Kazanan Melina olmuştu.
Arsel şirkete, yine onunla birlikte gitmek zorunda kalmıştı.
Bugün alınacak bütün önemli kararlar ve yapılacak toplantılarda birlikte olacaklardı.
Arsel odasına girdikten sonra Melina kendisine ayrılan dolaptaki boyama kitabını ve boyaları çıkarttı.
Sandalyesine oturup biraz rahatlamaya çalıştı.
Evdeyken kolunda başlayan hafif uyuşma kendini biraz daha belli ediyordu.
Melina'nın kucağından hiç inmemesinden kaynaklandığını düşündü.
Masadaki telefona uzanıp sekreterini aradı.
"Bekleyen kim ise gelebilir Sezgi."
Çok sürmeden kapı açıldı ve içeriye, geçen haftalardan birinde telaş içinde kendisini ziyarete gelen Marco Ruperts girdi.
"Mr. Ozer, sızi çok merak ettim."
Arsel şaşkınca adama baktı.
"Buradan gittiğinizi söylediler."
"Yurtdışına çıkmıştım, döndüm. Neden merak ettiniz?"
"İhaleden çekılmışsiniz. Tekrar tekrar tekrar izledim ama anlamadım."
"Size kimse çevirmedi mi?"
"Oh hayır ne dediğinizi biliyor ben. Neden yaptınız bilmiyor?"
"Bu işin içinde olmak istemiyoruz Bay Ruperts."
"Ah lütfen Marco de."
Telefonunu çıkartıp haber sayfalarından birini açtıktan sonra telefonunu Arsel'e uzattı.
"Siz çekildi, bizde çekildi ve sonra bir kişi daha. Yani anlıyor musunuz? İhale düşebilir."
"Artık ne olduğuyla ilgilenmiyorum."
"Yoksa arsadan vazgeçiyorsunuz?"
"Bu konuyu sizinle paylaşacağımı mı düşünüyorsunuz?"
"Ah tabi, uzgünüm. Bırlikte bır şeyler yapabileceğimizi duşünmüştüm."
"Anlıyorum, ne yazık ki şu an böyle bir planım yok."
"Iyiii duşün Arsel! Siz Turkler nasıl diyor? Bu fırsat bir daha gelmez. Anlıyorsun, Addio."
Adam odadan çıktıktan sonra bir süre ifadesizce arkasından baktı.
"Baba ne oldu?"
"Yok bir şey tatlım."
Yerinden kalkıp odasından çıktı ve girişteki sekreterinin yanına gitti.
"Bu adam ne zamandır burada bekliyor ?"
"2 saati geçkindir sizi bekliyordu."
Arsel sakallarını karıştırarak yeniden sordu.
"Oturuyor muydu?"
"Hayır efendim içerde geziniyordu, hatta bir ara gittiğini sandım."
Tam tahmin ettiği gibi bu adam şirkette öylece gezinip gözlemlediği her şeyi kullanabilirdi.
"Güvenliğe söyle, bir daha buraya girmeyecek."
"Tabi efendim."
Odasına dönmek üzereyken merdivenlerin başında bir kadın silüeti gördü ve olduğu yere çivilendi Arsel.
"Arsel."
Görmeyi hiç beklemediği o kişi ona gülümseyerek bakıyordu.
"Se-Selen."
****
"Merhaba."
Dili tutulmuştu Arsel'in ne söyleyeceğini bilemeden bir süre yüzüne baktı.
"Beni gördüğüne sevinmedin mi yoksa?"
Şaşkınlığını biraz atabildikten sonra konuşabildi.
"Çok sevindim, sevinmez olur muyum hiç ? Gözüm seni arıyordu hep(!) Nerelerdeydin?"
Selen kıkırdadı ve Arsel'in omuzuna dokundu.
"Bunu bile özlemişim. Eee içeri almayacak mısın beni?"
Arsel aralık bıraktığı kapısını kapattı.
"Neden geldin?"
"Sen misafirlerini böyle mi karşılıyorsun?"
"Sen misafirim değilsin."
"Tabi ya, ev sahibi sayılırım."
Arsel'i iterek kapıyı açmak istemişti ama işler planladığı gibi gitmedi. O, Selen'i kollarından tutarak birkaç adım geri itti.
"Neden bana buraya gelme sebebini söylemiyorsun?"
"İçeride biri var değil mi? Yoksa bir odayı niye sakınasın, geçmişte ofisinde yaptıklarımızı ne çabuk unuttun."
Parmağını onun boynundan göğsüne doğru indirdiğinde Arsel, sakinliğini korumaya çalışarak elini üzerinden çekti.
"Niye geldin?"
"Yoksa karın mı içerde?"
"Selen!"
"Arveen ben geldim! Hadi odada saklanmayı kes, iki lafın belini kıralım hayatım!"
Arsel susması için onun ağzını kapatmaya çalışmıştı ama Selen onu, elini ısırarak savuşturmuştu.
"Manyak mısın lan sen!"
"Evet! Manyak ettiniz beni! Yaşattığınız her şeyin hesabını soracağım size!"
"Selen ne saçmalıyorsun?!"
"Kardeşime ve bana yaptıklarının bedelini ödeyeceksin Arsel!"
"Ne?!"
"O senin yüzünden öldü! Sen öldürdün!"
Selen'in kendini yırtarcasına bağırmasının arasına kapının sesi sızmıştı.
O an Arsel'in hiç istemeyeceği bir şey daha olmuş ve Melina dışarı çıkmıştı.
"Baba."
"Melina içeri gir lütfen."
"Baba mı? Demek bir kızın oldu."
Telaşla ellerini yüzünde gezdirdi ve nereye koyacağını bilemez halde bekleyip, yeniden yabani bakışlarını Melina'ya dikti.
"Çok acı, kader benden en sevdiklerimi alırken sana hep daha fazlasını vermiş."
"Selen git buradan."
"Kızın güzelmiş. Tıpkı sana benziyor."
Melina'nın önünde diz çökerek ona dokunmak istemişti ama o hızla babasının arkasına saklandı.
"Huyu benzemesin diyeceğim ama annesinin huyu da bir halta yaramaz ki."
Arsel'in tehditkâr bakışlarını güvenle karşılayan Selen kollarını önünde birleştirdi.
"Ha sen neden geldiğimi sormuştun değil mi? Semih ile konuştum. Hani şu kardeşimi öldürttüğün adam..."
"Sezgi, güvenliğe haber ver dışarı çıkarsınlar şunu."
Arsel, Melina'yı tekrar odasına gönderip kapıyı kapattı.
"Her şeyden haberim var ve bunun bedelini sende sevdiklerinle ödeyeceksin Arsel!"
Hala bağırmaya devam ediyordu, muhtemelen Melina konuşulanların her kelimesini duyuyordu. Selen'i kolundan tutarak odasından uzaklaştırdı.
"Buraya gelip beni tehdit edecek kadar güvenin yerine geldi demek, ama beni ve neler yapabileceğimi unutmuş gibisin. Bir daha buraya gelirsen ve beni sevdiklerimle tehdit etmeye kalkarsan sana şimdiki halini aratırım Selen. Beni anlıyor musun?"
"Zaten senin yüzünden bu haldeyim! Artık senden korkmuyorum Arsel."
"Hata edersin."
"Asıl sen korkmalısın, benim kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı artık ama senin her gün biraz daha artıyor."
Sinsi bir gülümseme yüzünde dolaşırken parmaklarını Arsel'in yüzünde gezdirip sakince merdivenlerden inmeye başladı.
"Görüşürüz sevgilim, o güne kadar kendine çok iyi bak, buna ihtiyacın olacak."
Gidene kadar arkasından bakmayı sürdürmüştü Arsel.
Sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu.
"Hiç bitmeyecek a*k! Hiç rahat bir nefes alamayacağım ben!"
Odasına ilerlerdi.
"Yokum ben, içeriye kimseyi alma."
"Tabi efendim."
Arsel odasına girdiğinde, Melina koltukta sessizce oturmuş babasına bakıyor ve onun huzursuz bir şekilde odanın içinde bir sağa bir sola yürüyüşünü seyrediyordu.
Soru sormadan neler olduğunu anlamaya çalışıyordu ama pek başarılı değildi.
"O kim baba?"
"Hiçkimse."
"Neden bağıyıyoydu şana? Yayamajlık mı yaptın?"
"Melina lütfen bu konuyla ilgili soru sorma tamam mı?"
Bir süre sessizlik olmuştu ama Melina pes edeceğe benzemiyordu.
"Annemi de tanıyoy. Şana neden kıjdı?"
"Melina!"
Kontrol altında tutmaya çalıştığı öfkesinin hedefi bir saniyeliğine Melina'ya yöneldiğinde onu korkutmuştu. Yüzündeki ifadeden birazdan ağlayacağı belli olan kızına çaresizce baktı.
"Şiz beni aytık şevmiyoyşunuz! Hep kızıyoyşunuş, yalnıj bıyakıyoyşunuj beni!"
Küçük ellerini yüzüne bastırmış peltek peltek konuşarak ağlamaya başladı.
Arsel derin bir nefes alıp sıkıntıyla yanına oturdu.
"Seni çok seviyoruz Melina."
"Yalan söylüyoyşun."
"Hayır söylemiyorum. Bugün çok zor bir gün geçiriyorum, babana biraz anlayış göster lütfen."
Kızının başından öpüp ona sarılmıştı ama o an,
göğüs kafesini sıkan o ağrı ve varlığını bir anlığına unutturan boğuluyormuş hissi yeniden baş göstermişti.
Bu hissin yanında seyreden hafif baş dönmesiyle bir terslik olduğunu sezdi.
Melina'yı bıraktı, kalkmak istemişti ama dengede kalamayacağını anlayınca koltuğun kenarından tutunup olduğu gibi önüne oturuverdi.
"Babaa!"
Melina'nın sesi uzaktan ve derinden geliyordu. Duyabildiği tek şey kendi kalp atışlarıydı. Nefes alıp verişini kontrol edemiyordu. İçine sığmayan panik hissi onu tamamiyle ele geçirmişti.
"Baba..."
Kendisine endişeyle bakan kızını yatıştırmak içine gülümsemeye çalıştı ama katlanarak artan ağrıyla elini göğsünün üstüne koydu.
"Baba iyi mişin?"
"İyiyim, biraz yoruldum sadece."
"Yanıma gel baba, Öjüy dileyim."
Melina, korkuyla babasına sımsıkı sarılmış onu yanaklarından öpüyordu. O da hemen yanına oturdu.
"Sorun yok bebeğim... Lütfen, yere oturma."
"Şende otuyma baba hasta oluyşun."
Arsel, Melina'yı yerden kaldırma uğraşındayken o da, babasını koltuğa oturması için kaldırmaya çalışmıştı ama küçük kolları bunun için fazla güçsüzdü.
Arsel başını koltuğa yaslayıp birkaç saniye gözlerini kapattı.
"Baba aç göjleyini."
Minik elleriyle babasının gözlerine dokundu.
"Uykun mu geldi baba? Buyada uyuyamajşın."
"Melina, bana biraz su getirir misin lütfen?"
Yanından kalkıp paytak adımlarla odadan fırladı. Onu gözleriyle takip ederken bile hala başı dönüyordu Arsel'in.
Elini başına götürüp birkaç saniye daha gözlerini kapattı.
Melina çok hızlı dönmüştü. Bardağın içinde bir sağa bir sola sallanan sudan kolları da nasibini almıştı.
"Biraj döktüm öjüy dileyim."
Hala korkuyla bakıyordu babasına.
"Önemli değil."
Arsel onun elinden bardağı alırken, Melina'nın açık bıraktığı kapıdan içeriye hızlı adımlarla Sezgi girmişti. Küçük kız yine ürkerek babasına sokuldu.
"Arsel Bey, Eda Hanım sizi sordu, biraz önce ayrıldığınızı söyledim ama Melina'nın burada olduğunu görmüş. Mevcut birkaç proje üzerinde yeni çalışmalar yapmış, incelemeniz için buraya bırakıyorum. Ha bu arada, Ahmet Bey aradı, basın toplantısını ardından birkaç gelişme olduğunu haber vermemi istedi."
Sezgi elindeki klasörü masaya bıraktıktan sonra Arsel'e döndü. Yüzündeki ifade anında değişmişti.
"Arsel Bey, neden yerde oturuyorsunuz? Yüzünüz bembeyaz olmuş."
Ona doğru birkaç adım yaklaştı.
"Yoyuldu şadece biy şeyi yok babamın."
Melina bunu söylerken daha sıkı sarılıyordu ona.
"Doktor çağırayım."
"Hayır, çağırma. Tansiyonum düştü galiba, iyiyim."
"İyi ya tansiyonunuza baksın, iyi görünmüyorsunuz."
Arsel, Sezgi'yi bileğinden tutup gitmesini engelledi ve gözleriyle Melina'yı işaret etti.
"İyiyim Sezgi. Lütfen kimseyi çağırma."
Genç kadın bu durumdan pek memnun olmamıştı. Arsel'in koluna girip yerden kalkmasına ve koltuğa oturmasına yardımcı oldu. Girişten bir şişe kolonya getirip eline bir miktar boşaltı ve Arsel'in bileklerine sürdü.
"Neler oldu?"
Kendini biraz daha iyi hissediyordu artık, Melina'nın kendisi için getirdiği sudan birkaç yudum aldı.
"Babamı üjdüm ben."
Arsel ona gülümseyerek başını okşadı ve su getirirken ıslattığı kolunu geriye doğru katladı.
"Sen bir şey yapmadın tatlım. İyiyim artık gördün mü?"
"Yine de bir doktora görünmeniz gerekiyor ."
"Teşekkürler Sezgi."
Arsel, sekreterinin elindeki kolonyadan alıp ensesini ıslattı ve arkasına yaslandı.
"Ahmet Bey basın toplantınızla ilgili sizinle hemen görüşmek istiyor."
"Tamam."
Masasındaki klasörü işaret ederek devam etti.
"Eda Hanım incelemenizin ardından haber beklediğini söyledi."
Arsel alnını sıvazlayarak derin bir nefes aldı.
"İzninizle"
Sezgi odadan çıktıktan sonra Melina babasının kucağına yattı ve ona sarılmaya devam etti.
"İyişin değil mi baba? Kalbin çok hıjlı atıyoy."
"Bir kere öpersen daha iyi olacağım."
Melina sulu sulu sımsıkı öpmüştü onu yanaklarından, ama o korku, içinde bir yerlerde hala rahatsız ediyordu onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)
Romansa• Bir Bulut Olsam'ın devam kitabıdır • • Macera kaldığı yerden +1 kişi ile devam ediyor 🐣 • Arven, güveni gün geçtikçe artıp, kendini daha iyi tanımak için eline geçen her fırsatı değerlendirmek isterken, hiç tanımadığı bir hayatın içinde kaybolmuş...