"Bir hafta da siz gelirisiniz yanımıza. Çok çalışıyorsun Arselciğim, inan seninle beraber yaptığımız en son tatili hatırlayamıyorum bile."
Arsel kapıya yaslanmış bir yandan annesiyle görüntülü konuşuyor diğer yandan Melina'yı gözetiyordu.
"Keşke birkaç gün daha kalsaydınız. Arven haftasonuna burada, sanırım bu sefer daha uzun kalacak."
"Yine geliriz oğlum. Bir ayağımız Milano'da sayılır artık."
"Öyle tabi."
"Pamuk prensesim nasıl? Hiç sesi çıkmıyor bakıyorum da."
Arsel kamerayı Melina'ya çevirip onu gösterdikten sonra ekledi.
"Yeni bir oyun buldu kendine."
"Ah güzel prensesim benim. Bana hep senin küçüklüğünü hatırlatıyor Arsel. Sana sandığından daha çok benziyor."
Arsel gülümsedi, bunu duymak her zaman hoşuna gitmişti ama bu konuyla Arven'i kızdırmak onu daha çok eğlendiriyordu.
"Arven duymasın yine de kızcağız gerçekten bozuluyor buna."
"Duysun, o da bunun farkında."
"Farkında da işte, sende az değilsin hoşuna gidiyor değil mi onu kızdırmak."
"Gitmez mi? En sevdiğim şeyler arasında."
" Arven nasıl? Birkaç kez aradım ama ulaşamadım."
"İyidir herhalde, bugün konuşamadık."
"Çok yoğun belli ki. Onun adına nasıl mutluyum anlatamam Arselciğim. Çalışmak ona gerçekten çok iyi geldi."
"Bende öyle düşünüyorum."
Arsel'in solgun yüzü ve birbirine giren saçları konuşmanın başından beri dikkatini çekmişti annesinin, bunu sormaya ancak sıra gelmişti.
"Sen iyi misin? Solgun geldin gözüme hasta mısın yoksa?"
"İyiyim validem, bütün gece doğru düzgün uyuyamadım. Yorgunum biraz."
"Eee baba olmak kolay değil. Hep söylüyorum ikiniz bu işin üstesinden çok iyi geldiniz."
"Bir de bana sor." Kendi kendine söylenmişti Arsel. Gözlerini ovuşturduktan sonda Melina'yı izlemeye devam etti.
"Ne demek o?"
"Tam olarak gelmiş sayılmam demek."
"Ah yapma Arsel, bazen gerçekten çocuk gibi davranıyorsun. Melina ve Arven'in ne kadar mutlu olduğunun farkında değil misin? Gerçekten iyi olmasan bu mümkün olabilir mi? Onları mutlu edebilir misin?"
"Bunlar çok uzun konular anne, sonra konuşalım olur mu."
"Pekala... İyi olduğuna eminsin değil mi ? Yorgunluk gibi değil sanki bu, beni rahatsız eden bir şeyler var."
"İyiyim anne söyledim ya, kapatmam lazım şimdi. Melina'ya yemek yedireceğim."
"Pekala kaç bakalım ama ne olduğunu öğreneceğim unutma."
"Görüşürüz."
"Sizi seviyorum."
Arsel telefonu kapattıktan sonra Arven'den sakladığı paketlerden birini çıkartıp bir sigara yaktı. Gözleri hala dışarıda, heyecanla topunun peşinde koşturan kızındaydı.
Bugün Selen'i gördükten sonra ona her zamankinden daha fazla dikkat etmesi gerektiğini anlamıştı.
Mutfak tezgahına yaslandı ve sigarasından derin bir nefes çekti içine.
Sabah olan şeylerden hiçbirini şu an hissetmiyordu. Ne göğsünde bir ağrı vardı ne de nefes almasını zorlaştıran herhangi bir etken.
Onu rahatsız eden tek şey Selen'di.
Tamamen aklını kaçırmış durumdaydı, kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştı ve bu onu her şeyi yapabilme potansiyeline sahip kılıyordu.
Arsel sigarasını bitirdikten sonra Arven'i aradı.
Şu an onu rahatlatabilecek tek kişi oydu.
3. Çalıştan sonra telefon açıldı.
"Hayatım..."
Sesi net gelmiyordu, bulunduğu yerde çok fazla gürültü vardı.
"Uygun bir zaman değil galiba."
"Bir dakika, daha sessiz bir yere geçiyorum."
Arkadan hala çokça müzik ve insan sesi geliyordu.
Nihayet sesler biraz azaldığında Arsel, Arven'i daha net duyabilmişti.
"Aşkım, neler olduğuna inanamayacaksın."
"Ne oldu?"
"Rusya'nın en ünlü modacıları bugün burada. Hatta içlerinden bir tanesiyle tanışma fırsatı yakaladım. Bana kendi markalarının reklam yüzü olmamı teklif etti! İnanabiliyor musun?! Bunun için yıllarca çalışmış insanlar tanıyorum."
"Bu harika bir haber. Çok sevindim."
"Bende sevgilim, inan hala heyecandan ellerim titriyor."
"Başarabileceğini biliyordum."
"Sen olmasaydın yapamazdım."
"Hayır, biliyorsun sebebi ben değilim. Bu tamamen senin başarın."
"Seni özledim. Melina nasıl?"
"İyi, bahçede oyun oynuyor."
Arsel'in birkaç saniyeliğine gözlerini ondan ayırmasıyla Melina görüş alanından çıkmıştı.
"Kendi başına oyun kurabilmesi beni gerçekten çok mutlu ediyor."
Arven'e belli etmemeye çalışarak bahçeye fırlayan Arsel. Olabildiğince sakin davranmaya çalışarak ona cevap verdi.
"Evet, kesinlikle bu harika."
"Kreş işinide zamanla çözebileceğimize inanıyorum. Onu bugün götürdün mü?"
Bahçede bir sağa bir sola koşturup Melina'yı arayan Arsel, onu göremediği her saniye daha da endişeleniyordu.
"Aaa şey, hayır. Bugün birlikte şirketteydik."
"Yaa... Seninle gelmesi bir sorun yaratmıyordur umarım. İşlerine engel olmuyor değil mi ?"
Arsel artık Arven'i duyamıyordu bile.
Bahçeyi 3 kez turlamasının ardından avucuna hapsettiği telefonu sanki git gide küçülüyordu.
"Arsel..."
"Efendim?"
"Sana sıkıntı çıkarıyor mu?"
"Kim?"
"Aklın nerede senin, sanki beni dinlemiyor gibisin."
"Bahçedeyim."
Arsel söylediklerinin farkına vardığında utanç içinde gözlerini kapattı.
"Ah çok güzel, baba kız bahçe keyfi yapıyorsunuz demek. Telefonu ona verir misin bir sesini duyayım."
Görüş alanında ki her şey bir bir karanlığa gömülürken, havuzun kenarında bebeğini yüzdürmeye çalışan Melina'yı görmesiyle derin bir nefes aldı.
Hemen onun yanına koştu.
"Ne yapıyorsun sen burada?!"
"Bebekleyimi yüjdüyüyoyum."
Ona sımsıkı sarıldı ve başından defalarca öptü.
"Beni çok korkuttun."
Arsel onun iyi olduğuna emin olmak istercesine her yerini kontrol etti ve tekrar sarıldı. O sırada bir kenara attığı telefondan Arven'in sesi geliyordu.
"Heyy, neler oluyor orada?"
"Hiçbir şey, her şey yolunda."
Telefonuna uzanıp kulağına götürdü.
"Sen iyi misin Arsel? Biraz tuhaf davranıyorsun."
"İyiyim iyiyim hadi Melina'yı veriyorum sonra görüşürüz sevgilim seni seviyorum."
Telefonu ona uzatıp kendini çimlerin üzerine bıraktı.
"Anneciim."
Melina telefonu alıp bahçede gezinmeye başladı. Babasının ani duygu değişimlerini ve bugün olanları annesiyle paylaşmak istemişti ama Arsel'in duymayacağı şekilde konuşmak biraz zor olacaktı.
"Ne jaman gelecekşin?"
"Az kaldı bir tanem. Bir sorun mu var?"
Melina sustu ve belli etmemeye çalışarak babasına baktı.
"Evet anne."
"Neler oldu?"
"Babama biy şeyley oldu?"
"Ne gibi?"
"Bilmiyoyum, bugün haşta oldu. Galiba onu çok üjdüm anne."
"Nasıl hasta oldu?"
"Onunla gelmek iştemiştim. Çok ağladım, üjdüm onu."
"Bebeğim, söylediğinden hiçbir şey anlayamıyorum biraz daha sesli konuşur musun?"
"Bugün biy kadın geldi anne."
Diğer söylediklerinin aksine bunu oldukça net duymuştu Arven.
"Babam onunla konuşunca haşta oldu, kadın çok koykunçtu anne. Ölecek şandım, çok koyktum."
"Bebeğim, babanın kiminle konuştuğunu biliyor musun? Onu daha önce gördün mü?"
"Hayıy, Kapatıyoyun anne, babam buyaya geliyoy."
Melina telefonu babasına uzattı.
"Arsel."
"Efendim?"
Arven derin bir nefes aldı. Arsel'in onu geçiştireceğini ve bir şey olsa bile söylemeyeceğini bildiği halde birkaç soru sordu.
"Bugün neler yaptın? İlginç bir şeyler oldu mu?"
"Hayır, her zaman ki gibi bir gündü."
"Yaa... Peki sen nasılsın?"
"İyiyim."
"Emin misin?"
"Elbette eminim Arven, ne bu ahiret sorusu gibi?"
"Hiiç, hafta sonundan önce gelmeye karar verdim. Sürpriz yapmak istemiştim ama dayanamadım, lütfen işlerini buna göre ayarla."
"Harika ."
"Seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum."
Arsel telefonu kapattıktan sonra Melina'ya baktı.
"Bebeğim, lütfen bir yere gitmeden önce bana haber ver olur mu?"
"Bahçede olduğumu biliyoydun."
"Evet, ama seni göremedim ve korktum."
"Öjüy dileyim baba."
Arsel, Melina'yı kucağına aldı ve ona yeniden sarıldı.
"Bugünlük bu kadar bahçe yeterli."
* * *
Arsel<
Alarm sesinin telefonumdan taşıp beynimin içinde yankılandığı sırada, gözlerimi bembeyaz bir yatağın içinde açtım. Yatağın bana ait olmayan kısmı boştu.
Dün akşam yatak odamızda Melina ile birlikte uyumuştum. Fakat yatak aynı yatak değildi.
Biraz doğrulup gözlerimi ovaladıktan sonra etrafıma bakındım.
Aynı olmayan tek şey yatak da değildi. Farklı bir oda, farklı bir evdeydim.
"Melina."
Yataktan kalkıp odanın içinde gezindim, yoktu.
Pencereden baktığımda onu yine havuz kenarında görmüştüm. Ona seslenmek için pencereyi açmak istemiştim ama pencereyle aramda duran ve hiç fark etmediğim o cama çarptım.
"Melina!"
Sesim önümdeki engelleri aşıp ona ulaşamıyor ve beni duyamıyordu.
Odadan çıkmak için geri döneceğim sırada Arven'in sesini duymuştum.
"Arsel."
"Neredesin?"
"Neden söylemedin?"
"Ne? Neyi söylemedim?"
Bana boş bakan gözlerinin altına oturan morluklar alışılmışın dışındaydı. Onu şimdiye kadar hiç bu kadar solgun görmemiştim.
Kolunu kaldırıp işaret parmağıyla bir noktayı işaret etti.
Yeniden dışarıya baktığımda Melina'nın oyun oynadığı havuzun kenarında birkaç insan gördüm.
"Neden söylemedin Arsel?"
"Melina!"
Yanındaki insanların yüzlerini daha net seçebildiğimde defalarca cama vurdum.
Aşağıda durmuş kızımın arkasından bana gülümseyen bu kadını sahiden de fazla mı hafife almıştım?
Odadan çıkmak için geri döndüğümde Arven'e çarptım. Beni yolumdan döndürüp yüzümü yine onlara çevirmişti.
Nasıl bu kadar güçlü olabildiğini anlayamamıştım.
"Bak! Onlara bak!"
Üzerimdeki elleri kollarımı sıkmaya başlamıştı.
"Bütün bunların tek sorumlusu sensin!"
Selen'in Melina'ya uzanan ellerini gördüğümde Arven'i önümden çekmek istemiştim.
Çabalarımın hepsi boşaydı. Ne ona sesimi duyurabilmiş ne de bu odadan çıkabilmiştim.
"Arven neyin var senin?! Oradaki bizim kızımız! Yanında kim var görmüyor musun?!"
Bana sarılıp sakince kulağıma fısıldadı.
"Bugün yüzmek için çok güzel bir gün!"
Saniyeler içinde gerçekleşmişti her şey.
Su sesinin yankılanmasından hemen sonra Melina'nın havuz yüzeyinde hareketsiz yatışıyla aklımı kaçıracağımı sanmıştım.
Arven'i ittirip odadan çıkacağım sırada baştan beri farkında olmadığım gerçeklik yüzüme çarpmıştı.
Kapısı olmayan bir odadaydım.
Camı kırabilmek için tüm gücümle vurmaya devam ettim.
"Melina!"
Dizlerimin üzerine çöküp başımı ellerimin arasına aldım.
"Gerçek değil bunlar! Gerçek olamaz!"
Arven onu itip düşürdüğüm yerden kalktı.
"Bütün gün böyle ağlayacak mısın?"
Yüzünde ki sadistik gülümsemeyle beni yerimden kaldırdı.
"Tek başına başarabileceğini mi sanıyorsun?"
Onunla aramda çok az bir mesafe kalmışken göğsüme yerleştirdiği elleriyle beni, az önce kırmaya çalıştığım camın üzerine var gücüyle ittirdi.
Tuzla buza dönen camın içinden geçip aşağıya düşmem saniyeler sürdü.
Görebildiğim tek görüntü gri bir gökyüzü ve düştüğüm yerden bana bakan Arven'in gözleriydi.
Yerden güçlükle kalkıp benden birkaç metre uzaklıktaki havuza atladım.
Kim bilir ne kadar üşümüştü...
Buz gibi olmuş küçücük bedenini sarılıp havuzdan çıktım.
Çiçek kokan saçları sırılsıklamdı, yüzünün her yerine yapışmış haldeydi.
Parmaklarımı çekinerek boynuna bastırdığımda olmasından korktuğum gerçek yüzüme çarpmıştı.
"Özür dilerim..."
Sesim bile çıkmıyordu artık...
"Özür dilerim bebeğim çok üzgünüm!"
Kollarımın arasında sanki dünyanın en ağır yükünü taşıyordum.
Öyle tarifsiz bir acıydı ki bu...
Gülünce ışık saçan gözleri artık bana bakmıyordu.
Pamuk teni buz gibiydi ve solmuştu.
Artık nefes almıyordu...
Bir daha asla o güzel sesiyle bana baba dediğini duyamayacaktım.
Allah'ım nasıl bir acıydı bu.
Bedenini göğsüme bastırıp son bir kez koklamak istemiştim onu.
Onun kokusuyla yerine gelmişti sanki bilincim.
Etrafımda var olan her şey bir bir yok olurken, en son onu kaybetmiştim.
Gözlerimi yeniden açtığımda korkuyla yerimden fırladım. Kan ter içinde kalmış bir halde endişeyle etrafıma bakınırken, Melina'yı yanımda mışıl mışıl uyurken gördüm.
Kendi evimde, yatak odamızdaydım.
Kabusmuş...
Titreyen ellerime hakim olmaya çalışarak, onu rahatsız etmeden boynuna dokundum.
Öyle gerçekçiydi ki, kabus olmasına rağmen yaşadığına emin olmak istemiştim.
"Sana söz veriyorum Melina, ben hayatta olduğum sürece ne annene ne sana, hiçkimse zarar veremeyecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)
Storie d'amore• Bir Bulut Olsam'ın devam kitabıdır • • Macera kaldığı yerden +1 kişi ile devam ediyor 🐣 • Arven, güveni gün geçtikçe artıp, kendini daha iyi tanımak için eline geçen her fırsatı değerlendirmek isterken, hiç tanımadığı bir hayatın içinde kaybolmuş...