KALP 11. BÖLÜM (DÜZENLENDİ)

469 31 11
                                    

OKUYAN ARKADAŞLARDAN YENİ KARAKTERİMİZ ÇINAR HAKKINDAKİ YORUMLARI BEKLİYORUM! KEYİFLİ OKUMALAR!

KALBİN İKİ RENGİ 11. BÖLÜM

Çınar düşündükçe ruhu daralıyor, bedenine sığamıyordu. Nefesi her soluğunda ciğerlerinden boğazına kadar iğneler gibi batarak ilerliyordu. Öfkesi içinden taşarak yıkacak savuracak bir bent arıyordu. Yıllarca aklında, kalbinde, ruhunda özenle büyüttüğü incinmemesi için kendi kalbinin bile ateşlerde yanmasına müsaade ettiği gece gözlüsü onu elleriyle hiç düşünmeden cehennemin buz gibi soğuğuna atıyordu. Hislerini önce donduruyor sonra kızgın yağlarda tekrar tekrar tutuşturuyordu ve ne zaman bittiğini düşünse acısı yeniden başlıyordu.

Nasıl dayanacaktı ki onun güzel gözlerinde gördüğü başka iki çift göze? Nasıl gülümseyecekti gecesine tekrar? Nasıl izin verecekti onun gitmesine?

Vermeyecekti. Lanet olsun ki kimsenin onu almasına izin veremezdi. Yapamazdı! Böyle bir acıyla baş edemezdi. Denemişti. Ondan, herkesten ailesinden bile uzaklaşmıştı. 10000 km uzağa kaçmıştı. Ama bir an olsun silememişti ruhundan o siyah lal taşlarını, o muzip gülümsemeyi... Hayalleri bile onunla kaplıydı, ondan ayrı tek bir düş bile görmeye izin vermemişti bugüne kadar. Dilekleri bile hep onunla başlar onunla biterdi. Pişman mıydı? Asla dedi kalbi... Onu sevdiği için pişman olan tek bir hücresi bile yoktu.

Ancak insan böyle; kendinden bile daha çok severken sevdiğinden de aynını bekliyordu. Göremeyince de hırçınlaşıyor, her şeyi kalbinin sahibinden çıkarıyordu. Son konuşmalarındaki kırgın bakışı hala dün gibi aklındaydı. Geceleri rüyalarına musallat oluyor, gündüzleri kalbine bir hançer gibi batıyordu bu acı bakışlar.

Hata yapmıştı. Bırakıp gelmekle çok büyük bir yanlışa düşmüştü. Kalmalıydı, sevdası için savaşmalıydı. Onu görmediği her gün deliliğin sınırlarında gezerken üç koca aydır sesine bile hasret kalmıştı. Ne büyük gaflet, ne büyük kayıp...

Şimdi de sonsuza kadar uzak kalacaksın diyorlardı. Bunu yaparsa bu sefer savaşmadan vaz geçerse adam değildi. Bavulunu toplarken Hakan Baba'nın ona bir şans verdiğini düşünmeden edemedi. Bunca zamandır hislerini ondan başkasına söylememişti. Ona da söylememişti ya neyse... Anlamıştı bir şekilde babası yerine koyduğu adam.

Duygularını ondan başka kimsenin anlamamış olmasına ayrıca şaşırıyordu. Oysa gözleri çığlık çığlığa bağırıyordu. Feryat ediyordu kalbi seviyorum diye...

Sevdiği hiç bakmamıştı o gözlere. Dinlememişti kalbinin sesini. Hiç anlayamamıştı bu yüreğin sadece onun için attığını. Oysa adamın nefesi bile onun adını söylüyordu. Ruhu onun aydınlığında bir kıyıda demleniyordu. O bir çınar ağacıysa gecesi de suyuydu, yağmuruydu. O olmazsa kururdu. Ne gölgesiyle sevdiklerini sarabilirdi ne de dallarıyla onları koruyabilirdi artık. Kaybolurdu adam. Yavaş yavaş yok olurdu.

Ama kıyamamıştı göz ağrısına, her şeyi yaşasın istemişti. Onun koruyuculuğunda daha fazla kalırsa yıpranacaktı, solacaktı Gül'ü. Elvermemişti aşık yüreği onun kanatlarını kırmaya, bir kafes olup onu hapsetmeye... Daha çok gençti. Yaşamalıydı doyasıya.

Anlını acısını azaltmak için ovuştururken hüsranla yatağa oturdu. Gözlerindeki yaşları inatla geri iterken kalbini ferah tutmaya çalıştı.

Meleği ondan hiç vazgeçmemişti ne yaparsa yapsın onu hep affetmiş yanında durmuştu. Bu düşünceye sığındı. Onunla avundu. Bu güne kadar almamıştı kalbine başka bir adamın adını. Sığmazdı o masum yüreğe iki isim. Eğer sızmışsa bile söke söke çıkaracaktı. Bu sefer acımayacaktı. Onların kaderi Gece'si doğduğu gün yazılmıştı. Küçücük kollarına onu koydukları gün sahiplenmişti masum yüreği. Kim o beş yaşındaki masum çocuktan daha çok, daha temiz sevebilirdi ki?

KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin