Sözümü geri alıyorum, ben berbat bir babayım.
Melina dün gece olduğu gibi bu gece de sürekli ağladı. Onu sakinleştirmek için ne yaptıysam işe yaramadı. Arven ile ikimizin fotoğrafının olduğunu çerçeveyi okşaya okşaya ağladı hemde, bu çocuk benim vicdanımla oynuyor.
Ne yaparsam yapayım çabam boşuna, ona annesini getirmediğim sürece asla susmayacak.
Bana karşı ilan ettiği savaşta savunmamı daha ne kadar kuvvetli tutabileceğimi bilmiyorum. Şimdi bile başımı altına soktuğum yastığı yumruklaya yumruklaya ağlıyor, hemde aynı tonda süren çığlıklarıyla.
Yok olmak istiyorum, kaybolup çok uzaklara gitmek, ama gidersem yalnız kalır, kendi başının çaresine bakamaz ki o.
Uykusuz geçirdiğim 25. saatin içindeyim, Melina bu alanda da benimle bir yarış halinde. Uykusuzluktan durmadan gözlerini ovalıyor ama katiyen uyumuyor.
Bir kez daha denemeye karar verip onu kucağıma aldım ve emziğini verdim. Odanın içinde alçak ses tonuyla ninni söylemeye çalışıyordum, muhtemelen kendi zırıltısından beni duymuyordu.
Kafayı yemek üzereyim Allah'ım ben bu çocukla nasıl baş edeceğim?
Onu yatağa oturttum, sıkıntıdan sürekli saçlarımı çekiştiriyordum. İleride kellik sorunu yaşarsam sebebi sen olacaksın canım kızım.
Pencereyi açıp derin bir nefes aldım.
"Baba gitmeeeaağğ!"
"Babacığım buradayım, hiçbir yere gitmiyorum."
Hıçkırmaktan zar zor konuşuyordu, onun karşısına oturup elini tuttum.
"Beni dinle Melina, lütfen gözlerime bak."
Islak yanaklarını silip saçlarını geriye ittim.
"Babacığını çok üzüyorsun bebeğim. Anneni bende özledim ama ben ağlamıyorum görüyorsun değil mi? Sende artık ağlamayı bırakmalısın. Neredeyse sabah olacak ve sen hala uyumadın."
"Annemi istiyoyuuum!"
Elini avucumun içinden çekip gözünü sildi.
Kızım, yanından hiç ayrılmama rağmen durmadan annesini istiyor ve hiç susmadan ağlıyordu. Dibe vurduğumu hissediyorum. Pes edip Melina'ya hiçbir şey söylemeden uzun uzun baktım. O an gözlerimin önüne kendi çocukluğum geldi, Melina'nın yanına oturmuş burnunu çeke çeke ağlayan küçük Arsel'i gördüğümde dizlerimin üzerine çöktüm.
Yanılmışım, asıl şimdi çaresizliği iliklerime kadar hissediyorum.
Gitsem gidemiyorum; kalsam bu odanın içinde boğuluyorum.
Başımı öne eğdim. Ona bakmamak için çabalıyordum ama sesini duymamak mümkün değildi, artık odanın içinde ağlayan tek çocuk sesi Melina'ya ait değildi.
"Baba..."
Uzun zaman önce gitmiştin, seni bir daha görmek istemediğimi söyledim.
Neden her dibe vurduğumu düşündüğüm anda karşıma geçip bir darbede senden yiyorum?
Yüzümü ellerimle kapatıp içimden saymaya başladım.
Gözlerini tekrar açtığımda o burada olmayacak Arsel. Gerçek olmadığını biliyorsun ve birazdan yok olacak ve sen küçük sümüklü böceğinle yalnız kalacaksın.
Ben içimden saymayı sürdürürken odadaki ses aniden kesildi. Elimin üzerinde nemli ve sıcak bir el vardı.
"Baba ağlama, ben yanındayım."
Ellerimi yüzümden çektim. Melina şişmiş kırmızı gözleriyle bana bakıyordu. Ağladığımı sanıp bana teselli vermeye çalışıyordu.
Bana sımsıkı sarıldığında kaskatı kesildim.
Az önce kendini parçalarcasına ağlayan çocuk gitmişti sanki.
"Bana şakı söyley misin?"
****
Başını omzuma yaslamış uykuya direnen gözlerini durmadan ovalıyordu.
Onunla birlikte kendi yatak odama çıktım.
"Demek anneni özledin güzelim. Hadi yat bakalım, annen bütün gece seninle olacak."
Onu Arven'in tarafına yatırıp yanına uzandım. Onun yastığına sımsıkı sarıldı.
"Annem gibi kokuyoy."
"Hoşuna gitti değil mi?"
"Evet."
Saçlarını okşayıp istediği bir ninniyi söylemeye başladım. Çok geçmeden uyumuştu.
Bense uykusuzluktan ölmeme rağmen tavanı izliyor ve ara ara kapıya bakıyordum.
Saçmalama Arsel kendi çocukluğun evin içinde bir yerlerde değil, o zihninin içinde.
Peki şimdi ne yapacağım?
