KALP 17. BÖLÜM(DÜZENLENDİ)

417 33 4
                                    

YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. HİKAYEMİZİN GİDİŞİ HAKKINDA ELEŞTİRİLERİNİZ VARSA BENİMLE PAYLAŞIRSANIZ ÇOK SEVİNİRİM. KEYİFLİ OKUMALAR!

KALBİN İKİ RENGİ 17. BÖLÜM

Gül hıçkırıklarını daha fazla içinde tutamıyordu. Sanki lanet günün tüm patlaması gözlerinden yaş diye fışkırıyordu. Yaşadığı şeye de inanamıyordu. Poyraz'ın bu kadar kaba olmasına, ona yaptığı acımasız şeye...

Adam kendinden nefret ettirmek için yapmıştı bunu. İşe de yaramıştı hani. Gül'ün kalbi kinle, hayal kırıklığıyla dolmuştu. Yol yakınken görmüştü gerçeği. Savaşması için tek bir sebebin bile olmadığını. Kalbi yerine aklını dinlemesi gerektiğini en zor şekilde öğrenmişti. Aptalca bir inat uğruna heba etmeyecekti yüreğini. Hırsla gözlerindeki yaşı kuruladı. Madem Poyraz vazgeçmesini istiyordu. O da vazgeçiyordu işte. Kimse kurtarılmak istemeyen birini kurtaramazdı.

Gözleri bu gün yaşadığı yorgunlukla kapanırken kalbi de isyanla kor gibi için için yanıyordu. "Yan!" dedi Gül'de "Öyle hızlı yan ki. Bende ondan tek bir şey bile kalmasın. Savurayım küllerini denize... Özgür olayım yine..."

..........

Poyraz odasında volta atarken sinirle yumruğunu duvara geçirdi. Gül'e yaptığı şeyin ağırlığı omuzlarına binerken uyuması falan mümkün değildi adamın. Sanki göğüs kafesi bir kapıydı da biri içine bir anahtar sokup zorla açmaya çalışıyordu. Oysa bilmiyordu onu zorlayan içeri girerse daha çok sıkışıp nefessiz kalacağını. Gönül kapısını aralamaya çalışanın haberi yoktu ki içindeki bu enkazdan.

Lanet olsun niye gelmişti ki eve? Niye durdurmamıştı içindeki öfkeyi. Nasıl yitirmişti kontrolünü? Niyesi, nasılı yoktu artık her sorusunun cevabı Gül'dü adamın. Onu bir kere görmek istemişti işte. Ruhu dayanamamış, "Gül" diye inim inim inlemişti. Peki, o ne yapmıştı küçüğüne? Kendine? Onun güvenini kazanmak için yaptığı savaşı kendi elleriyle bozguna uğratmıştı. Şimdi yediği haltı nasıl düzelteceğini, koruması gereken birine; bile isteye verdiği zararı nasıl onaracağını düşünüyordu deli gibi. Kaybedemezdi onu. Ölürdü adam. Yakardı tüm dünyayı kaybıyla. Kimseye acımazdı. Kalmazdı Poyraz'dan geriye tek bir merhamet hissi. Önüne çıkan her şeyi yıkardı yalnızlığı bu sefer. Taş taş üstünde kalmazdı bu fani dünyada.

İçi kalkıyordu adamın her saniye. Her nefes fazlaydı ona, her soluğu lime lime ediyordu içindeki yaraları. Ona bakan siyah gözlerde korku, tiksinti görmek istemişti. Ama şimdi görürse de yaşayamazdı. Gül ona dupduru bakmazsa nefesi kesilirdi Poyraz'ın. Bilendi yine kendine. Niye bilmiyordu ki sevmeyi. Niye en çok değer verdiğini incitiyordu en önce?

Yavaşça kapıyı aralayıp Gül'den ses geliyor mu diye baktı. Karanlığa alışıp kadının bir çocuk gibi büzülmüş halini görünce biraz daha daraldı kalbi. Ona doğru sessiz adımlarla yürürken gelinliği üstündeki karısı için içi yandı adamın. Oysa bugün güzel olsun istemişti. Her şeyi vermek mutlu etmek istemişti küçüğünü.

Yavaşça yaklaştı yatağa ama dokunmadı. Öylece baktı kırıp döktüğüne. "Gitme be!" demek istedi. "Vazgeçme benden. Ne olur inanma söylediklerime. Ben bana bile yabancıyken. Bir tek seni biliyor, bir tek sana inanıyor bu zihnim. Sana tutunuyorum senden beri. Bana isyanla baktığın o günden beri."

Rahatsızca yerinde kıpırdanan genç kıza baktı yine tüm pişmanlığıyla. İçti gözleri belki de son kez... Gezindi parmakları güzel yüz hatlarında bir fısıltı gibi. Nazikçe incitmeye korkar gibi ipekten daha yumuşak saçlarını okşadı.

Gül'ün uykusu her zaman hafif olmuştu. Küçük bir tıkırtıda bile uyanırdı. Poyraz odaya girdiği anda hissetmişti varlığını.

Onun ne yapacağını merak ettiği için sesini çıkarmamıştı. Şimdi canını yakan eller saçında nazikçe dolaşıyordu da içindeki öfke de bir girdap gibi dönüyordu damarlarında. Bir yanı dokunma diye çığlık çığlığa bağırırken akılsız yanı sokulmak istiyordu canını yakan bu güçlü adama.

KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin