ÇOK ÇOK YORUM BEKLİYORUM. KEYİFLİ OKUMALAR!
KALBİN İKİ RENGİ 24. BÖLÜM
Cennetin o masumiyet barındıran havasını soluduktan sonra ondan mahrum bırakılmak... Bir daha o saflık barındıran özel kokuyu duyamayacağını bilmek... Belki en zor olanı buydu Poyraz için. Küçücük; ruhu tertemiz bir kadın karanlık hayatına apansız girmiş ve ona gök kuşağının tüm renklerini bahşetmişti. Şimdiyse her bir rengi geri alıyordu Poyraz'ı kör bıraktığını bilmeden... Ama zaten gökkuşağının ömrü de kısa değil miydi? Bir serap misali fırtına bulutları arasında doğup insanı kendine hayran bırakırken birden kaybolmuyor muydu? Kaybolmuştu Poyraz'ın gökkuşağı da...
Poyraz arabasından inip büyük hangara ilerlerken içinde temiz olan ne varsa silip attı yüzünden. Geceyi maske niyetine takarken yüzüne, sınırsız öfkesini eline silah yaptı. Diline ölümü doladı aşk diye.
Bu gece yeniden cellat olma zamanıydı. Bu gece sınırı yoktu acımasızlığının. İçindeki karanlık ele geçirmişti bir kere keskin kenarları olan ruhunu. İlla batıracaktı onları yanına yaklaşan bir kula. İlla kanatacaktı o talihsizi bu gece ruhuna dolanan karabasanların yardımıyla.
Öyle ki bu gece yine şeytanla dostluk edecekti. Sırt sırta çarpışacaklardı amansızca. Günahlarına bir yenisi daha eklenecekti.
"Sinan ne olursa olsun kimse müdahale etmeyecek. Ben işimi bitirene kadar o piçin çığlıklarından başka tek ses tınlamayacak bu hangarda."
Sinan Poyraz Beyin'in sesindeki soğukluğu davranışlarındaki ayaza kesen sertliği bir bakışta anlamıştı. Onun bu hissiz hallerini iyi bilirdi. Böyle zamanlar adamın öfkesi bir testere gibi inişli çıkışlı olurdu. Bu yüzden ses etmedi sadece başını salladı itaatkârca.
Onun sert kendine has adımlarını takip ederken Sinan'ın tek düşündüğü ise bu gece olanların abi bildiği bu adamın vicdanında açacağı yeni bir yaranın ağırlığıydı. Ve Poyraz Bey bu yara dağlanana kadar hem kendisini hem de çevresini daha çok acıtacaktı.
Adamın bağlı tutulduğu geniş ama boş alana giren Poyraz bir süre sakince durdu onun önünde. Yüzünde ölümcül bir ifade ama insanlığı kapının dışında uzun uzun baktı adama.
Onun gözlerinde gördüğü korkuyla beslendi karanlık tarafı. Adamın bakışlarındaki tedirginlikle yıkadı ilkel yanını. Dudakları hissiz, buz gibi bir gülümsemeyle kıvrıldığında uyandırdı içindeki iblisi. Zahmetsizce saldı zincirlerini gecenin karanlığına; kan arzusunu intikamla yoğursun diye...
Poyraz avının çevresinde dolaşan bir aslan gibi adamın etrafında dolaşmaya başladı.
"Bu gece sen ve ben çok eğleneceğiz. Sen konuşacaksın. Ah kesinlikle konuşacaksın. Benim dileğim dirayetinin de cesaretin kadar çok olması. Ama sonun iki türlü de değişmeyecek. Ölmek için öyle çok yalvaracaksın ki bir süre sonra korkudan aklını kaçıracaksın. Ama seni duyan olmayacak. Kimse yardımına da gelmeyecek. Önünde eğildiğin o adam seni kurtaramayacak."
Adamın karşısında duran Poyraz onun çenesini sertçe tuttu. "Ama sana bir şans verebilirim." Onun hevesli haliyle iyice keyiflenmişti. "Bu gece buradan burnun bile kanamadan çıkabilirsin. Tek yapman gereken şey beni geçmek..."
Adam "Seni öldürme mi istiyorsun?" diye sordu kesik kesik.
"Kesinlikle! Yaşamak için tek fırsatın bu. Beni öldür ve sonra şu kapıdan özgür bir adam olarak çık git."
Adamın korku dolu kararsız gözleriyle sert bir kahkaha attı Poyraz. "Bunu istemiyor muydun zaten? Görevin beni öldürmek değil miydi? Sana bunu veriyorum işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)
Ficção GeralBİR KADIN, İKİ AŞK... Biri kurtarıcı, öbürü yakıcı. Biri ateş, öbürü su. Biri yara, öbürü derman; İKİ ADAM. KALBİM SÖYLE. Hangisi gerçek, hangisi yalan? RUHUM KONUŞ. Hangisi eksik parçam, bir olursa seninle çoğalacak olan? AKLIM hani sen hiç karış...