Karahindiba-31

26 1 0
                                    

Arsel o gece uyuyamadı. Gözüne bir an bile uyku girmemişti. Melina ve evdeki diğer herkes uyuduktan sonra kalktı ve babasından aldığı kağıttaki adreslerden birine gitti.
Kızın çalıştığı yeri gördü önce, Nişantaşı'nda bir kafenin adresiydi burası, yarın ilk işi buraya gelmek olacaktı. Diğer adresi kontrol etmek üzere yoluna devam etti.
Fazla tekin olmayan bir mahallenin girişinde bulunan, boyası dökülmüş eski bir apartmana aitti adres. Uzun bir süre arabasında oturup ona ait olduğunu tahmin ettiği dairedeki hareketleri izledi. Işıkları kapalıydı. Ancak bir süre sonra apartmanın kapısı açıldı.
Dağınıkça toplanmış saçları ve ayıcıklı pijamalarıyla fotoğraftaki kızın bire bir aynısı olan birisi elinde mavi bir çöp poşetiyle dışarıya çıktı.
Ayakkabısının arkasına basıyordu ve bu nedenle biraz aksayarak yürüyordu. Üzerindeki hırkanın önünü tek eliyle sıkıca tuttu. Üşümüş gibiydi, bu soğukta böyle çıkması da akıl işi değildi.
Her hareketini gözünü bile kırpmadan izlemişti  Arsel, nefes bile almıyordu.
Gözlerinin önünde tüm hayatını zindana çeviren kadının kızı yürüyordu. Nefesinin daraldığını hissedince hava alabilmek için arabasının camlarını açtı.
Genç kadın çöpünü attıktan sonra telefonunu çıkardı ve birini aradı. Çok geçmeden yanında bir araba durdu.
Arabadan genç bir adam inmişti. İkisi birbirlerine sarıldı ve kaçamak bir öpücük kondurdular birbirlerinin dudaklarına.
O sırada Arsel'in telefonu çaldı. Arayan Arven'di.
"Aşkııımmm."
"Sonunda sesini duyabildik sarışın."
"Bende seni çok seviyorum bebeğimm. Neler olduğuna inanamayacaksın! Bil bakalım kim ön elemeden geçti?"
Arven'in sesinden kafasının güzel olduğunu anlamıştı Arsel, tebessüm etti ama bu haldeyken de ona Türkiye'ye geldiklerini ve geliş sebeplerini anlatamazdı.
"Tabi ki sen."
"Bebeğim her şey öyle muhteşemdi ki. Beni izlemeni çok isterdim. Vahşi bir kaplandan farksızdım."deyip güldü ve ekledi "Melina nasıl?"
"Melina..."
Tam Melina'dan bahsedeceği sırada kardeşi olan kızın ve karşısındaki erkeğin arasındaki hararetli tartışmayı fark etti Arsel.
Olay büyüyene kadar müdahale etmek istememişti.
"Melina da iyi, seni özlemek dışında bir sıkıntısı yok."
"Ahh bende onu çok özledim. Benim küçük tatlı kelebeğim. Çok huzursuzlandı mı ben gidince?"
Arven'in sorusunu yanıtsız bırakmıştı Arsel. Çünkü her ne kadar müdahale etmek istemesede izlediği ikilinin tartışması, erkek arkadaşı olarak tahmin ettiği adamın, kardeşine tokat atmasıyla şiddetini arttırmıştı.
Telefonu Arven'in yüzüne kapattı.
Adam, genç kadını kollarından tutup sertçe sarsarken Arsel imdadına yetişti ve adama sert bir yumruk attı.
Erkek arkadaşının ellerinden kurtulan kız korkuyla Arsel'in arkasına saklandı.
"Ne oluyor ****a koyayım! Kimsin lan sen?!"
Adam Arsel'in üzerine yürürken Arsel ona bir yumruk daha attı ve yakasına yapıştı.
"Bir daha aynı şeyi aklından bile geçirirsen ecelin olacağım anlıyor musun?"
Adamın elinin cebine gittiğini fark eden Arsel, cebinden çıkarttığı bıçağını, onun bileğini duvara vurarak yere düşürdü. Bıçağı ayağıyla ittirip yanlarından uzağa öteledi ve adam art arda birkaç kez daha vurdu.
"Buna mı güveniyorsun lan şerefsiz?! Bununla mı korkutacaksın beni?!"
Hırsını alamayıp defalarca vurdu yüzüne, yüzü kanlar içinde kalmıştı. Genç adam yere düştü ve sürünerek arabasına kaçtı.
Parmağını Arsel'e tehditkar bir şekilde sallayarak ayağa kalktı...
"Seni bulacağım oğlum! Bu burada bitmeyecek!" Dedi.
"S.ktir git lan!"
Genç adam aracını çalıştırıp son sürat oradan ayrıldı. Onun gittiğinden emin olana kadar arkasından baktı Arsel. Sonrasında kaçamak bakışlarla arkasında bekleyen kıza döndü.
"İyi misin?"
"İyiyim, teşekkür ederim. Neden böyle yaptı anlamıyorum çok sinirlendi herhalde. Aslında beni çok seviyor."
Arsel dehşet içinde ona baktı. Yüzünü tamamen ona dönünce genç kadın gözlerini kısarak ona dikkatle baktı. Arsel yeniden gözlerini kaçırdı.
"Şiddetin bir bahanesi olamaz ve ayrıca gerçek olan hiçbir sevginin içinde şiddet yoktur küçük hanım. Bunu aklının bir köşesine yazsan iyi edersin."
"Sizi bir yerden tanıyor muyum?"
"Hiç sanmıyorum."
Arsel arabasına doğru ilerlemeye başladı.
"Tekrardan teşekkürler."
Yarım ağız bir gülümsemeden sonra koşar adımlarla evine girmişti genç kadın.
Arsel'in endişeleri artık çok daha fazlaydı ve bu işten babasının istediği gibi kolay bir şekilde kurtulamayacaktı.
****
Yine bütün gece gözüne uyku girmedi Arsel'in.
Kafasındaki düşünceleri ne rahat bir uyku uyutuyor ne de rahatlamasına izin veriyordu. O gece, Arven ile birkaç dakika konuşabilmişlerdi. Ona anlatmak istiyordu her şeyi, hatta başını onun omzuna yaslayıp bir uzun bir süre dinlenmek istiyordu. Ancak Arven binlerce kilometre uzaktaydı.
Geceyi güçlükle bitirip güneşin ilk ışıklarının etrafı aydınlatışını izledi.
Uykusuzluktan bitik durumdaydı.
Melina'nın hala uyuyor olmasını fırsat bilerek mutfağa gitti ve kendisine bir kahve hazırladı.
Annesi de çoktan uyanmıştı.
"Kimleri görüyorum böyle. Sen hiç bu saatte uyanır mıydın?"
Zorla gülümsedi Arsel ancak bunu annesine belli etmedi.
"Artık uyanıyorum validem. Sorumluluk sahibi bir yetişkinim ben."
"Ona ne şüphe, soytarı seni."
Meltem Hanım yaklaşıp oğlunun saçlarını karıştırdı.
"Yorgun görünüyorsun, rahat uyuyamadın mı yoksa?"
"Hayır, her şey çok rahattı. Tıpkı eski günlerdeki gibi."
"Ahh odandaki hiçbir şeyin yerini değiştirmedim. Geldiğinde her şeyi yerli yerinde bulman için... Biliyorum buna çok dikkat ediyorsun."
"Peki ben aynı yerde miyim anne? Kendimi kaybettim ve aylardır bulamıyorum."
İçinden söylenerek kahvesinden bir yudum aldı.
"Arven nasıl? Geldiğinizden haberi var mı?"
"Dün konuşamadık."
Meltem Hanım huzursuzca Arsel'in yanına oturdu.
"Onun için çok mutluyum. Başarılarını görmek bana gurur veriyor ama... Ama yüzünü göremiyoruz artık. Daha ne kadar bu şekilde çalışacak? Melina annesini özlüyor, daha çok küçük. Bu kadar yoğun olacağını tahmin etmezdim, keşke ona göre bir şeyler seçseydiniz Arsel."
"Arven'in şu an çalıştığı ajansla benim bir alakam yok anne."
"Ne? Nasıl yani?"
"Arven'i bir defile sırasında görmüş ve çok beğenmişler. İş teklif ettiler, o da kabul etti."
Meltem Hanım endişe ve şaşkınlıkla oğlunun elini tuttu.
"Ama nasıl olur? Güvenilir bir yerde mi? Kimlerle çalışıyor?"
Art arda soru yağmurun tutuluyordu Arsel.
"Moskova'da validem."
"Hiiih!"
"Bu iş için can atıyordu. Bu kadar çok istediğine göre, araştırmasını yapmış olmalı."
"Bu hiç hoşuma gitmedi. Onu buraya getirmelisin."
"Ne yapmalıyım mesela? Kolundan tutup getirecek halim yok ya. Hem orada mutlu olduğunu söylüyor, buna engel olmayacağım, sonra beni yanlış anlıyor."
Annesi oğlunun yanağını okşadı acı bir tebessümle.
"Ah Arsel'im, ama sen çok mutsuzsun." Dedi.
Arsel annesinin omzunu sıvazladı ve onun yanağından öpüp ayağa kalktı.
"Benim için endişelenmeyim validem. Gayet iyiyim ben."
Cebinden bir sigara çıkarttı ve dudaklarına götürdü.
"İçme diyorum sana şu zıkkımı. Mosmor olmuş yine yüzün gözün."
Sigarasından derin bir nefes çekip annesine baktı ve onun bembeyaz teninde ki, zamanın izlerini inceledi. Saçlarındaki beyazların sayısı artık sayılamayacak kadar fazlaydı. Dün geceden beri aklını kemiren o mesele yine hücum etmişti düşüncelerine.
"Babamı neden affetin anne?"
Meltem Hanım şaşkınlıkla arkasına yaslandı. Böyle bir soruyu hiç beklemiyordu. Biraz düşündü ve öyle cevap verdi.
"Bu da nereden çıktı şimdi ?"
Bir nefes daha çekti sigarasından Arsel.
"Hiç, sadece merak ettiğim için soruyorum. Senin gibi güçlü ve ne istediğini bilen bir kadın bunu neden sineye çekti ?"
Meltem Hanım derin bir nefes aldı.
"Çünkü babanı seviyordum. Her şeyden herkesten çok. İhanetini ve bana yaptığı şeyleri affetmeye yetecek kadar çok hemde. O zamanlar çocuktum, sevginin her şeyin üstesinden gelebileceğine inanıyordum ."
"Buna hala inanıyor musun?"
"Elbette."
Kısa bir sessizliğin ardından Meltem Hanım devam etti.
"Babanı yalnızca bir konu için affedemiyorum."
Bir an için annesinin konudan haberdar olduğunu düşünmüştü.
"Biliyor muydun?"
"Nasıl bilmem Arsel? Hep biliyordum. Benim gözümün önünde bile kaç kez oldu bu."
"Senin gözünün önünde mi?"
Sigarasından sıkıntıyla bir nefes daha çekti Arsel.
"Sana her vurduğunda acının 2 katını kendi bedenimde hissediyordum. Ahh, o günler... Keşke senin için daha fazla şey yapabilseydim."
Aynı şeyden bahsetmediklerini anladığında annesine bir şey belli etmediği için rahatlamıştı ancak şimdi, bu konuşmadan kaçacak bir bahane arıyordu.
"Melina'ya göz kulak olur musun?"
"Nereye gidiyorsun?"
"Biraz işim var."
"Ne işin var bakayım bu saatte?"
Arsel bezgince annesine baktı.
"Tamam, tamam bak keyfine hadi. Geç kalma ama."
"Siz beni beklemeyin."
"Bak şimdi..."
Arsel annesinin yanağından öpüp geri çekildi.
"Geç kalmayacağım tamam."

✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin