KALP 35. BÖLÜM(DÜZENLENDİ)

215 20 12
                                    


BEĞENİ VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM SONA YAKLAŞIRKEN UMARIM DESTEĞİNİZİ EKSİK ETMEZSİNİZ!

KALBİN İKİ RENGİ 35. BÖLÜM

Hayat anlık kararların, tesadüf diye adlandırılan ve umursamadan geçip gidilen anıların toplamıdır aslında. Çoğu kere yaşadığınız bu küçük anıların hayatınızın mihenk taşlarını yerinden oynatacağını bilemezsiniz. Hatta çok geç olana kadar yolunuzun başladığınız noktadan çok başka rotalara saptığını, pusulanızın bir yerde şaştığını fark edemezsiniz bile.

Gül o gün Akın'la karşılaşmasaydı nasıl bir hayatı olacağını merak ediyordu. Aslan başını belaya sokmazsa şuan da nerede olurdu acaba? Peki kader Poyraz'ı bir şekilde yine karşısına çıkarır mıydı?

Ona söylediği son sözler aklına düştüğünde kalbi bir kere daha ve daha derinden buruldu. Çok ileri gitmiş olabileceği fikri bir türlü aklına rahat vermiyordu. Sonra bu düşünceyi aklından silip atmak ister gibi başını iki yana salladı.

Yatağında huzurla uyuyan küçük çocuğa bakarken içinin şefkatle ve büyük bir koruma içgüdüsüyle dolmasına engel olmadı. Akın'a hissettiği her şey içgüdüsel ve temizdi. Poyraz'la yaşadığı şeyler sadece bencilce bir istek uğruna yapılmıyordu, bir aile olabilmek için en çok Akın mutlu ve huzurlu bir ortamda yetişsin; hayattan tek bir çekincesi olamasın diye de yaşanıyordu. Tüm o zehirli sözleri söylemek, ona arkasını dönmek çok zordu ama yapmak zorunda olduğunu biliyordu. Canı ölesiye yansa ve bedeni çektiği acıyla titrese de masumiyeti ve sevgiyi uyuyan bu güzel çocuğun yüzünden seçtiği her an devam etmek için bir yol bulabilirdi Gül. Çok yavaş ve nazikçe tüm şefkatini akıtarak okşadı Akın'ın minik yanağını. Oğlu, sanki onun varlığını hissetmiş gibi eline doğru mırıldanınca gözlerinden sessizce süzülen yaşlara rağmen gülümsedi.

Küçük yatakta Akın'ın yanına kıvrılırken yaşayacakları bu sürecin ikisini de yıpratacağından emindi. Oğlu, ayrılığı anlayamayacak kadar küçük ve masumdu. Babasının gidişini; bunu onları korumak için yapıyor olsa bile küçük yüreğinin kaldırması mümkün değildi. Gül onu tüm bu saçmalıktan korumak istiyordu. Oğlunun küçük omuzlarının dayanabileceğinden daha ağır bir yüktü bu. Sadece onun için değil Gül'ün ailesi için de yıkım niteliği taşıyacaktı ayrılıkları. Hepsini olası hayal kırıklığından korumak zorundaydı Gül. Bir şekilde ailesini tüm bunlardan uzak tutmalıydı.

Babasının sakin ve huzurlu sesine, annesinin neşeli ama şefkatli ellerine, yuvasının koruyucu duvarlarına ölesiye ihtiyaç duyması her şeyi daha da zorlaştırırken henüz bu evlilikten vazgeçmeye niyeti yoktu. Kanının son damlasına kadar savaşmadan baba evine dönmeyecekti.

Saatler böyle kopuk düşüncelerle akıp giderken tek yaptığı gözlerini dikip hep aynı noktaya bakmak oldu. Zaman en büyük düşmanıydı genç kadının. Acılı bekleyişi bu evin kapısından çıktığı anda başlayacak ve gücü son bulana kadar da devam edecekti savaşı. Ta ki her şey çok ağır ve katlanılmaz bir hal alana kadar...

Poyraz'ı bırakmak öyle zordu ki aslında. Genç adamın yeşil gözlerindeki yenilmişliği, hareketlerindeki o saf paniği, yüreği sökülüp atılmış birinden gelen bezgin ve öfkeli sözleri; her biri üstüne bir çığ gibi yıkılıyordu. Onun kendisine ihtiyacı olduğunu bilse de Gül artık böyle yarım bir adam istemiyordu.

Onun sadece sevgisini değil, geçmişindeki şeytanları, o korkunç kabusların asıl nedenlerini de bilmek istiyordu. Her şeyi istiyordu... Kederi, acıyı, yıkımı, kaosu, yeşili, siyahı, beyazı, kırmızıyı hayatın her anını anlatan renkler cümbüşünü istiyordu.

KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin