KALP 39. BÖLÜM(DÜZENLENDİ)

195 20 15
                                    


KALBİN İKİ RENGİ 39. BÖLÜM

Yıldızların parıltılarındaki büyüleyici ışık oyunları ve karanlığın içinden süzülen hilalin sadeliğindeki o ince kıvrılış, bazı geceleri özel kılardı. Öyle gecelerde havaya nüfus eden her bir doğa salınımı bize hayattaki yerimizi bulduğumuzu, kendimizi tam hissettiğimizi; kendi ahenkli sarhoş eden diliyle anlatırdı. O anlar zamanın akışını durdurmak, her şeyi olduğu gibi bırakmak, belki binlerce kez aynı döngüde yaşamak isterdik ama bu sadece bir dilekten, bir duadan başka bir şey değildi.

Bazı geceler ise diğerlerinden çok daha zor çok daha kavurucu olurdu. Zaman öyle hızlı aksın, sanki hiç yaşanmamış gibi gelsin isterdik. Elbette bu da bir dilekten öteye gidemezdi. Çünkü zaman; içinde bulunduğumuz dağ yamacının bize yaşattığı heyecana ve sevinçlerine ya da yamacın en dibindeki korkuya ve üzüntülere göre değil, kendi eşsiz ve dingin düzlüğünde ilerlerdi.

Zaman; insanoğlunun hükmedemeyeceği yegane şeylerin başında geliyordu.

Gül, Poyraz gittiği andan beri gergin ve diken üstünde, her an kötü bir şey olacakmış gibi hissetmekten kendini alamıyordu. Geçen her saniye içi buruluyor, nefesi daralıyordu. Gözleri istemsizce saate her kaydığında yüreği bir el tarafında acımasızca sıkılıyordu.

Poyraz giderken veda etmemişti Gül'e. Onun uyuduğunu sanıp şakağına bir öpücük kondurmuş ve öylece karışmıştı daha aydınlanmamış güne. Bu ayrılığın, Poyraz için de zor olduğunu bildiğinden o süitin kapısını kapatana kadar Gül gözyaşlarının akmasına izin vermemişti sonra ise kocaman dünyada yapayalnız küçücük bir kız çocuğunun kederiyle saatlerce ağlamıştı. Dizlerini göğsüne çekerek gerçekleri dışarıda bırakmıştı. Savunmasızdı, doğduğu gün ki kadar çaresiz ve muhtaçtı.

Birini böyle delicesine, böyle ölürcesine sevmek yasaklanmalıydı belki de. Tek tesellisi kocasının gücüydü, söz vermişti Gül'e "Geri döneceğim." demişti. O sözlere okyanusun ortasında kalmış birinin can simidine tutunduğu gibi tutunuyordu genç kadın.

Dün geceye dair zihnine dolan hatıralar kocasının varlığı gibi okşuyordu Gül'ün tenini. Rahatlatıyor, umut vadediyordu genç kadına. Yaşadıkları şey öyle güzeldi ki, sanki bir rüyadaymışçasına süzülmüştü Gül ve kendini Poyraz'a koşulsuz şartsız vermişti. Her bir dokunuşu özlem ve aşkla taçlandırılmıştı. Vedalaşmamışlardı, sadece gelecek için söz vermişlerdi birbirlerine.

Güzel ve muhteşem olan bu anların kocasının zırhı olacağını bilerek teslim etmişti kendini Gül. Zordu ama asla gülümsemekten vazgeçmemişti. Sarılmış, dokunmuş ama bir kere bile "Gitme kal!" dememişti, diyememişti.

Şimdi ise acaba sıkı sıkı sarılıp onun gitmesine izin vermeseydim daha mı iyi olurdu diye düşünüyordu?

Nisa oturduğu ikili koltukta elindeki yastığa sarılıp üzgün; halden anlayan bir tavırla "Düşünme artık!" dedi. "Poyraz yetenekli bir adam, eminim bu işi bitirip biran önce sana dönecektir."

Başını salladı Gül, bu yıldıran iğrenç bekleyişinde en azından yalnız değildi, Peri ve Nisa'nın yanındaki varlığından az da olsa güç alıyordu. Hele kardeşi hızır gibi yetişmişti. Sabah daha o kendine gelemeden kapıya dayanmış, tek söz söylemeden tüm iradeyi eline almıştı. Aslan'ın bu tavrı artık büyüdüğünün en büyük kanıtıydı.

Ne sorularıyla boğmuştu Gül'ü ne de bu ağlak halinin nedeni merak etmişti. Sadece varlığıyla güç vermiş ve tüm bu zaman boyunca Akın'la ilgilenmişti. Küçük oğlu sanki bir şeylerin farkındaymışçasına arada bir Gül'ün yanına gelip koynuna sokuluyordu.

KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin