YORUMLARINIZI MERAKLA BEKLİYORUM. BENİM İÇİM ÇOK ÖZEL BİR BÖLÜM OLDU. UMARIM OKURKEN SİZ DE AYNI KEYFİ ALIRSINIZ:)))
13. BÖLÜM (Destan mı Şiir mi?)
Gül'ü eve bırakan Poyraz'ın hala kızgınlığı geçmemişti. Adamın kaşları çatıkken, sanki içinde bir hesaplaşma yaşıyormuş gibi karışık görünüyordu. Ona bakarken yumuşayan yüzü bir an sonra tekrar kararıyor; gözleri öfke şimşekleri saçıyordu etrafına. Sanki Gül bilmeden bir kıvılcım çakmış, Poyraz'da üstüne benzin döküp kızıl alevleri gökyüzüyle hediye etmişti.
Mavi kızıla boyanırken dil susmuş gözler titrek bakışlarda buluşmuştu. Buluşmuştu buluşmasına ama bilinmezlik hissi de büyüyüp onları bir girdap gibi yutmuştu. Yaptıkları anlaşma ayaklarına bir pranga gibi dolanıyor, ne uzaklaşmalarına izin veriyordu ne de çok fazla yakınlaşmalarına... Onlar iki yabacıydı aslen. Ne yaşarlarsa yaşasınlar eğreltiydiler hala birbirinin hayatlarına.
Yol azalırken Gül'de mevcut problemine odaklandı. Hani derler ya ne serden ne yardan vazgeçerim diye. İşte tam o bakir noktada otostop çekiyordu kaybolmuş aklı.
Arabayı evin önünde park eden Poyraz; içini kemiren şeyi söylememek için kendiyle mücadele ediyor gibi yeşil tehdit eden gözlerle Gül'ü süzdü. Adamın bu hallerini hiç umursamayan Gül; "Babamın bugün seni davet edeceğini düşünüyorum." dedi son derece emin, gülümsememek için kendini zor tutan bir şekilde.
"Neden?"
"Madem düğün tarihine sen karar verdin. O vakit onlara bizzat kendin söyleyeceksin!"
Adam umarsızca omuz silkti ve Gül'le acımasızca dalga geçti. "Tamam, küçük korkak tavşancık! Demek daha evlenmeden arkama saklanmaya karar verdin öyle mi?"
Gül gözlerini devirirken bir yandan da arkadaki çantasına ulaşmaya çalışıyordu. İki koltuğun arasında ona yarı eğlenerek bakan adamla göz göze geldiğinde Gül bu atışmadan zevk alarak cevapladı onu.
"Hım! Nimetlerinden faydalanmayacaksam neden evleneyim değil mi ama? Hem seni Ayla Sultan'a yem etmekten daha çok hoşlanacağım başka bir şey de yok! Çok eğlenceli olacak Poyraz Karaman. Hem de çok!"
Adam önemli değil der gibi elini bir kere salladı. Gül inip kapıyı kapattıktan sonra açık olan camdan başını uzatarak; "Bakalım histerik bir anneye de böyle elini sallayabilecek misin?" diye sordu en muzip sesiyle. Ardından daha ciddi bir ifadeyle ekledi. "Akın'ı da getir lütfen!"
"Tamam. Hadi bu soğukta daha fazla dikilmede eve gir artık! Zaten yerince üşüyüp, yıprandın." Sonra gözlerini bir anlığına kapatıp yüzünü buruşturdu. "O adamdan uzak dur Gül! En azından bugün için onunla konuşma!"
Nazik olmaya ve emir vermemeye çalışan adama gülümseyip başını salladı. Çınar'la konuşmaya niyeti yoktu. Evet; bir konuşma yapacaktı ama bu çok farklı biriyle olacaktı. Demir kapıdan içeri girmeden önce Poyraz'a bakıp el salladı. Her bir basamağı döver gibi çıkarken Poyraz'ın öfkesini, Çınar'ın hırsını, kaderinin cilvesini eziyordu sanki.
Eve girdiğinde sessizce direk odasına gidip üstünü değiştirdi. Biraz önce aldığı kararla ayağa kalkıp babasını görmeye gitti. Onu elinde kahvesi düşüncelere dalmış olarak buldu.
"Babacığım annemler nerede?"
Adam sevecen bir ifadeyle genç kadına dönerek gülümsedi. "Alışveriş desem Gül Kızım!"
"O zaman bende; senin banka için derin üzüntülerimi bildirsem?"
Adam onu şöyle bir süzüp eliyle yanını gösterdi. "Gel şöyle otur da. İçini kemiren şey neymiş anlat bakalım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)
General FictionBİR KADIN, İKİ AŞK... Biri kurtarıcı, öbürü yakıcı. Biri ateş, öbürü su. Biri yara, öbürü derman; İKİ ADAM. KALBİM SÖYLE. Hangisi gerçek, hangisi yalan? RUHUM KONUŞ. Hangisi eksik parçam, bir olursa seninle çoğalacak olan? AKLIM hani sen hiç karış...