KALP 38. BÖLÜM(DÜZENLENDİ)

243 21 5
                                    


KALBİN İKİ RENGİ 38. BÖLÜM

Bu hayatta başına çok şey gelmişti. Her türlü kötülüğü ilk elden görmüş, yaşamıştı. Daha bir sabiyken kana ve ölüme doymuştu Poyraz. İçinde acıyla uluyan canavarın varlığını babasının annesini götürdüğü gün fark etmişti. Yıllarca kah savaşmışlar kah barışmışlardı ama canavarı zapt etmek her geçen gün daha zor olmuştu.

Babasını öldürdüğü gün onun yüzünde gördüğü ifade gecelerine musallat olup nefesini daralttığında kabul etmişti Poyraz. O ne kadar inkar ederse etsin babasının oğluydu ve cehennemini yanında taşıyordu. Karanlıkta büyüdüğü yıllar kendi içindeki karanlığı da arttırmış yolu en baştakinden çok başka yere çıkmıştı.

Babası olacak o adam kafasında bir silah dayalıyken Poyraz'a zafer kazanmış bir gururla bakarken genç adam karanlığı mesken etmişti kendine. Yine de savaşmıştı. Yenileceğini bile bile tüm iradesiyle mücadele etmişti.

Gül ona; içinde olan her adamı seviyorum; diyene kadar da mücadelesi devam etmişti. O kelimelerden sonra aklının, kalbinin tüm çarkları yerine oturmuş önünde daha önce fark etmediği yeni yollar oluşmuştu.

Poyraz tehlikeli bir adamdı ama sevme yetisinden de yoksun değildi. Hayatının bir yerinde kaybolmuş, oğlunun kendi gedik ruhundaki delikleri kapatacağına tamah etmişti. Çok uzun zaman önce kendi mutluluğundan feragat etmiş olduğunun da bilincindeydi. Akın; onun temiz yanı, kalbinin atan kısmıydı. Beyazdı oğlu, masumdu ve asla bulanmayacaktı karanlık sulara. Onun çocukluğu, gençliği de bir hiç olup kaybolmayacaktı. Bir kere; asla eline silahın soğuk namlusu değmeyecekti. Tüm planları onun geleceği için en iyi şekilde hazırlanmıştı.

Ta ki Gül dik bakışları, deli cesaretiyle karşına çıkana kadar. Küçük kadının hiç umurunda olmamıştı yıktığı duvarlar. Fark etmemişti bile bakir topraklarda yürüdüğünü. Kalbini elleriyle iki ayırdığını anlamamıştı. Şimdi bile Poyraz'ın hissettiği şeyin büyüklüğünden bihaberdi.

Yatakta huzurla uyuyan kadına bakıp saçlarını özenle yüzünden çekti. Ellerini başının altına koymuş masum bir melekti karısı. Nefesinin fısıltısını, güzelliğinin saflığını, sırlarını tüm içtenliğiyle bağışlıyordu bu sevmeyi bilmeyen adama.

Karısına duyduğu büyük aşka rağmen yine hoyrat davranmıştı genç adam. Yüreğinde çatırdayan öfkeyle kaba ve mantıksız hareket etmişti. Kaybetme korkusuydu ona bunu yaptıran. Ama Gül bilmeliydi; Poyraz'ın aşkı ağırdı. Hele şimdi daha da zor olacaktı.

Karısı kendini sevdiğini itiraf ettikten sonra daha bir saldırgan olmuştu genç adam. Zeki olmanın, hayatın her ayrıntısını kontrol etmenin aşka bir faydası olmadığını anlayınca kaşlarını çatıp gerginlikle bir nefes koy verdi.

Ellerinde tuttuğu ipek gibi bir bukleyi dudaklarına götürüp öperken Gül'ün haklı olduğuna karar verdi. Poyraz bir kütüktü ve asla yontulmayacağını biliyordu ama belki küçük karısı uyandığında azıcık yontulmuş gibi yapabilirdi. Bu karar ona mantıklı gelirken aslında Gül'ü uyandırmamak için direnmek zorunda kalmaktan nefret ediyordu.

Karısını özlemişti genç adam. Onun teninde hayat bulmayı, dudaklarındaki şerbeti kana kana içmeyi... Arzuları onları yakarken sahip olmayı, aynı anda sahip olunmayı... Hepsini özlemişti ama arabada yaşadığı şeylerin sonuncunda yorgunluktan sızıp kalan karısını uyandırmaya gönlü elvermemişti. Şimdilik yanındaki varlığı bile genç adama yetiyordu. Ama ona dokunmaya öyle ihtiyacı vardı ki kendini kontrol etmekte zorlanıyordu.

KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin