BURALARDA ÇOK YENİYİM. O YÜZDEN OKUDUKTAN SONRA YORUMLARINIZI, ELEŞTİRİLERİNİZİ, BEĞENDİKLERİNİZİ VEYA BEĞENMEDİĞİNİZ YERLERİ BENİMLE PAYLAŞIRSANIZ ÇOK MEMNUN OLURUM. ŞİMDİDEN ÇOK TEŞEKKÜRLER.
KALBİN İKİ RENGİ 3. BÖLÜM
Olayların ilerleyiş hızı Mert'i şoka soktuğundan ne yapacağını bilemiyordu aslında izlediği şey onu şaşırttığı kadar eğlendiriyordu da. İki mücadeleci ruhun çarpışmasından çıkan kıvılcımlar İstanbul'u bile tutuşturacak kadar kuvvetliyken araya girmek istemiyor, kimin bu irade savaşını kazanacağını gerçekten merak ediyordu.
Esmer kız; düşündüğünden daha dişli ve korkusuz çıkmıştı. Mert onu öfkeli bir tanrıçaya benzetmekten kendini alamadı. Poyraz gibi bir adamın karşısında başını eğmeden hatta ona meydan okuyarak durmak çoğu kimsenin harcı değildi. Bu kızın ise küçük yarmaz çenesiyle başını belaya sokmak konusunda bir çekincesi yoka benziyordu.
Mert bir kahkaha tufanının içinden kaynayıp geldiğini hissederken ilk kez sonucunu kestiremediği savaşın getireceklerini merakla beklediğini fark etti. Dostu sonunda kendine denk bir rakip bulmuştu ve görünen o ki onu bırakmaya niyeti yoktu.
Dudakları alayla kıvrılırken Poyraz'ın kızın elini tuttuğunun farkında olmadığını biliyordu. Büyük ihtimalle ikisi de farkında değildi. Gözleri, birilerine duydukları öfkeden başka bir şey görmüyor gibiydi, etraflarında olanları hiçe sayacak kadar birbirlerinde kaybolmuşlardı. Hatta birlikte nasıl göründüklerinden o kadar bihaberlerdi ki Mert ikisine de acıdı.
Ateş ve su, güneş ve ay, karanlık ve aydınlık gibi birbirlerinin peşinden umutsuzca sürüklenecekler ama asla fazla yeteri kadar yaklaşamayacaklardı. Mert ve Poyraz gibi adamların kaderinde beyaza, aydınlığa, ışığa yer yoktu. Onlar cehennemin lanetlediği karanlığa mahkum günahkarlardı. Yaşadıkları onlara bunu öğretmişti. Yine de bazı şeyler değişebilirdi. En azından Mert bunu umuyordu.
Artık araya girme zamanının geldiğine karar verdiğinde, "Bu kadarı yeter!" dedi. Ne düşündüğü anlaşılmasın diye ifadesinin de sesi kadar tekdüze çıkmasını sağlamıştı.
Bu basit ama etkili üç sözcük inatçı iki ruhun arasında ahenkle yankılandı, öfkelerinin puslu havasından süzülüp beyinlerindeki yerini buldu.
Gül tüm bu öfke bulutunun etrafında oluşturduğu karanlıktan silkinip kurtulmak istiyordu. Kendine yönelik hayal kırıklığı o kadar büyüktü ki nasıl böyle kontrolden çıktığını anlamak onun için zor olmadı. Aslında bu kadar hırçın ve fevri davranmak istememişti ama her şey üst üste gelerek onu bu derin öfkeye sevk etmişti. Karşısında duran adamında pek alttan aldığı söylenemezdi ya neyse!
"Bırak beni!"
Genç adamın kalkan kaşı Gül'ü tedirgin etti. Kendinden emin bir göz korkutuculukla ve etrafına yaydığı gücün farkındalığıyla adamın tüm gözeneklerinden özgüven fışkırıyordu ama tüm bunlarla birlikte Gül'ün elini hiç bırakmayacakmış gibi sıkıca tuttuğunun farkında değil miydi? Gül genç adamın elinin sıcaklığının büyüleyiciliği ve onun kendine hissettirdiklerinin kafa karışıklığıyla gözlerini onun esmer güçlü eline cevirdi. Parmakları uzun ve kavrayışı sağlamdı. Yeşil gözlü devin elinden başlayarak onu güvenle sarıp sarmaladığını ve kendisinin bundan hoşlandığını anladığında resmen saf bir panik kapladı her yeri.
"Bırak!" dedi bu sefer sesi titreyerek.
Poyraz kızın gösterdiği dirence hayran olmakla, onun deli cesaretine öfkelenmek arasında bir yerde bocalıyordu ama kendini zorlayarak da olsa onu serbest bıraktı. Genç kızın kurtulan elini çocuk gibi arkasına saklamasını ise sıkkınlıkla izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)
General FictionBİR KADIN, İKİ AŞK... Biri kurtarıcı, öbürü yakıcı. Biri ateş, öbürü su. Biri yara, öbürü derman; İKİ ADAM. KALBİM SÖYLE. Hangisi gerçek, hangisi yalan? RUHUM KONUŞ. Hangisi eksik parçam, bir olursa seninle çoğalacak olan? AKLIM hani sen hiç karış...