OKUYAN ARKADAŞLARDAN YORUM BEKLİYORUM. YAZARKEN ÇOK EĞLENDİĞİM BİR BÖLÜM OLDU UMARIM SİZDE AYNI KEYFİ ALIRSINIZ!
KALBİN İKİ RENGİ 10. BÖLÜM
Gül ayakucunda yürüyerek kapıya ulaştı. Sessizce ayakkabılarını giydikten sonra kapıyı dikkatli hareketlerle açtı. Dışarı adımını atıp özgürlüğünü ilan ettiği anda arkasını dönüp; "Anne ben çıkıyorum! Derse geç kaldım." diye kapıdan içeriye bağırdı. Cevap beklemeden kapıyı kapatıp kendini abartmandan dışarı attı. Otobüse bindiğinde bugünü ucuz atlattığını düşünüp, kendini bir çikolatayla ödüllendirdi.
Malum olaydan beri evde savaş kuralları uygulanıyordu, aile büyükleri üzerlerine bir yağmur bulutu gibi çökmüştü. Resmen Nazi kampının Türk versiyonunu yaşıyorlardı. Sürekli bir kontrol, bir diken üstünde durumu...
Kendi zekasıyla övündü. Peri ve Aslan'ın bugün dinleyeceği nasihat ve uyarıları düşünürken gülümsemeden edemedi. Ucuz kurtulmuştu...
Okula girdiğinde tanıdıklarıyla şakalaşıp, konuşarak bazılarına da selam vererek amfiye geçti. Ortalarda göze batmayan bir sıraya geçip arkadaşlarının arasına yerleşti. Üç saatlik blok dersin ardından kendini bahçeye zor attı ve başını kaldırarak temiz ama soğuk havayla ciğerlerini doldurdu.
"Hey güzellik! Yüzünü gören cennetlik... Bir kayboldunuz pir kayboldunuz valla!"
Gül Yağız'a dönüp onun bu haline gülümsedi. Zaten bu çocuğun; insanlar üstündeki etkisi böyleydi. Karşısındakinde onun ruh haline uyum sağlama isteği uyandırıyordu.
"Bu aralar az biraz meşgulüz Yağız oğlan."
Yağız'ın gözlerinin etrafı taradığını fark edince ona takılmadan duramadı. "Peri'nin dersi var. Yani gözlerini öyle kırmızı pelerinini kaybetmiş bir boğa gibi döndürüp durma!"
"Tüh! Fırsatı kaçırdık desene. Neyse bizim çocuklar dışarıdalar. Finaller başlamadan önce biraz eğlenelim dedik. Gitar, şarkı, türkü... Sen de gel. Biraz kafan dağılır, değişiklik olur."
Genç kadın bunu kafasında evirip çevirdi. İyi bir fikirdi, Peri'den başka birileriyle takılalı çok uzun zaman olmuştu. Arkadaşını başıyla onayladıktan sonra, birlikte bahçeye çıktılar.
Laf dalaşı içinde birbirlerini ite kaka eğlenerek kalabalığa ulaştılar. Gül tanıdığı bir grubun yanına giderek, boş bir yer bulup oturdu. Bu arada ayakta kalan Yağız'a da göz kırpmıştı.
Böyle sohbet şarkı havasında bir yarım saat geçtikten sonra üşümeye başladığını hissetmişti ki bu okuldaki en çok sevdiği arkadaşı Kenan eline dumanı tüten bir çay tutuşturdu. Onunla okula ilk geldiklerinde tanışmışlar ve bir anda sorgusuz sualsiz kaynaşmışlardı. Gül'ün bir sınıf üstüydü ve ona çok yardımı dokunmuştu. Gerçek dostlarının içinde sayacağı nadir insanlar biriydi.
Onun yanağına bir öpücük kondurup tek eliyle ona sarıldı. "Var ya sen arkadaşlarının şahısın; şahı!" Sıcak içeceğinden bir yudum alıp tüm hücrelerini ısıtmasına izin verdikten sonra; "Çok teşekkür ederim, gerçekten de çok iyi geldi." dedi.
Genç adam önemsiz der gibi omzunu silkti. "Baktım tir tir titriyorsun kıyamadım sana..."
"Ay benim yufka yürekli arkadaşım!" Gül Kenan'ı dikkatlice süzünce halinde bir gariplik olduğunu hemen fark etti. Genç adamın gözlerinin feri kaçmış, yüzü de renksizdi. "İyi misin sen? Kötü görünüyorsun. Bir derdin mi var?"
"İyi mi? Bok gibi görünüyorum Gül. Ama senin de benden pek bir farkın yok gibi." Hüzünlü bir gülümsemeyle eliyle anlını ovuşturdu.
Genç kadın biraz endişelenmişti ama arkadaşının çok üstüne de gitmek de istemiyordu. "Diyorsun ki dertleşme vaktimiz gelmiş. Ayrıca biliyorsun ki ağlayacak bir omuz arıyorsan, dert paratonerim ol diyorsan her zaman buradayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)
General FictionBİR KADIN, İKİ AŞK... Biri kurtarıcı, öbürü yakıcı. Biri ateş, öbürü su. Biri yara, öbürü derman; İKİ ADAM. KALBİM SÖYLE. Hangisi gerçek, hangisi yalan? RUHUM KONUŞ. Hangisi eksik parçam, bir olursa seninle çoğalacak olan? AKLIM hani sen hiç karış...