Veda Makamı-46

16 2 1
                                    

Yazardan<
Arven gitmemişti o gece... Gidememişti.
Uyandığında saat sabahın beşiydi.
Yatağın içinde Arsel'i aramıştı eli bir süre. Bulamayınca gözlerini açtı.
Yalnızdı.
Hızla yatağından kalktı ve odadan fırladı.
Evin bütün ışıkları açıktı. Merdivenlerden aşağıya bakınca Arsel'i orada gördü.
Önünde bir viski şişesiyle uyuyakalmıştı koltukta.
Yanına gitmek istesede başındaki belayı defetmeden ona yaklaşamazdı.
Bunu fırsat bilerek odasına döndü ve eline geçen ilk çantaya birkaç çamaşır tıktı.
Bir kağıda alelacele bir şeyler yazdıktan sonra Melina'nın odasına gitti. Onu rahatsız etmeden yanağından öpüp kokusunu içine çekti.
Gözler dolmuştu onu koklayınca. En zoru ondan ayrılmaktı.
Pasaportunu almak için odasına geri döndü ve bir sürü önemli evrağın içinde olduğu kasayı açtı.
Melina ve Arsel'in pasaportu buradaydı ama onunki yoktu.
Oysa buraya koyduğundan adı kadar emindi.
Endişeyle evrakların arasını karıştırdı.
Odasındaki diğer çekmeceleri hızla aramaya devam ederken Arsel'in onu izlediğinden habersizdi.
"Bunu mu arıyorsun?"
Arven irkilerek kapıya baktı.
Pasaportu Arsel'in elindeydi.
Baktığı çekmeceyi sakince kapatarak Arsel'e yaklaştı.
"Onun sende ne işi var?"
"Biliyor musun? Bir an için... Sadece küçük bir an için gitmeyeceğine inanmıştım."
"Arsel bak..."
"Sus, lütfen hiçbir şey söyleme."
Pasaportunu Arven'e uzattıktan sonra parmağındaki yüzüğünü çıkarttı Arsel.
Arven ellerini tutup engellemek istemişti onu.
"Bana güvenmek zorundasın."
"Hayır. Bana kendini inandırmak zorunda değilsin Arven. Bana karşı hiçbir zorunluluğun yok artık."
Yüzüğü Arven'in avucuna bıraktıktan sonra kapının önünden çekildi.
"Seni özgür bırakıyorum."
"Arsel öyle değil..."
"Sabaha karşı sessiz sedasız evini terk edecekse insan... Bazı şeylerin bitmesine izin vermek gerekir. Senin için yapabileceğim başka bir şey yok."
"Anlamıyorsun bunu yapmam gerekiyor! Bizim için gidiyorum sevgilim yemin ederim!" Arven Arsel'in ellerini tutmaya çalışıyordu ancak Arsel buna izin vermeyerek geri çekildi.
Ona sımsıkı sarılarak ağlamaya devam etti.
"Yapma lütfen!"
"İyi yolculuklar."
"Arsel dinle lütfen..."
Arven'in kendisini saran ellerinden ayrılıp, ağır adımlarla odadan çıkan Arsel, Melina'nın yanına gidip kapıyı kapattı.
Arven ise avucunda Arsel'in yüzüğüyle kalakalmıştı.
Kapının önünde duran çantasını tekmeleyerek dağıttı ve ağlamaya devam etti.
Yine gidememişti...
Çaresizce yatağına geri döndü ve yorgana sımsıkı sarılarak uzun süre ağladı, sonunda yorgun düşerek uyuya kalmıştı.
*****
Melina'nın odasında saatlerce Arven'in gitmesini bekledi genç adam. Ancak korktuğu şey olmamıştı. Saat 10'a yaklaşırken sessizce odadan çıktı ve şirkete gitti.
Odasının girişindeki sekreterine bir plaka verdikten sonra aracın sürücüsünü bulmasını istedi.
"Buraya geleceğinden emin ol. Gerekirse rüşvet teklif et ama o adamı buraya getir." Diyerek kesin konuşmuştu.
Ağır adımlarla odasına girdikten kısa süre sonra Ahmet Bey geldi. Perişan haldeydi.
"Bir işi de yüzüne gözüne bulaştırmadan yapsaydın şaşardım! Beceriksiz herif! Bir kızdan kurtulamadın! Sana dedim ki o kızı buradan gönder, ortaya çıkmasın, konuşmasın! Ama sonra ne oldu biliyor musun?! O kız tamda burnumuzun dibinde bir kafede çalışmaya başladı, davetlere katıldı, şirkete geldi ve annen her şeyi öğrend! Peki neden ?! Benim gerizekalı oğlum ona acıdı, sevgi gösterdi, tepemize çıkardı!"
Arsel derin bir nefes alarak öfkeden köpüren babasını ifadesizce izledi.
"Sen ne beceriksiz vasıfsız bir herifsin! Hiç güvenemeyecek miyim sana ha?!"
"Baba şimdi hiç uğraşamayacağım bunlarla."
Arsel'in sözleri Ahmet Bey'i dahada sinirlendirmişti. Oğlunun yakasına yapıştı.
"Lan ben ne anlatıyorum sana iki saattir! Evliliğim tehlikede, annen eve almadığı gibi varımı yoğumu her şeyimi alacak bir davaya hazırlanıyor! Bununla uğraşmayacaksında neyle uğraşacaksın şerefsiz! Hepsi senin yüzünden! Hepsi o sürtük yüzünden."
Son cümleye kadar sakinliğini koruyan Arsel babasının üzerindeki ellerini çekerek onu ittirdi.
"Bahsi geçen senin öz kızın! Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?!"
"Kızım falan yok benim! Bir de o sürtüğe kızım mı diyeceğim ha?! Sürüm sürüm süründüreceğim onu! Yaşatmayacağım burada! Her kapıdan geri dönecek, yiyecek kuru ekmek bulamayacak! Artık kendini mi satar dilenir mi bilemem."
Arsel yine öfkesine hakim olamamıştı. Ahmet Bey'i yakasından tutarak duvara yapıştırdı.
"Bak Ahmet Bey, kızını tanımıyorsun ama belli ki oğlunu da tanımamışsın! Eğer Senem'in hayatını etkileyecek bir şey yaparsan seni mahvederim! Tırnağı kırılsa senden bilirim iki elim yakanda olur duydun mu beni?! Şu an ki hayatını aratırım sana! Kendine gel artık!"
Karşısındaki adamın babası olduğunu bir saniyeliğine unutan Arsel onu saran ellerinin boğma seviyesine geldiğini biraz geç fark etmişti. Onu bıraktığı an öksürerek yere çöktü Ahmet Bey.
Güçlükle yerden kalktı ve oğluna vurmak istedi ancak oksijenden yoksun bedeni buna müsade etmedi.
"Sen... Sen çok tehlikelisin! Derhal bir akıl hastanesine kapatılman gerek!"
Boğazını tutarak odadan zar zor çıktı.
O çıktıktan hemen sonra sekreter içeri girdi.
"Plakanın sahibini buldum ve aradım Arsel Bey. Araç Beykoz'da bir taksi durağına ait. Sahibi birazdan burada olur."
"Tamam."
Arsel göğsünde yine aynı ağrıyı hissedince koltuğa oturdu.
Boğulma hissini iliklerine kadar hissederken ceplerini yokladı ve ilaç kutusundan iki tane hap çıkartıp ağzına attı.
"Bitmeyecek bu işkence."
Arkasına yaslanıp başını tuttu.
O sırada telefonu çalmıştı.
Arayan Arven'di.
"Efendim?"
"Neredesin?"
"Şirketteyim ne oldu?"
"Akşam güzel bir yemek yiyelim diyorum. Geç kalmazsın değil mi?"
