Birbirimizden uzaklaştığımızda Arsel ellerini üzerimden çekip Gustav'ın üzerine yürüyünce aralarına girmek zorunda kaldım. Bu onu çok kızdırmıştı, fazlasıyla.
"Hey hey hey sakin ol adamım! Ben dostum!"
"Kimden izin aldın girerken?!"
Arsel'i tutmakta zorlanıyordum, sanki önünde duran ben değildim, sanki beni görmüyor gibiydi. Yumrukları taş gibi sertleşmişti, Gustav'ın en ufak hareketinde onu lime lime etmeye hazır bekliyordu.
"Tamam tamam, haklısın... Ama o geç kalıyor gitmemiz lazım!"
O an bana baktı. Ne yapacağımı sorgulayan gözlerine bakamadım.
"Arven hiçbir yere gitmeyecek."
Gustav'ın yüzü aniden ciddileşti ve meydan okurcasına Arsel'e baktı.
"Emin misin? Bir de ona sormaya ne dersin?"
Arsel yaşatacağım hüsrandan habersiz, cevabımdan çok emindi. Şimdi ikiside bana bakıyordu.
Hayatımın sınavını veriyordum adeta. Elimi sımsıkı tutuyor ve gözlerime bakıyordu. Bense utanç içindeydim.
"Ka-Kalıyorum."
Gustav'ın galibiyet memnuniyeti yüzüne yayılmıştı.
Arsel ise bana ilk tanıştığımız günlerde ki gibi, yani bir üretim hatasına bakarmış gibi bakıyordu, çokça hayalkırıklığıyla.
Elimi daha sıkı tutup öne eğdiğim başımı çeneme dokunarak kaldırdı.
"Arven gidelim buradan."
"Gelemem..."
Ellerimin arasından sıyrılıp bir adım geri çekildi.
Onu asla bırakmak istemezdim.
Zorla gülümsedi. Gustav'a sırtını döndü yüzünü ellerinin arasına aldı.
"Şaka yapıyorsun değil mi ..?"
Kalbim parça pinçik olmuştu.
Ben ağlamamaya çalışırken Arsel'in kollarımdan tutup beni sarsmasıyla ağlamaya başladım.
"Arven ne yaptılar sana neyle tehdit ettiler?"
Gustav onu kolundan tutup çekmek istediğindeyse patlamaya hazır bir bomba gibi onun yakasına yapışıp kafa attı. Ağzı ve burnu kanlar içinde kalan Gustav yere düştü. Her şeyi çok korkunç bir film izlermiş gibi dehşetle izliyordum.
Onun yere düşmesinden tatmin olmayıp üstüne çöktü ve art arda yumruklamaya başladı. Engel olmaya çalıştım ancak hiçbir çabam yeterli olmadı.
Yetmezmiş gibi, onu engellemeye çalıştığım için beni öyle bir ittirmişti ki dengemi kaybederek yere düşmüştüm. Başımı duvara vurmamla kısa bir bilinç gelgiti yaşamıştım, bu çok uzun sürmemişti. Bu bile umrunda değildi... Başımı tutarak yerden kalktım.
"Arsel yeter artık! Bırak onu lütfen!"
Gustav'ı bırakıp bana baktığında gözlerinde hayalkırıklığını değil nefreti görmüştüm. Onun her duygusunu yüzünden okuyordum artık. Bu hiç istediğim bir şey değildi.
Gustav'ın üzerinde kalkarak bana yaklaştı, birkaç adım geri çekildim. Duvara yaslandığımda gidecek yerim kalmamıştı.
"Bu herif seni tehdit ediyor mu etmiyor mu? Sana ne yaptıklarını bana söylemek zorundasın!"
Gustav ağzını tutarak yerden kalktı, gömleğinin yakası kandan kıpkırmızı olmuştu.
"Delirmiş bu adam! Öldürecekti beni!"
"Arsel git buradan lütfen."
Gustav koşarak odadan çıktıktan sonra Arsel'de bir şey söylemeden gitti. Onun peşinden gideceği aklıma geldiğinde bende peşinden fırladım.
"Arsel dur!"
***
Bazen durup düşününce, yani geçmişte yaptığımız hataları düşününce keşke yapmasaydık deriz.
Ama o hatalar sayesinde doğruyu öğreniriz. Hatalarımız bizi insan yapar.
Anaannem hep böyle derdi, ama anaannem eminim bugün yaptığım hatayı görseydi kesin popomda oklava kırardı...
Arsel ile aramızda yalnızca bir dakikalık bir mesafe vardı ancak bu onu durdurup Gustav'a yetişmesini engellememe yetmedi.
Onu yine yakaladı, yakasından tutup duvara yapıştırdığında bir şeyler söylüyordu. Yaklaştıkça konuşulanları daha rahat duyuyordum.
"Biz bir şey yapmadık! Ben masumum bırak beni deli adam!"
"Neden korkuyor o zaman?! Ona engel olan şey ne?!"
"Arsel yapma lütfen!"
Arsel yumruğunu sıkmış Gustav'ı sinek gibi duvara yapıştıracağı sırada otelin güvenliği ve Gustav'ın korumaları geldi.
"Onu korkutan sakın sen olmayasın ha?"
Gustav'ın korumasının elindeki silahı o an fark etmiştim.
Arsel'e arkasından yaklaşıp namlusunu başına dayadı. Aklımı kaçıracaktım.
"Yapmayın ne olur durun!"
"Let go of the man and put your hands up!"
(Adamı bırak ve ellerini havaya kaldır!)
"Delirdiniz mi siz ne yapıyorsunuz!!"
Endişeyle Arsel'i kolundan çektim. Benim paniğimin aksine o çok rahattı.
Gustav korumasının arkasına geçip burnunu tuttu.
"Söylediklerimi düşün Arsel. Nasılsa bolca vaktin olacak."
****
Olaylar çok daha karmaşık ve kötü bir yola sürüklenmişti. Otel yetkililerinin polis çağırmasının ardından Gustav aldığı darp raporuyla beraber Arsel'den şikayetçi oldu.
Polis merkezine gidene kadarsa tartışmamız bitmemişti.
Ortada bir rapor ve şikayet olunca bulunduğumuz ülkenin kuralları gereğince Arsel'i tutuklamışlardı. Ne kadar kalacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Buradaki çoğu insan İngilizce bilmiyordu ve bende Rusça konuşamıyordum. Yanılmışım, aklımı asıl şimdi kaçıracaktım. Daha kötü ne olabilir diye düşündükçe çok daha kötüsü gerçekleşiyordu.
Hastaneye, Gustav ile şikayetini geri çekmesi için konuşmaya gittim. Yine ağlıyordum ve burnum kırmızı bir patlıcana benziyordu. Bundan daha kötü bir gün daha yaşadığımı hatırlamıyorum.
Gustav'ın doktorundan bilgi aldıktan sonra odasına girdim.
Yüzünün her yanı sargılıydı ve çenesini tutan garip bir alet vardı.
"İçeri gir."
Kapıyı kapatarak karşısında dikildim.
"Şu halime bak. Kocan çenemi kırdı! Yüzümde 8 tane dikiş var! Söyler misin, onu buraya çağırırken amacın neydi?"
"Artık ikimizde neler yapabileceğini biliyoruz."
"Bana artık hiçbir şey yapamaz. Onu yıllarca içeride tutacağım."
"Hayır Gustav. Şikayetini geri alacaksın."
"Peki bunu neden yapacağım ? Bu adam manyak! Çıktığında beni öldürür!"
Gözlerim doluyordu yine. Bunu söylemek öyle zordu ki.
"Senin istediğin şekilde çalışacağız."
"Yetmez."
Kalbim parçalanıyordu adeta. Bu o kadar zor bir şeydi ki.
"Burada kalamaz Gustav. Kızım ne olacak?"
"Kızını çok düşüyordun madem senin burada ne işin vardı güzelim? Yada manyak kocanı neden çağırdın? Beni döverken kızını düşünüyor gibi bir hali yoktu."
Sözleri zehirli bir ok gibi kalbime saplanıyordu.
Benim burada ne işim var? Arsel'i bu belaya nasıl soktum ben?!
"Ne kadar istiyorsun?"
Hiç düşünmeden cevap verdi.
"1 milyon dolar."
"Ne?!"
"Ne oldu? Kocan için bu kadar parayı veremeyecek misin yoksa? Yüzüğünü satsan bu paranın 3 katını çıkarırsın."
"Seni aşağılık herif!"
"Sen bilirsin güzelim. Bu günler bir daha gelmez. Kocan hapisten çıktığı zaman şimdiki gibi yakışıklı ve zinde olmayacak iyi düşün derim."
Yumruklarımı sıkmaktan tırnaklarım avuçlarıma batıyordu.
Ellerim titreyerek çantamdaki çek defterini çıkardım. İstediği meblağı yazdıktan sonra yanağımdan süzülen yaşı öfkeyle sildim.
Kağıdı defterden ayırdığımda hemen almaya yeltendi ama geri çekildim.
"Önce şikayetini geri alacaksın!"
"Orası en kolay kısmı... Aradaki fazlalıkları da çıkardık, sende bu vücut bende bu akıl olduktan sonra birlikte çok güzel işler yapacağız güzelim."
****
Gustav şikayetini geri çekmişti ancak bu kamu davasına dönüştüğü için Arsel'i kefaret karşılığında çıkarabilmiştim.
Bu kabus neredeyse 16 saat sürmüştü.
Toplum huzurunu bozma suçu işlediği için sınır dışı edilmişti. Yine yanılmışım, kabus katlanarak devam ediyordu. Pasaportuna işlenen deport kararı yüzünden Milano'ya dönmesi de zordu. Türkiye hariç her ülkede bu karşısına çıkacaktı. Her şey korkunç bir halde ilerliyordu.
Polis merkezinden ayrılırken öfkeden kuduruyordum. O ise şaşırtıcı ve rahatsız edici bir şekilde sakindi. Sessiz bir anlaşma içerisinde arabaya bindik. Onu hiç vakit kaybetmeden havaalanına götürmem gerekiyordu.
"Deport kararı için avukatlarla konuştum. Bugün itiraz davası açacaklar."
Hiç konuşmuyordu.
"Bu yaptığına gerçekten inanamıyorum."
"Bilmukabele canım."
Direksiyonu sımsıkı tutuyordum. Beni daha fazla öfkelendirmesine izin veremezdim.
"Şimdi ne olacak Arsel?! Evimize nasıl döneceğimizi hiç düşündün mü?"
"Ah elbette, bence sende bir ara düşünmelisin bunu."
Sakin ol Arven.
"Neden vurmak zorundasın ki? Neden herkesi dövmek zorundasın?! Bunun yüzünden başımıza daha ne kadar kötü şeyler gelecek?!"
"Herifin ne yaptığının farkında değil misin yoksa bunu normalleştirmek işine mi geliyor!
Aniden frene bastım. Araba lastiklerden korkunç sesler çıkartarak güçlükle durabildi.
"Sen ne dediğinin farkında mısın?! Ağzında çıkanı kulağın duysun!"
"Her şeyin farkındayım Arven! Beni buraya niye çağırdın sen onu söyle ?!"
"Neden geldiğinin artık bir önemi yok Arsel."
Derin bir nefes alarak saçlarını geriye çekiştirdi.
"Beni neden çağırdın Arven? Son kez soruyorum." Her kelimeyi üzerinde durarak söylemişti.
"Seninle bu haldeyken hiçbir şey konuşmayacağım!"
Arabayı tekrar çalıştırdım. Öfkeden çıldırmak üzereydi.
"Hep bunu yapıyorsun! Birazcık sıkışsan hemen benim öfke problemimi kullanıyorsun!"
"Kabullenmek istemiyorsun ama ciddi bir sorunun var! Bana zarar veriyorsun! Bize zarar veriyorsun ve bu öfken yakında Melina'ya da zarar verecek farkında değilsin. Tedavi olmak zorundasın Arsel! Buna mecbursun, yoksa..." duraksayıp gözlerimi kaçırdım.
"Yoksa ne?"
Beni kışkırtmaya bayılıyordu. Sonrasında pişman olsamda ona istediğini vermiştim yine.
"Bu evlilik biter. Çok ciddiyim, boşanırım senden. Bir daha yüzümü göremezsin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨BİR BULUT OLSAM/2✨(ARA VERİLDİ)
Romance• Bir Bulut Olsam'ın devam kitabıdır • • Macera kaldığı yerden +1 kişi ile devam ediyor 🐣 • Arven, güveni gün geçtikçe artıp, kendini daha iyi tanımak için eline geçen her fırsatı değerlendirmek isterken, hiç tanımadığı bir hayatın içinde kaybolmuş...