KALP 8. BÖLÜM(DÜZENLENDİ)

494 34 5
                                    

OKUYAN ARKADAŞLARDAN DESTEK BEKLİYORUM. BEĞENİYORSANIZ LÜTFEN YORUM YAPIN, BEĞENMEYENLERDEN DE ELEŞTİRİ BEKLİYORUM. KİMSEYİ SIKIŞTIRMAK GİBİ BİR NİYETİM YOK. SADECE MERAKTAYIM! HERKESE KEYİFLİ OKUMALAR!

KALBİN İKİ RENGİ 8. BÖLÜM

Her şey bu kadar zor olmak zorunda mıydı? Eliyle başını ovdu. Sanki suyun içinde uzun süre kalmış da basıncın etkisiyle beyni patlayacakmış gibi hissediyordu. Hayatı için her çırpınışında daha derine batıyor, sona biraz daha yaklaşıyordu. Biraz önce kalktığı koltuğa adeta yığılarak oturdu ve ellerini kucağında birleştirdiğinde yenilgi tüm hücrelerini sarmıştı.

Derin bir nefes alarak, başını kaldırmadan her şeyi olduğu gibi hiç atlamadan anlatmaya başladı. Aslan'ın anlattıklarını, parayı bulmak için nasıl uğraştığını en sonda bugün yaşadıklarını, kardeşinin perişan halini, ona vuran adamın söylediklerini...

Bunları anlatırken sanki olanları tekrar yaşıyordu. Ne dayanacak gücü kalmıştı, iflahı kesilmiş bedeninin. Ne de sorgulayacak aklı vardı, darmadağın lime lime hislerinin. Ne olacaksa olacaktı artık. Bu adam, onun ya kurtuluşu ya da çöküşü olacaktı. Bu yüzden başını kaldırıp önünde ileri geri yürüyen, o anlattıkça yüzü her geçen saniye biraz daha gerilen adama baktı. Poyraz'ın bu halleri, ona kafese kapatılmış bir kaplanı anımsatıyordu. Gözlerinin buluşmasıyla ve sözlerinin ağırlığıyla oluşan sessizlik; aralarında yeni yeni oluşan o, ince bağla birlikte koptu.

"Aklını mı kaçırdın sen? Normal bir insan kendini koruma içgüdüsüne sahiptir. Sende bunun zerresi olmadığı gibi bir de kör saçma bir cesaret mevcut. O adamlarının arasına girerken incinmeyeceğini düşünmek akılsızlıktan başka bir şey değil. Bu kadar ucuz kurtulduğun için ne kadar şanslı olduğuna dair en ufak bir fikrin bile yok!"

Her kelimesi bir öncekini döver nitelikteydi. Her cümlesinde harareti biraz daha yükseliyor, kendine mukayyet olmak için büyük caba sarf ediyordu.

"Bir de oraya girip elini kolunu sallayarak çıkabileceğini sanacak kadar safsın. Seni sarsmamak için kendimi ne kadar zor tuttuğumu bilsen, orada öylece sakince oturmak neymiş görürdün."

Atık kendini iyice bırakan Gül, "Yorgunum." diye fısıldadı. "Çok yorgunum!"

Poyraz bu omuzları çökmüş, kırılmamak için kendini zor tutan, kızı tanıyamıyormuş gibi yüzüne baktı. Kelimeleri öfkesinin sesi olmuştu artık.

"Ne yapacağımı sanıyorsun Allah'ın cezası? Parayı alıp seni tehlikenin göbeğine geri göndereceğimi mi? Ben bir söz verdim. Sana benimsin dedim. Ve ben benim olanları ölümüm pahasına korurum."

Adamın bu sözlerinin Gül'ün beynine nüfus etmesi biraz uzun sürdü. Ancak anlayınca hemen ayağa kalkıp onun karşısına dikildi. Biliyordu bu adamın ne demek istediğini; onu değerli bulduğu için değil, onun olduğu için değerli olduğunu koruması gerektiğini düşünüyordu. Arabası gibi, şirketi gibi, bir malı gibi... Lakin genç kadın için bunların hiç birinin önemi yoktu, ona nasıl baktığı, baktığında kimi gördüğü anlamını yitirmişti. Önceliklerini buraya gelmeden önce belirlemişti Gül, kardeşini o halde gördükten sonra kişiliğini çocukluğuyla birlikte derin bir mezara gömmüştü. Üstünü de Poyraz gözlerini kırpmadan toprakla örtmüştü ama işte şimdi bir ışık görünmüştü alacakaranlığında... Adamın bu sözleriyle içi yeniden umutla dolarken, sesindeki minnettarlık ve sevinç karışımına engel olamadı.

"Antlaşmayı iptal etmeyecek misin yani?"

Adam onu omuzlarından tuttu.

"Hayır, iptal etmeyeceğim baş belası ama tüm bunlar bittikten sonra elimden çekeceğin var bilesin! Yaptığın aptallıkların bedelini çok ağır ödeyeceksin. Sana vereceğim her cezayı sorgusuz sualsiz tek bir yakınma olmadan çekeceksin."

KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin