BİR SÜRPRİZ YAPAYIM DEDİM UMARIM BEĞENİRSİNİZ. KEYİFLİ OKUMALAR. BOL BOL YORUM İSTİYORUM SİZDEN))))))))
KALBİN İKİ RENGİ 30. BÖLÜM
Güneşin doğuşunun genç adam üzerinde bugün özel bir anlamı vardı. Bu asi sarı ışınların karısının saçlarında oynaşmasını efsunlanmış gibi izlerken parmak uçlarını onun güzel yüzünde itinayla dolaştırıyordu. Varla yok arası bu dokunuşlar, nasıl oluyorsa genç adamın boğazında bir düğüme sebep oluyordu. Kendi içinde yaşadığı bu karmaşanın nedenini araştırmaktan çok önce vaz geçmiş olmasına rağmen derinler de bir yerlerde bunun nedenini bildiğini düşündü.
Huzur aradığı kelime bu muydu acaba? Bu kadının varlığında içini kaplayan büyük ferahlamayı, yüreğinin dehlizlerinde barınan karanlık fısıltıların çağrısına sağır olmasını; hepsini bu kelimeye sığdırabilir miydi? Yoksa kendinden bile sakladığı başka anlamlar mı taşıyordu zihnindeki savaş?
Nedense bugün hiçbir şeyin önemi yoktu genç adam için. Sadece kollarında sıkı sıkıya tuttuğu bu eşsiz kadının varlığından gelen canlı hislere tutunacaktı ve o hisler ikisini de sarıp sarmalamadan rahat falan edecek değildi.
"Benim sevdasında bencil ama yüreğinde sağlam sevdiğim. Aklıma gelişini seveyim. Nasıl darmaduman ediyorsun beni..." Nazım Hikmet'in de dediği gibi bu kadın hem ondan her şeyini istiyor hem de bencillikten uzak bir biçimde her bir zerresini veriyordu. Onun gibi bir adam bu adanmışlığa nasıl hayır deyip direnebilirdi ki? Bu sirenin çağrısını nasıl cevapsız bırakıp yalnızlığına tutunabilirdi?
Narin ve bir o kadar da yaramaz parmakların dudaklarında süzülmesiyle tüm bedeninden bir titreme geçti genç adamın. Tek bir dokunuş zihninden dönüp duran sorulara cevap niteliği taşımış ve hepsini geldiği cehennem çukuruna geri göndermişti.
Bakışları buluşurken genç kadının siyahlarından bahar havası eşliğinde bir cümbüş seziliyordu. Bu gözlerden süzülen hülyalı bakışlar ise her yanı sımsıcak bir bulut gibi kaplayıp sadece ikisini o bulut kümesine hapis ediyordu.
"Günaydın..." Oysa ne çok kelimesi vardı Poyraz'ın ona söyleyecek ama hala kendini geri tutmak konusunda anlamsız bir savaş veriyordu.
Karısı ona gülümserken yüz ifadesi tamamen değişti, sanki bu sözcük ona dünyaları vermiş, altında yatan derin anlamlardan haberdarmış gibi yüzü ışıl ışıl parlamaya başladı.
"Günaydın..."
Onun kalkmaya yeltenen bedeni kendine çeken Poyraz "Sakın!" dedi sesindeki uyarıyı gizlemeden. Kollarındaki bedeninin kıpırdanmalarını görmezden gelirken "Sakın Gül kalkayım falan deme!" Karısının yanındaki varlığını özlemişti genç adam.
Dudaklarını buruşturarak itiraz etti Gül. "İyi de Poyraz saat kaç olmuş? Şimdi herkes kalkmıştır, çok ayıp olur biz de kalkmazsak!"
"Kalkmıyoruz!"
Gül Poyraz'ın bu huysuz çocuk hallerinden hoşnut olsa da on parçaya bölünmekten biraz yorulmuştu. Neredeyse on beş gündür herkese her şeye yetişmeye çalışmak genç kadını yıpratmıştı yine de böyle bir durumda; evinde misafirler varken yatıp dinlenemezdi. Gül böyle yetiştirilmemişti.
"Canım annemler de gelecekti bugün, hadi Poyraz'cığım bırak da kalkayım."
Genç adam ellerini havaya kaldırıp bıkkın bir nefes aldı. Bu duruma acil bir çözüm bulması gerektiğini düşünürken karısının bedenini banyoya sürüklemek için verdiği hoşnutsuz mücadeleyi izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)
General FictionBİR KADIN, İKİ AŞK... Biri kurtarıcı, öbürü yakıcı. Biri ateş, öbürü su. Biri yara, öbürü derman; İKİ ADAM. KALBİM SÖYLE. Hangisi gerçek, hangisi yalan? RUHUM KONUŞ. Hangisi eksik parçam, bir olursa seninle çoğalacak olan? AKLIM hani sen hiç karış...