyordu. Bir şoku daha kaldıracak halim yoktu.
Ciddi bir şey olmamasını ümit ederek doktorun çıkmasını beklerken, Meltem annem ve Ahmet Bey tartışmaya devam ederek yanıma geldiler.
Beni görmesinler diye saklanmak istemiştim onları görünce.
"Nesi varmış Arven?" Diyerek koluma dokundu Ahmet Bey.
"Bilmiyorum henüz bir şey söylemediler."
"Hepsi senin yüzünden! Her şeyi mahvetmek zorundasın değil mi?" Onu iterek yanıma sokuldu Meltem annem.
"Kendisini eve bırakmamı istedi. Ne yapsaydım o halde yalnız mı bıraksaydım onu? Yerinden kalkamıyordu bile."
"Ne?"
Ahmet Bey'in söylediğini son anda dinlemiştim. Yeniden sordum.
"Ne dediniz?"
"Kötüleşti birden, eve getirmemi istedi bende öyle yaptım."
"Onu hastaneye götürmeniz gerekirdi."
"Ne anlasın o böyle şeylerden! Paradan bahset sen ona? Ne dedin de zehirledin yine çocuğu?!"
"Meltem!"
"Ne Meltem?! Ciğerini bilirim ben senin! Ayağına kadar çağırmış çocuğu bir de Allah'ım sabır ver! Bana bak Ahmet eğer oğluma bir şey olursa mahvederim seni duydun mu?!"
Sıkıntıyla iç çektim ve başımı duvara yasladım. Hala tartışıyorlardı. Yanlarından uzaklaşıp biraz hava almak için pencerenin önüne geçtim. O sırada doktor dışarı çıktı. Onu görmemeleri için kolundan tutarak odaya çektim ve bende peşinden girdim. Meltem annem ve Ahmet Bey'e yakalanmamıştık neyse ki.
Arsel'e baktım, uyuyordu.
"Nesi var?"
"Korkulacak bir şey yok. Neyse ki dikişlerin hepsi sağlam, ama size söylediğim gibi Arsel Bey'in bolca istirahat etmesi gerekiyor."
"Dinlese keşke beni."
"Beni asıl endişelendiren geçirdiği panik atak krizleri."
"Ne?"
"Fark etmemiş olamazsınız. Arsel Bey buraya geldiğinde panik atak geçiriyordu."
"Ahh, ben... Ben yaralarıyla alakalı bir problem olduğunu düşünmüştüm."
"Aslında bu ataklar elbette ki onları da etkiliyor."
"Lütfen açık konuşun."
"Arven Hanım, kalp ritmini arttıracak her şeyden kaçınması gerekiyor. İçerideki dikişlerin kaynaması için yeterli stabilizasyonun sağlanması lazım. Bir kriz anında kalp normal hızının 2 katına çıkar. Sırtındaki yara tamamen kapanana kadar lütfen yataktan bile kalkmasın. Ne kadar zor bir ameliyat geçirdiğini çok iyi biliyorsunuz ve bu kadar hakaret çok sakıncalı. Bilhassa stresten ve kargaşadan uzak kalmalı."
"Elbette, anladım. Ben gerekeni yapacağım."
"Geçmiş olsun."
Sıkıntıyla yerime oturdum.
Bir süre Arsel'in huzurla uyuyuşunu izledim.
Artık ona bir tek uykusunda huzur veriyorduk akıl alır gibi değil.
Şu zamanlarımızı Milano'da geçirmeyi öyle çok isterdim ki. En azından aile içindeki kavga gürültüden uzak olurduk...
Arsel'in yeniden vize alabilmesi için çeşitli yollar düşünürken aklıma aniden, düğünden bir hafta önce hastalandığımda beni götürdüğü o yer gelmişti. Yorgan döşek yatarken bir anda ayağa dikmişlerdi.
Arsel'in dinlenip bu olaylardan uzak kalabilmesi işin belkide tek yol buydu.
Uzanıp elini tuttum onun.
"Bugünler geçecek, güzel günlerimize döneceğiz."
Yaşayabildiğimiz huzur kısa sürmüştü.
Odaya paldır küldür giren Meltem annem ve Ahmet Bey, Arsel'i de uyandırmıştı.
"Oğlum, nasılsın?"-A
Hemen yanına ulaşıp onun elini tuttu Ahmet Bey.
"Biraz rahat bırakırsan iyi olacak."-M
"Meltem başlama yine!"-A
"Lütfen ama yeter artık! Şu an ikinizde Arsel'i değil kendinizi düşünüyorsunuz. Biraz daha devam ederseniz yemin ederim gideriz buradan! Hiçbirinize de nerede olduğumuzu söylemem!"
İkisinde susmuştu söylediklerimden sonra. Odadaki tek ses monitörden gelen düzenli ritmin sesiydi.
Arsel döndü ve bana baktı. Bir şey isteyeceğini hissedince ayağa kalktım.
"Ne oldu?"
"Arkamdaki yastığı düzeltebilir misin?"
Benle beraber harekete geçen anne babasının elleride olaya dahil olunca yine küçük çaplı bir arbede yaşanmıştı.
Sinirden beynim uyuşuyordu artık.
Gustav, Arsel'i öldürememişti ama bu durum anne babası yüzünden her an gerçekleşebilirdi.
"Ne zaman çıkacağım buradan?"
Eliyle alnını ovalıyordu Arsel. Onunda sinirlendiği çok açıktı.
"Çok kalacağımızı sanmıyorum, gidip öğreneyim."
Arsel gözleriyle oturmamı işaret etmişti.
"Baba sen konuşabilir misin?"
"Tabi, doktorun kim?"
"Hangi yaptığın iş doğru senin be adam? Çekil ben konuşurum!"
"Hayır oğlum benden istedi sana ne oluyor?!"
"Daha doktorunu bile bilmiyorsun! Gelme peşimden ben konuşacağım!"
Onlar tartışarak odadan çıkarken dehşet içinde kalmıştım.
Arsel göğsündeki ekg paletlerini çıkarmaya başladı.
"Ne yapıyorsun?"
Elindeki serumu da çektikten sonra kalkmak istemişti ama acıyla yeniden arkasına yaslandı.
"Dur, bekle!"
Ellerinden tutup kalkmasına yardım ettim.
"Onlar gelene kadar gitmemiz lazım."
"Ama... Belki kalman gerekiyordur."
"Buna daha fazla katlanamayacağım ben."
Onu ayağa kaldırdıktan sonra koluna girdim.
"Eve gideceğimizi tahmin ederler."
"Nereye gideceğiz?"
Biraz dinlenmek için kapıya yaslandı.
"Sana ağrı kesici bulmalıyız. Çok ağrın var mı?"
"Biraz daha idare edebilirim."
Küçük adımlarla odamızdan uzaklaşırken bizi görmemeleri için dua ediyordum.
Asansörü çağırdığım sırada koridorun başında Meltem Hanım'ı gördüm. Hala Ahmet Bey ile tartışıyordu. Saçlarımı öne toparlayıp Arsel'i kamufle etmek için önüne geçtim.
Neyseki o sırada yerleri silen personel de kamufle olmamıza yardımcı olmuştu.
"Yoklumuğuzu fark etmeleri an meselesi."
Asansörün kapısı açıldı ve defalarca bastım tuşlarına. Hastane asansörleri neden bu kadar yavaştı?
"Eve uğrayıp Melina'yı alırız önce, oradan da... Oradan da gidecek bir yer buluruz nasılsa."
Beni sadece başıyla onaylamıştı. Zemin kata geldikten sonra daha çabuk olabilmek için ona bir tekerlekli sandalye bulup oturmasına yardım ettim.
"Keşke daha önce akıl edebilseydim. Neyse, zaten henüz peşimizde değiller."
Daha lafımı bitirmeden Meltem Hanımı merdivenlerin başında görmüştüm.
"Eyvah!"
Koşmaya başladım, haliyle Arsel'i de çok hızlı sürüyordum. Birkaç düşme tehlikesinin ardından arabaya gelebilmiştik.
Koltuğu biraz geriye yatırdım.
"Hadi otur lütfen."
Arsel'i resmen arabanın içine tıkıp şoför koltuğuna geçtim.
"Aşkım çok özür dilerim bir an önce şuradan gitmek istiyorum sadece. Çok acıdı mı?"
"Lütfen çalıştır arabayı."
Kendisine rahat bir pozisyon yaratmaya çalışırken Meltem Hanım'ın cama vurmasıyla yerimden sıçradım.
Geri vitese takıp gaza yüklenmemle arkamızda ki çöp bidonlarına çarpmıştım.
"Çok özür dilerim, çok özür dilerim! Normalde böyle bir sürücü değilim!"
"Arven hadi lütfen!"
Lastiklerden çıkan kulak tırmalıyıcı sesler eşliğinde hızla oradan uzaklaşmıştık, Meltem Hanımı yalnızca dikiz aynasından görüyordum artık.
Derin bir nefes aldım.
"İyi misin?"
"Daha iyi olmuştum."
"Ah sevgilim. Söz veriyorum dinlendireceğim seni, iyi olacaksın."
Onu severken az kalsın kırmızı ışıkta geçip trafiği birbirine katıyordum.
Arsel koltuğuna sımsıkı tutunuyordu. Onun yerine emniyet kemerini taktım.
"Lütfen sadece yola bak olur mu? Beni dert etme."
"Afedersin."
Telefonumu çıkarıp Melina'yı ve birkaç parça kıyafeti hazırlaması için Semoş'a mesaj atacaktım ki Arsel telefonu elimden aldı.
"Vakit kaybetmeyelim diye..."
"Yeşil yandı bak."
Parmağıyla ışığı işaret edince gaza bastım.
Eve vardık...
Zorlu bir yolculuktu gerçekten.
Arsel benim yerime mesaj atmıştı, hazırlanan çantalarımızı ve Melina'yı almak için eve girdiğimde o arabada bekledi.
Neler aldık yanımıza bir fikrim yoktu. Eksikleri satın alacaktık mecburen, şehirden uzaklaşmak bu yönden biraz endişelendiriyordu beni.
10 dakikada evden ayrıldık.
Yolda bir eczaneye uğrayıp doktorun yazdığı ilaçları satın aldım.
Melina şarkı söylüyor ve arka koltuktan uzanıp Arsel'in saçlarıyla oynuyordu.
"Babacım uykun mu geldi?"
"Babacık biraz yorgun tatlım."
"Çok mu yayamaşlık yaptın?"
"Evet, biraz öyle."
"O jaman şana ninni söylemeliyim."
"Tatlım lütfen yerine oturur musun? Araba hareket edince düşebilirsin."
"Yanına gelmek iştiyoyum baba!"
"Bebeğim seni alamam lütfen yerine otur."
"Babacım lütfen."
Arabanın içindeki konuşmalarını duyabiliyordum.
İlaçları alır almaz geri döndüm.
"Evet gençler, ilaçlarımızıda aldığımıza göre artık gidebiliriz! Hazır mısınız bakalım, küçük bir tatile çıkıyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)
Romance• Bir Bulut Olsam'ın devam kitabıdır • • Macera kaldığı yerden +1 kişi ile devam ediyor 🐣 • Arven, güveni gün geçtikçe artıp, kendini daha iyi tanımak için eline geçen her fırsatı değerlendirmek isterken, hiç tanımadığı bir hayatın içinde kaybolmuş...