Sevmek Lazım Hemen Başlayalım-4

55 6 1
                                    

Sesini duyar duymaz durmuştu Arsel. Üzerimden kalktı ve derin bir nefes alarak pantolonunun düğmesini kapattı. Yine bazı şehvet dolu hevesler kursağımızda kalmıştı.
Üzerimde hiçbir şey yoktu hala, bana kendi tişörtlerinden birini verip Melina'ya bakmaya gitti.
Onu uyutup geri dönmesini ummuştum ancak öyle olmadı. Yatağında uyumayı kabul etmeyen kızımızı aramıza almıştık.
Tam bir hayaller hayatlar durumu söz konusuyken uykumuz da Melina'nın sürekli üzerini açması ve yastığımızda yatmaya çalışmasıyla bölünüyordu. Buna rağmen
Arsel sabah erkenden işe gitti. Melina o gittikten sonra hiç uyumadı ve sürekli tepemde şarkılar söyledi, uyumak imkansızdı.
Ona yenilip kalkmak zorunda kaldım.
Birlikte aşağı indik. Onu mama sandalyesine oturtup kendi başına yiyebileceği bir kaç şeyi tabağına doldurdum ve yanına oturdum.
"Demek bunu seviyorsun."
İki elini de tabağına sokmuş büyük bir iştahla yiyordu yemeğini. 5 parmağının hepsini ağzına sokmaya çalışıyordu her zamanki gibi.
Su ısıtıcısının sesini duyunca kahve yapmak üzere yanından kalktım.
O sırada telefonum çaldı. Ece ile uzun zamandır görüşemiyorduk.
"Merhaba Ece."
"Selaam Arvi nasılsın?"
"Uykusuz."
Suyu bardağıma boşaltırken bir yandan da Melina'yı takip ediyordum.
"Sen onu bana sorsana bir, uykusuzluğun vücut bulmuş haliyim."
"Sizi gerçekten tebrik ediyorum. Biz bir tanesiyle baş etmekte zorlanıyoruz."
"Deniz çok sakin bir çocuk ama Ege öyle değil, hiç yerinde durmuyor. Bakıcıya karşıydım Arven ama Doruk gittiği zaman onlarla baş edemiyorum. Bu şekilde işe de geri dönemem."
"Seni çok iyi anlıyorum."
Gözlerimi ondan ayırmamama rağmen, bir anlık dalgınlığımdan faydalanan Melina sandalyesinden kalkmış ve inmeye çalışırken dengesini kaybederek yere düşmüştü.
Telefonu nasıl fırlattım, ona nasıl koştum bilmiyorum. O birkaç adımlık mesafe nasıl da uzadı inanın hiçbir fikrim yok. Onu yakalayamadım...
"Melina!"
Öyle ağlıyordu ki, neresinin acıdığını, neresine bakmam gerektiğini bilemedim . Yere düşmesiyle kaldırmam bir olmuştu ama onu düşmeden yakalayamamıştım işte.
"Bebeğim, bana bak!"
Onu kucaklayıp dışarıya fırladım. Kapının önünde bekleyen şoförle göz göze geldiğimde, Melina'nın çığlıklarınında etkisiyle hemen kapıyı açtı.
En yakın hastaneye gelene kadar ki geçen sürede hiç durmadan ağlamaya devam etti. Kaşı ve yüzünün bir kısmı şişmişti. Başka bir sorunu var mıydı hiç bilmiyordum.
Hastaneye geldik...
Ama gelene kadar ömrümden ömür gitmişti.
Doktor gerekli tetkikleri yapmak için onu aldığında Arsel'i aramak için üzerimi yokladım, telefonumu almayı unuttuğumu o an fark etmiştim. Her stresli olduğumda yaptığım şeyi yapıp tırnaklarımın kenarlarında ki etleri kemirirken, onu şoförden arayabileceğim aklıma geldi ancak telefona bakmıyordu. Arsel toplantıdayken ancak benim telefonumu açardı...
O kadar endişeliydim ki, ne yapabileceğim konusunda hiçbir şey düşünemiyordum ve onun desteğine ihtiyacım vardı.
Sanki duvarlar üzerime geliyor ve binlerce el boğazımı sıkıyordu.
Boş koltuklardan birine oturup ağlayarak Arsel'i aramaya devam ettim.
7. Seferde açmıştı.
"Ufuk meşgulüm, seni daha sonra arayacağım."
Sesini duyunca daha da kötü olmuştum. Konuşabilmek için derin bir nefes aldım.
"Arsel hemen gelmen lazım."
Sesim öyle güçsüz ve titrekti ki beni anlayıp anlamadığından emin değildim
"Arven?"
"Melina, Melina sandalyesinden düştü ve..."
"Ne?? Nasıl oldu bu?! Neredesiniz?!"
"Birkaç saniye, sadece birkaç saniye arkamı dönmüştüm... Arsel ben çok kötü bir anneyim."
"Arven nerdesiniz?!"
Ona hastanenin adını söyledikten sonra telefonu bırakıp bastırmayı beceremediğim hıçkırıklarımı serbest bıraktım.
5 dakika geçmeden bulunduğumuz koridorun başında gördüm onu.
Sımsıkı sarıldım ama vicdanımda ki o azap yüzünden huzur bulamıyordum.
"Bir şey söylediler mi?"
"Hayır geldiğimizden beri içerdeler."
"Nasıl oldu?"
Arsel'e olanları anlatmaya çalışırken daha çok ağlıyordum.
"Çok ağladı, bir an bile hiç susmadı."
Başımı göğsüne yaslayıp sakinleşmem için saçlarımı okşadı.
"İyi olacak, merak etme..."
"Hepsi benim yüzümden..."
Yüzümü ellerinin arasına alıp şişmiş gözlerime anlayışla baktı.
"Kendini suçlamayı bırak sevgilim. Çocuk bu elbette düşecek."
"Gözümü ondan ayırmamam gerekirdi. Aptal kafam!"
Yüzümü ellerimle kapattığımda bileklerimden tuttu.
"O bizim kızımız, gözün üzerinde olsa da olmasa da mutlaka yaramazlık yapacak Arven. Buna engel olamayız."
Doktor, kucağında Melina ile odadan çıktığında yerimden fırladım. Gözlerinde hala yaşlar vardı.
"Korkacak bir şey yok merak etmeyin. Bu küçük, tatlı kızımız boynunu kırmadığı için çok şanslı."
Bir kolunu vücuduna sabitlemişlerdi, görünce kahrolmuştum.
"Sol kolunda çıkık var, yerine oturttuk ama yeniden çıkma ihtimaline karşı bir süre bu şekilde kalması gerekiyor. Bir ağrı kesici şurup, birkaç da krem yazdım. Geçmiş olsun."
Daha kötüsü olacak diye öyle korkmuştum ki .
Hemen Arsel'in kucağına gitmek istemişti. Zaten öyle güçsüz hissediyordum ki onu tutamayabilirdim bile, hala ellerim titriyordu.
"Baba ben düştüm."
Sesi hala ağlamaklıydı, bende halâ ağlıyordum.
"Duydum kızım, neden inmek için annenden yardım istemedin?"
"Öjüy dileyim anne."
"Bir daha böyle bir şey yapamayacaksın tamam mı?"
"Tamam."
Evimize döndük.
Başım kazan gibiydi, Melina ilaçlarını içip öğle uykusuna yattı.
Yatağının başından bile ayrılamıyorum, bu korkuyu nasıl yeneceğim ben?
Arsel odadaki koltuklardan birinde oturmuş bizi seyrediyordu.
Ona gelmesini işaret edip odadan çıktım.
Kapıyı arkasından yavaşça kapatıp yanıma geldi.
"Merdivenler için bir şey yapmalıyız."
Arsel bir bana bir de merdivenlere baktı.
"Ne gibi?"
"Onun tek başına inmesine engel olacak bir şey."
Başını kaşıyarak biraz düşündü.
"Tamam, bununla ilgileneceğim."
Duvara yaslanıp gözlerimi ovuşturdum.
Öyle yorgundum ki...
"Biraz uyusan iyi olur. Merak etme, ben ona göz kulak olurum."
Arsel elini belime yerleştirip beni odamıza getirdi.
Yatağa uzandığımda yanıma gelmesini istedim.
"Oraya gelirsem uyurum."
Güldüm.
"Bana şarkı söyler misin?"
Yanıma oturduğunda başımı onun bacaklarının üzerine yaslayıp gözlerimi kapattım.
"Ne söylememi istersin?"
"Hiç fark etmez. Musiki bile olur, yeter ki sen söyle."
Arsel kahkaha attı.
"Sevgilim, bildiğim kadarıyla musiki enstrümantal bir müzik."
"Yani?"
"Sözleri yok yani."
"Kelime oyunu yapma Arselciğim hadi."
"Tamam tamam, senin için harika bir şarkım var bekle."
Birkaç kez öksürüp hangi tondan söyleyeceğine karar vermeye çalışırken beni, şarkı istediğime isteyeceğime pişman eden o sözler dudaklarından döküldü.
"Nikahına benii çağır sevgilim..."

✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin