Arven<
Zor geçen geceyi Arsel dışarıda oturarak geçirirken, ben koltukta iki büklüm yatarak geçirmiştim.
Sabahında da mide bulantılarıyla uykumdan olmuştum. Allah'ım yeter artık midemde bir şeyler tutmak istiyorum!
Tuvalete gidip rahatlama çalışmalarım sonuçsuz kalınca elimi yüzümü yıkayarak Arsel'e bakmak için salona döndüm.
Hala dışarıda oturuyor olamaz değil mi?
Olamazmış, dışarıda değil. Etrafa biraz göz attım, arabasının da olmadığını görünce gittiğinden emin olmuştum.
Tekrar eve döndüğünde Meltem Hanım kalkmıştı.
"Günaydın."
"Gitmediniz mi siz?"
Akşamdan kalmalığı dibine kadar yaşıyordu. Göz altları çökmüştü ve saçları karmakarışık haldeydi.
"Meltem Anneciğim ben bir kahve yapayım da şöyle karşılıklı içelim ne dersin?"
Aslında hiç kahve içecek durumda değilim, birisi midemi hamur gibi yoğuruyor sanki. Sadece Arsel gelene kadar annesini biraz daha konuşulabilir bir hale getirmek istiyorum.
Hiçbir şey söylemeden salona geçen Meltem Hanım koltuğa oturup başını tuttu.
"Bir duş alın isterseniz iyi gelir."
"Arven, burnun yüzündeyken daha güzel duruyor canım."
Kalakalmıştım yerimde, sessiz atın tekmesi pek olur derdi anaannem, ne demek istediğini şimdi anlıyorum. Ağlamayacağım, ağlamayacağım hayır Arven saçmalama!
Moralimi yüksek tutmaya çalışarak kahve yapmak için mutfağa girdim. Gözlerimde kalan yaşları silerken bir yandan da Arsel'i arıyordum.
Acaba kahve nerededir?
Arsel bu evin uzun süredir kapalı olduğunu söylemişti. Öyleyse bulacağım kahvenin bozuk olma ihtimali çok yüksekti.
"Efendim?"
"Nerdesin?"
"Geliyorum, bir şey mi oldu?"
"Hayır. Gelirken kahve alır mısın? Buradaki kahveler konuşmaya başlamış olabilirler."
Hala etrafa bakınmaya devam ediyor ve bir yerlerde kahve olabileceğine inanıyordum.
"Tamam. Annem uyandı mı?"
"Evet."
"Nasıl?"
"Valla ben lafımı yedim oturuyorum. Hazmedebilirsem nasıl olduğunu söylerim."
"O kadar kötü yani."
"O kadar kötü."
"Kimin söylediği öğrendim."
"Yaa, kimmiş?"
"Senem'in erkek arkadaşı, detayları gelince konuşuruz."
"Tamam."
Tam telefonu kapatırken içeriden bir şangırtı sesi geldi.
Korkuyla sesin geldiği yöne koştum.
Meltem Hanım içi fotoğraflarla dolu vitrini devirmişti. Nasıl bu kadar güçlü olabileceğini düşünürken onu durdurmam gerektiğini idrak etmem birkaç saniye sürdü.
"Anneciğim durun bir yerinizi keseceksiniz!"
"Rahat bırak beni!"
Eline geçen her şeyi duvara fırlatıyordu, etraf kısa sürede cam parçalarıyla dolmuştu.
"Nefret ediyorum ondan! Nefret ediyorum!"
"Anneciğim lütfen!"
Onu tutamıyordum bile beni bir kenara itip çerçeveleri indirmeye devam etti.
"Nasıl yapar bunu bana?! Arsel bunu benden nasıl saklar?!"
"Sizi üzmemek için yaptı!"
"Bırak sende savunma onu bana! O domuzun Arsel'i kandırdığını görmüyor muyum sanıyorsun!
"Yok öyle bir şey kimse kandırmadı Arsel'i"
"Rahat bırak beni! Defol evimden!"
Bana doğru attığı çerçeveden güçlükle kaçabilmiştim.
"Anneciğim yapmayın lütfen!"
Berjer koltuğu tuttuğu gibi yere devirdi. İnanılmaz bir öfke krizindeydi ve ben hiçbir şey yapamadan kenarda onu izliyordum.
Bir anlığına sakinleşip pencerenin önünde durduğunda yorulduğunu düşünmeye başlamıştım ancak bu fırtına önceki sessizlikmiş. Diğer berjeri almaya çalıştığını görünce koşup ona engel olmak istedim.
"Bırak!"
"Lütfen, kendinize zarar vereceksiniz."
"Sana karışma diyorum niye hala buradasın?!"
"Anneciğim durun!"
Koltuğu almasına güçlükle engel olmuştum. Elleriyle yüzünü kapatarak bağıra bağıra ağlamaya başladı.
Ona sımsıkı sarıldım.
Neler hissettiğini tahmin bile edemezdim.
İnadından vazgeçip o da bana sarıldı ve ağlamaya devam etti.
"Bunu bana nasıl yapar?"
"Ahmet Bey'in yaptığı kesinlikle affedilemez."
"Anma o domuzun adını ağzına! Ben Arsel'den söz ediyorum!"
"Arsel herkes için en iyisini yapmaya çalışıyordu inanın bana ."
"Hayır hayır! Benim oğlum böyle değildi! O kadın yüzünden bu hale geldi! Arsel böyle yapmazdı!"
"Anneciğim, Arsel kötü bir şey yapmadı. Sizden sakladı çünkü ne tepki vereceğinizi bilmiyordu ve sizi asla üzmek istemedi."
"Yalan söylüyorsun!"
"Hayır söylemiyorum. Bundan başka bir gerçek yok."
Meltem Hanım biraz rahatlamıştı. Üzerinde gezindiğimiz cam kırıkları her hareketimizde çıtır çıtır sesler çıkarıyordu ve biri bir yerimize batacak diye çok gergindim.
"Oturalım mı biraz, gelin hadi."
Onu mutfağa götürdüm ve bir bardak su doldurdum.
O anlatana kadar hiçbir şey sormadım.
"Arsel küçüktü ne yapacağını bilemedi ama Eylül... Korkuttular kızımı, yatılı okula gönderdiler onu. Ne zaman konuşmak istese bastırdılar. Başarılarını bile paylaşamadı bizimle, hiç konuşulmadı. Korkusundan 3 ay arayamadı beni. Ya Arsel... Canına tak etmiş babasını yaralamış. O domuz da yanındaki kaltağın aklıyla gidip hastaneye yatırmış oğlumu. Zar zayıftı Arven, o kadar çok... O kadar çok ilaç vermişler ki ona. Bana bakan oğlum değildi, kendini tanımıyordu."
Ağlamaktan zaman zaman konuşamıyordu.
"Çin seyahatim sırasında bir telefon aldım.
Soluk soluğa konuştu benimle. 'Anne babam beni hastaneye yatırdı, ben deli değilim dedi! Korkuyorum dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm Arven. Benim oğlumu, Arselimi... Her şeyi bana anlatacak diye..."
Uzanıp elini tuttum.
"Neden? Neden o zaman ayrılmadınız ondan?"
Meltem Hanım sustu...
"Çocuktum. Aşkın her şeyin üstesinden gelebileceğini sanıyordum. Ahmet'in değişebileceğini sanıyordum... Arsel beni hiç affetmedi biliyorum. Şimdi bile kızıyordur belki. Onu bu hale biz getirdik, o kadar pişmanım ki."
İkimizde sustuk. Meltem Hanım ağladı, çok ağladı hemde. Daha fazla dayanamayıp bende ağlamaya başladım. Birbirimize sarılıp çok daha fazla ağladık.
"Sen niye ağlıyorsun?"
"Bilmiyorum böyle birden ağlayasım geldi."
Konuştukça daha çok ağlıyordum ve bunu durduramıyordum. Bir ara neredeyse Meltem Hanım beni teselli edecekti.
Nihayet kapının sesini duyduğumuzda Arsel'in geldiğini anladım.
İkimizide feryat figan ağlarken görünce bir hayli şaşırmıştı ancak onu daha çok şaşırtan evin hali olmuştu.
Ona koşup sımsıkı sarıldım.
Ah Arsel... Arselim
Hakkında daha bilmediğim hangi acılarını öğreneceğim senin?
Elindeki poşeti tezgaha bıraktıktan sonra o da bana sarılıp gözlerimi sildi.
Ondan ayrılıp annesine bakması için müsade ettim.
"Anne?"
Meltem Hanım konuşmuyordu hala.
Arsel önünde diz çöküp elini tuttu.
"Benimle konuşmayacak mısınız validem?"
Meltem Hanım elini çekti ve gözlerini sildi.
"Ben duşa giriyorum Arven. Sizde beklemeyin gidin artık."
Oturduğu yerden kalktı ve üst kata çıkmak üzere merdivenlere yöneldi. Arsel onu kolundan tuttu.
"Onu öylece ortada bırakmazdım anne. Betül öldü, hiçkimsesi yok artık."
"Neden ortaya çıktığı belli oldu öyleyse."
Meltem Hanım gitmek istemişti ancak Arsel onu bırakmamıştı.
"Öyle bir niyeti yok."
"Nereden bileceksin!"
"Çünkü denedim anne! Lanet olsun ki babamın dediğini yaptım! Ona para verip buradan gitmesini söyledim ama dokunmadı bile! Para umrunda değil. Onun aileden başka hiçbir isteği yok."
"Fakir ama gururlu kız ayakları bunlar. Hiç şaşmaz, o kaltağın babana yaptığı gibi seni de zehirlemişler. Ne yaparsan yap umrumda değilsin artık, sen tercihini yaptın! Bırak şimdi kolumu!"
"Ne tercihi anne? Seni kimseye tercih etmediğimi biliyorsun."
Arsel annesini bırakmak istemesede Meltem Hanım kolunu çekti. Sonrasında ağır adımlarla yukarı çıktı ve kapısını çarparak odasına girdi.
Arsel'in öfkesinin babasına benzediğini düşünürdüm hep. Meltem Hanım'ın öfkesini tanımadığımdanmış belli ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)
Romance• Bir Bulut Olsam'ın devam kitabıdır • • Macera kaldığı yerden +1 kişi ile devam ediyor 🐣 • Arven, güveni gün geçtikçe artıp, kendini daha iyi tanımak için eline geçen her fırsatı değerlendirmek isterken, hiç tanımadığı bir hayatın içinde kaybolmuş...