Bence en iyisi uyumalıyım, uykusuzluk yüzünden halüsinasyon görmeye başladım hepsi bu.
Uyuyabilmek için gözlerimi kapattığımda cebimde bir şeyin titrediğini hissettim.
Arven arıyordu. Melina'yı rahatsız etmeden yataktan yavaşça kalkıp odadan çıktım.
"Merhaba bebeğim."-Arv
"Merhaba."
"Uyandırdım mı yoksa?"
"Hayır, uyandırmadın."
"Nasılsınız, ilk baba kız gününüz nasıl geçti?"
Arven'e gerçek düşüncelerimden bahsetmeli miyim acaba?
Bu hayatımda geçirdiğim sayılı korkunç günlerden bir tanesiydi çünkü...
"Harikaydıı, o inanılmaz bir kız. Zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadım bile."
Kim ölmüş yalancılıktan?
Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışmışım, saniyeler yıl gibi geçiyordu, her birini çok iyi hissettim.
"Bunu duyduğuma çok sevindim. Aklım hep sizdeydi."
"Merak etme, biz gayet iyiyiz. Sen anlat bakalım haberler sende..."
Mutfağa inip dolaptan çıkardığım viski şişesini doğrudan kafama diktim.
"Bugün prova vardı, her şey hatırladığım gibi ama üzerimde hamlık var. Pişene kadar biraz uğraşacak gibiyim."
Alkol, geçtiği yerleri yakarken konuşabilmek için nefes aldım ve aklımdan geçen ilk şeyi söyledim.
"Seni özledim sevgilim."
"Ahh bende seni çok özledim. İnan ki bitmesini iple çekiyorum."
"Bende."
Biraz doğru söylemekte fayda var öyle değil mi?
"Melina nasıl? Beni özledi mi?"
Özlemek ne kelime canıma okuyor. Sürekli ağladığını eminim bilmek istemezsin, hele ki çığlıkları...
"Elbette, her çocuk gibi ama fazla sıkıntı yaratmıyor."
"Üstesinden gelebileceğini biliyordum. Bunları duyunca içim rahatladı. Sizi seviyorum sevgilim, onu benim için öp olur mu?"
"Bizde seni seviyoruz."
"Hatta... Başarabilirsen kendini de öpebilirsin."
"Denerim."
"İyi geceler."
"İyi geceler."
Telefonu kapatıp şişeyle birlikte koltuğa oturdum. Başım öyle çok ağrıyordu ki sanki Melina hala ağlıyormuş gibi sesler duyuyordum. En azından birimizin kafasının rahat olması iyi bir şey, Arven'e burada olanların hepsini anlatmam mümkün değil. Onu eski hayatına tekrar kazandırmak istiyorsam elimi taşın altına koymam gerekiyor... Taş kabulümdü ama sanki önümde ki koca bir kaya parçası. Neden kimse bu kadar zor olacağını söylememişti?
Birkaç yudum daha aldığım şişeyi sehpanın üzerine bırakıp gözlerimi ovaladım.
Alkol biraz rahatlamamı sağlamıştı, bu sebeple uyku iyice bastırıyordu.
Yerimden kalkıp şişeyi tekrar dolaba koyup ağır adımlarla yukarı çıktım. Odama gidecekken merdivenin başında duraksadım. Bu sabah ki gibi bir şeyin bir daha olmasına izin veremem.
Merdivenin önüne Melina'nın aşağı inmesini engelleyecek bir şey koymam gerekiyor.
Koridorun başında onun boyunda biri için yüksek bir puf koltuk vardı.
"Şimdilik seninle idare edeceğiz dostum."
Pufu merdivenin önüne ittirdikten sonra onun için tamamen güvenli olduğuna inana kadar her ihtimali düşündüm.
"Yarın buraya bir kapı yaptıracağım ve sen eski yerine kavuşacaksın tamam mı?"
"Arsel Bey..."
Sessizliğin içinde birden adımın seslenildiğini duyunca irkilip pufun üzerine oturdum.
"Afedersiniz korkutmak istememiştim. Bir şeye ihtiyacınız var mı?"
"Hayır Sema yatacağım şimdi."
"Peki efendim, iyi geceler."
"İyi geceler."
Koltukla konuşurken çalışanlardan birine yakalandım iyi mi? Neyse ki bu çalışan Sema'ydı, her halimize alışık olduğundan çok da önemli değil.
Nihayet odama girdim, küçük baş belası mışıl mışıl uyuyor. Kim inanır onun beni mental olarak bitik bir duruma getirdiğine.
Yine de ona baktığım zaman tüm yorgunluğumu, korkularımı unutuyorum.
Yanına yavaşça uzanıp kokusunu içime çektim.
"Seni çok seviyorum benim küçük sümüklü böceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)
Romance• Bir Bulut Olsam'ın devam kitabıdır • • Macera kaldığı yerden +1 kişi ile devam ediyor 🐣 • Arven, güveni gün geçtikçe artıp, kendini daha iyi tanımak için eline geçen her fırsatı değerlendirmek isterken, hiç tanımadığı bir hayatın içinde kaybolmuş...