Arayanın gerçekten Arven olup olamadığından emin olmak için yeniden ekrana baktı Arsel.
"Bilmiyorum, henüz belli değil."
"Akşam geldiğinde sana anlatacaklarım olacak. Lütfen geç kalma."
Bir süre sessizlik oldu.
"Tamam."
"Görüşürüz."
Arsel telefonu kapattığında Arven'in bu ani duygu değişimlerine anlam verememişti. Ki bunu düşünme fırsatı olmadan aradığı adam kapıdan içeri girmişti.
Dün Arven'i alan taksici...
"Beni çağırmışsınız Beyefendi."
"Buyrun oturun."
Adam çekinerek ama biraz da meydan okumaya çalışırcasına Arsel'e yaklaştı. Koltuğa oturmadı, doğrudan Arsel'in karşısında ayakta duruyordu.
"Ne istiyorsun?"
"Dün ufak bir yanlış anlaşılma oldu. Öncelikle bunu telafi etmek istiyorum. Arabanızdaki kadın benim karımdı ve siz hararetli bir tartışmanın ortasında kaldınız." Arsel derin bir nefes alarak devam etti. Adamın burnu hala şişti ve bu görüntü Arsel'i rahatsız ediyordu.
"Özür dilerim. Bunun yeterli olmayacağını biliyorum o yüzden, elimden gelen tek şey..."
Çekmeceden çek defterini çıkarttı ve adama baktı.
"Bana bir meblağ söyleyin."
"Para falan istemez. Sen o kızı bir daha üzme yeter. Bak o zaman seni affederim."
Yaşlı adam bir baba gibi konuşuyordu Arsel ile neredeyse kulağını çekmediği kalmıştı.
"Sizi..."
Lafı toparlayamıyordu. İçtiği hapların etkisiyle fazlaca gevşemişti. Sanki saatlerdir alkol alıyormuşçasına dili sürçüyordu.
"Sizi durdurmadan önce biriyle konuşuyordu."
Bir eliyle alnını sıvazlayıp birkaç kez gözlerini açıp kapadı.
"Hee telefonla konuşuyordu."
"Kiminle konuşuyordu? İsim verdi mi?"
"Bak oğlum bu şekilde bir yere varamazsın önce karına güveneceksin. Güvensiz evlilik mi olur?"
Arsel sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu ve nefes alabilmek için odasındaki pencereyi açtı.
"Güvensizlik değil, peşinde birileri var, bana anlatmıyor, onu korkutuyorlar ve ben bu adamların kim olduğunu bulmalıyım."
Yaşlı adam sakallarını karıştırdı. Başta aklına yatmamıştı konuşma fikri ancak dün Arven'in endişeli hali gözünün önüne geldi.
"Bir fotoğraftan söz ediyordu."
"Ne fotoğrafı?"
"Fotoğraflar için ne istiyorsun diyordu. Bir de bir isim söylüyordu neydi... Aysel miydi? Arel miydi?"
"Arsel..."
"Hah Arsel! Arsel'e zarar vermeyin falan dedi. Bende anlamadım derdi neydi? Şantaj falan mı yapmışlar Aysel'e ne olmuş, herhalde onu çözmeye çalışıyordu kızcağız. Sende üstüne gitme fazla. Kendin gördün bak nasıl üzgündü."
Arsel duydukları karşısında şaşkınlığını gizleyemiyordu.
"Benden bir büyük tavsiyesi. Bak efendi bir adama benziyorsun sen, çek karını karşına otur konuş düzgünce, korkutmadan. Kızcağız korkudan titriyordu yahu. Böyle evlilik mi olur? Bu kız nasıl güvenecek de derdini anlatacak sana?!"
"Haklısınız."
"Başkada bir şey istemem ben. Hadi eyvallah."
Adam çıktıktan sonra bir süre arkasından baktı onun
Yaşlı adamdan öğrendiği şeyler yavaş yavaş yerine oturuyordu ancak hala tahminden öteye gitmiyordu.

✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin