"Yolun bu kadar uzun olduğunu fark etmemişim."
Melina arkada, araba koltuğunda uyurken Arsel'de yarı uyur halde bana yolu tarif ediyordu.
"Çok hastaydın, hatırlamaman normal."
Sesi çok uykuluydu, aldığı ilaçlar onu iyice sersemletmişti. O tamamen uykuya dalmadan önce varmaya çalıştığımız evi bulmam gerekiyordu.
"Sanki üzerinden 20 yıl geçmiş gibi..."
"20 yıllık şey yaşadık belki ondandır."
"Haklısın."
"Buraya dikkat et, inek çıkabiliyor. Yavaşlasan iyi olur."
"Kazayı burada mı yapmıştın."
"Evet."
Gülümsedim ve ona baktım.
"Genç ve hızlı zamanlar ha..."
"Şu aralar biraz yavaş olduğum doğru ama hala genç ve yakışıklıyım sarışın."
Yanağından bir makas aldım.
"Buradan sağa döneceksin."
Sağa döndükten kısa süre sonra hafızamda kalan tanıdık görüntü karşılamıştı bizi.
Daha önce iyileşmemde payı olan Hatice ve Fadime teyze ben arabayı evin önüne yanaştırırken yine aynı şenlikle dışarı çıktılar.
"Misafir mi geldi?! Kim geldi bu saattee!"
"Kıııızz Hatçeee! Bizim oğlan değil mi buu?"
"Hazır mısın? Başlıyoruz" dedim arabadan inerken.
"O kız ooo anaaa! Oy oyy oyy nerelerdesin be oğlum sen! Kaç sene geçti!"
İkiside gelip şapur şupur öptü beni.
"Niye inmez o? Misafir gibi oturur hala?! Kııızz bu küçük cimcime de kim?! Amooon kızınız mı olduuu sizin ?"
"Her şeyi anlatacağım merak etmeyin."
Ben Arsel'in kapısını açıp ve inmesine yardım ederken onlar Melina'yı kucakladı.
Bu kadar gürültüye uyanmaması şaşırtıcıydı.
"Eh bee hayırsız oğlan nerelerdesin sen!"
Hatice teyze gelip sımsıkı sarıldı Arsel'e.
"Bir solgun gördüm seni, hayırdır inşallah."
Sorgulayan gözleri önce Arsel'e sonra bana baktı.
Onun ayakta fazla kalamayacağını anlayınca tekrardan koluna girdim.
"İçeriye geçelim mi? Hava biraz soğuk da..."
****
Eski tip odun sobasından gelen çıtırtılar ortama huzur verici bir hava katıyordu.
Sobanın karşısındaki iki divana sabun kokulu mis gibi yataklar serip birine Arsel'i diğerine Melina'yı yatırdık.
Sıcak ve huzurlu yeri bulunca çok geçmeden o da uyumuştu. Melina zaten hiç uyanmamıştı.
İkisinin arasına oturunca yorgunluğumu ancak hissetmiştim. Elimi karnıma koyup küçük beyi yokladım.
"Sende uyudun mu minik erkeğim?"
Saniye geçmeden kıpırdadığını hissettim.
Ah benim meleğim, gözlerim dolmuştu hemen.
Ağlamaya ne kadar da hazırdım.
Fadime teyze çekinerek kapıyı araladı ve başını içeriye uzattı.
"Müsait misin yavrum ?"
"Evet evet gelin lütfen."
"Çay içer miyiz?"
Ben sadece çay içeceğimizi sanarken iki dakikaya kalmadan mükellef bir sofra kurmuşlardı.
Fırından yeni çıkmış çörekler, kendi yaptıkları köy peynirleri, kalem gibi sarılmış sarmalar, dalından yeni koparılmış meyveler derken masanın üzerinde bir tek kuş sütü eksik kalmıştı.
"Eee anlat bakalım güzel kızım. Hangi sıkıntı getirdi sizi buralara."
İştahla ısırdığım çöreği yemekle meşgulken gözlerimle Arsel'i işaret ettim.
"Haberleri takip ediyorsunuzdur diye düşünüyorum."
"Etmez miyizz heç. Başını beladan kurtaramadık şu çocuğun bir türlü, kız Fadime gelmişken bi kurşun mu döksek napsak?"
"Olabilir aslında yarın bir ayarlayayım ben..."
"Kurşun dökmek mi?"
Benim korktuğumu anlayınca şefkatle elimi tuttu Hatice teyze.
"Yavrum sıkılan değil merak etme."
Eliyle silah yapıp gülünce daha çok gerilmiştim.
"Evimizde silahlı saldırıya uğradı."
"Hiiihhh!"
İkiside şaşkınlık ve endişeyle kalakaldılar.
"Çok zordu... Yaşamasına ihtimal vermiyorlardı..." dedikten sonra Melina'nın elini tuttum.
"Ama o başardı, onu bize geri getirdi..."
"Ahh günahsız kuzum. Allah onu sizlere bağışlamış."
"İsmi neydi?"
"Melina."
"Güzel yavrum benim adıyla yaşasın..."
"Kıızz? Sen kilo falan almadın değil mi yanlış görmüyorum. Televizyonda gördük seni zarzayıf bir şeydin."
Gülümsedim ve elimi karnıma koydum yeniden.
"Bakın bakalım kilo mu almışım." Üzerimdeki kazağı arkadan sıkıştırıp karnımı belirginleştirdim.
"Ay demee! Ay Hatçe kız aklıma da geldi haa. Dedim bu kızda bir haller var bir güzelleşmiş kilo almış gebe mi yoksa dedim. Cinsiyeti ne peki belli mi?"
"Hareketli bir erkek."
"Amaann bir Arsel daha gelecek desene!"
İkiside bana sarıldılar.
"Eee peki bu hayırsız oğlan def edebildi mi başındaki husumetleri. Elinizde el kadar iki bebe..."
3 desek daha mı doğru olur acaba. Arsel de benim bebeğim oldu artık çünkü.
"Etti Fadime teyze etti. Ama asıl sorunumuz anne ve babasıyla."
"Hayırdır inşallah."
"Arsel'in istirahat etmesi gerekiyor ama ne yazık ki kendi evimizde onu rahat bırakmıyor kimse. Aile içinde bazı sorunlarımız var."
Uzanıp saçlarını okşadım, çok derin uyuyordu.
"Aklıma gidebileceğimiz başka bir yer gelmedi. Beni iyileştirmiştiniz... Lütfen onun için yardım edin bana. Ona da dokunsun şifalı elleriniz."
Hatice teyze elimi tuttu.
"İki günde ayağa kaldırırız biz onu sen heç merak etme. Aslan gibi delikanlı o, bir şeyciği kalmaz."
Gözlerim dolmuştu yine.
"Teşekkür ederim."
Akşamımız benim tıka basa yemek yemem, ağlamam ve bolca sarılmalarımızla sonlanmıştı.
Sonrasında ikisinin yanına sokulup sobanın huzur verici çıtırtı sesleriyle uykuya daldım.
****
Soba sönünce soğuyan odayı, üzerimize vuran kış güneşi ısıtmaya yetmiyordu.
Arsel ile birbirimize sokulmuştuk ısınabilmek için, gözlerimi açar açmaz Melina'nın üzerini açıp açmadığına bakmıştım. Neyse ki üstünde kat kat yorgan vardı.
Başımı yeniden yastığa koyduktan sonra burnumu da onun boynuna sokuşturmuştum. Tam uykuya dalmak üzereydim ki, menteşesi kırık olduğu için kapanmayan kapıdan içeriye giren bir horoz, kulağımızın dibine usulca sokulup var gücüyle bağırmıştı.
Korkuyla yerimizden öyle bir fırlamıştık ki, Arsel gayriihtiyari benim üzerime kapanmış bense çığlık atmıştım.
"Ay noluyor kız sabah sabah? Anaa Ferat sen buraya mı girdin eşşek sıpası çık dışarı! Çık çabuk seni inatçı horoz seni! Yatın çocuğum siz yatın daha erken."
Kalbim fırlayacak gibi atıyordu hala. Elimi göğsüme koyup derince bir nefes aldım. Arsel elimi tuttu.
"İyi misin?"
Onu başımla onaylayıp Melina'ya baktım.
"Anniii!..."
Kollarını açmış uykulu gözlerle, her an ağlamaya hazır şekilde bana bakıyordu.
"Gel bakalım küçük hanım, korktun mu sen?"
Onu kucaklayıp aramıza aldım.
Kalbim hala deli gibi çarpıyordu. Nasıl derin uyuyorsam o sesten aklımı kaçıracaktım.
Melina yeniden uykuya dalmadan önce
Arsel ona ninni söylüyor bense saçlarını okşuyordum.
"Bütün dünyaya meydan okumaya çalışıyorsun ama bir horozdan korkuyorsun."
Gülümsedim...
"Herkesin bir korkusu olmalı öyle değil mi?"
Uzanıp saçlarını okşadım.
"Senin olmasın."
Melina, Arsel'in üzerindeki elimi çekti ve babasınının saçlarını kendisi okşamaya başladı.
Bu hareketi ikimizide güldürmüştü ve bu kıskançlık çok tanıdıktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)
Romans• Bir Bulut Olsam'ın devam kitabıdır • • Macera kaldığı yerden +1 kişi ile devam ediyor 🐣 • Arven, güveni gün geçtikçe artıp, kendini daha iyi tanımak için eline geçen her fırsatı değerlendirmek isterken, hiç tanımadığı bir hayatın içinde kaybolmuş...