İŞTE YEPYENİ BÖLÜM GELDİ UMARIM BEĞENEREK OKUYACAĞINIZ BİR BÖLÜM OLUR. AYRICA BU BÖLÜMDE OKUYACAĞIMIZ YENİ KADIN KARAKTERİMİZİ MERAK EDENLER KALBİMİ AFFETSEN ADLI HİKAYEME BAKABİLİR. VE YORUMLAR VE BEĞENİLERİNİZİ ÇOK BÜYÜK BİR MERAKLA BEKLİYORUM...
KALBİN İKİ RENGİ 31. BÖLÜM
Yaralarınız ne kadar derin olursa olsun eğer izin verecek cesaretiniz varsa, içinizde yanan küçücük bir aşk kıvılcımı sarar, iyileştirirdi sizi. Ama izin vermezseniz çığ gibi büyürdü yangınlarınız ve aşık kalbiniz yüklerin en büyüğü gibi gelirdi omuzlarınıza, bir ilmek olup sıkardı boğazınızı...
Aşkın her hali insana özgüydü aslında... Gül, gözlerinde kaybolmaktan bir an bile korkmadığı kocasına bakarken içinden akan yakıcı sıvının farkındalığıyla titredi. Keşke onun beyninin içine girebilseydi. O yeşillerin tüm gizli tünellerinde dolaşıp saklı odalarına ve adının yazılı olduğu kapıya ulaşabilseydi. O zaman orada neler gizlediğini keşfedebilirdi. Poyraz Gül'e karşı tamamen dürüst davransa da çok fazla şeyi de saklıyordu. Gül açık bir kitap gibiyken Poyraz kapalı bir kutuydu. Acıtıyordu bu durum genç kadını, adamın yaralarının sebebini bilmemek, onun gözlerinin ardında büyük özenle sakladığı derin hüzün, hepsi bir bir vuruyordu kalbine kıyaya vuran dalgalar misali. Savrulmaktan, sevdiği adamı elinde tutamamaktan ölesiye korkuyordu.
"Düşünme!"
Poyraz'a bakıp onun gülümsediğini görünce "Neyi?" diye sordu Gül.
"Hiçbir şeyi güzelim. Bu gece geçmiş yok, hüzün yok. Bu gece biz varız bir tek."
Genç kadın başını salladı. Başka ne yapabildi ki? Bu adam dünyayı ayaklarının altına sererken, kendinden çok onun mutluğunu düşünürken ona nasıl hayır diyebilirdi?
Poyraz genç kadının uçuşan saçlarını yüzünden çekerek dudaklarını anlına değdirdi. "İçeriye girelim mi? Üşütüp hasta olmanı istemiyorum..."
Gül ikinci kez başını sallayıp onun avucuna bıraktı elini. Birlikte küçük kulübeye ilerlerken duyulan tek ses uğuldayan rüzgarın onlara fısıltısıydı. Bu fısıltı, sadece aşık kalplerin duyabileceği sırları paylaşıyordu sanki. Her bir yaprağın hışırtısı değişik bir ezgisinin tınısını taşıyordu.
Kapıdan içeri girdikleri anda gözlerinin bir kez daha dolmasına engel olamamıştı Gül. Her yer mumlarla ve güllerle bezenmişti. Ama en muhteşemi tamamı camdan oluşan boydan boya pencerelerdi. Sadece bakarak bile kendini gölün üstünde süzülüyormuş gibi hissedebiliyordu. Çok fazla eşya yoktu, ama olanlar da yeterliydi, böyle bir manzara yerde oturarak bile sonsuza kadar izlenirdi. Büyük yuvarlak bir yatak beyaz tüllerle yarı yarıya kapatılmıştı. Hemen pencerenin önünde bir küvet vardı. Diğer tarafa döndüğünde ise küçük de olsa bir mutfağın olmasıyla iyice şaşırdı. Bu adam tüm bunları nasıl hazırlamıştı ki?
"Poyraz burası çok güzel!"
Genç adam ellinden tutarak onu odanın içine doğru çekti. Pencerenin yansıttığı ay ışığı ikisini de aydınlatırken "Camlar dışarıdan hiçbir şey göstermeyecek şekilde tasarlandı." dedi açıklama yapmaya çalışarak. İçinde çok ama çok yoğun bir duygu patlamasıyla uğraşıyordu Poyraz. Bu kadar zaman hissetmeden yaşadıktan sonra şimdi her bir duygunun ayrı ayrı saldırısına uğruyordu sanki.
Karısının büyülenmiş gibi pencerelere doğru ilerlemesiyle nefesini düzenlemeye çalıştı. Ona bakmak bile ruhunda bir heyecan fırtınasına neden oluyorken nasıl tenine dokunacaktı? Peki ya sonra nasıl duracaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)
General FictionBİR KADIN, İKİ AŞK... Biri kurtarıcı, öbürü yakıcı. Biri ateş, öbürü su. Biri yara, öbürü derman; İKİ ADAM. KALBİM SÖYLE. Hangisi gerçek, hangisi yalan? RUHUM KONUŞ. Hangisi eksik parçam, bir olursa seninle çoğalacak olan? AKLIM hani sen hiç karış...