KALP 25. BÖLÜM(DÜZENLENDİ)

376 32 11
                                    

K-KALBİN İKİ RENGİ 25. BÖLÜM

Gül ruhu yanmıyormuş, kalbi kırılmıyormuş gibi bakıyordu karşındaki bu hissiz adama. Aşık yüreği acı içinde kıvranmıyormuş gibi dimdik yürüdü ayaza kesen yeşil gözlerin sahibine. Yüreğinde olan depremlere inat sakince adımladı aralarındaki mesafeyi. Onun tam önünde durduğunda ise yeşille siyahın savaşı başladı. Biri baharın renklerini gözlerinde taşımıyormuş gibi ruhsuz öbürü siyahın içindeki ışık gibi masum...

Damarlarında kan yerine cam kırıklıkları dolaşıyordu Gül'ün. Yoksa nasıl böyle delik deşik kan revan içinde hissedebilirdi ki? Ama her nefesi ciğerlerine batarken bile içinde kopan fırtınaya inat sakince konuştu.

"Bir daha fahişelerini evimden uzak tutacaksın. Bu evde küçük bir çocuk yaşıyor! Benim canımı yakmak için o masumu üzmene asla izin vermem... Bunu sakın unutma. Ayrıca o gün bu konuda anlaştığımızı çok net hatırlıyorum. Sana onları bizden uzak tuttuğun sürece ne yaptığını umursamadığımı söylemiştim."

Genç adamın gözlerinden rahatsız edici bir ifade gelip geçti. Gül içinden gülümserken "İşte böyle Poyraz Efendi." dedi. "Sen beni daha hiç tanımıyorsun. Canım yandığında ne kadar ileri gidebileceğimi hiç bilmiyorsun..."

Genç adam Gül'ün kolunu sıkıca tutup onu kendisine yaklaştırdı. "Burası benim evim. Kimin gelip gelmeyeceği de bir tek beni ilgilendirir. Ve sen benim konuklarıma kibar davranmak zorundasın."

Yüzünde bir gülümseme oluşurken Poyraz'ın tutuşundan kurtuldu Gül. "Bu yaptığın çok çocukçaydı. Tüm hamlelerini düşünen ve beni iyi tanıyan birinden daha kaliteli bir plan beklerdim. Ama üzülme ne demek istediğini anladım..."

Adamın öfkeyle kasılan yüzüne bakarken tam on ikiden vurduğunu düşündü genç kadın. Omuzunu silkip arkasını dönerken dudaklarından neşeli bir melodi yankılanıyordu. Uzun ahşap merdivenleri yavaşça çıkarken bir anda durup hala onu izlediğinden emin olduğu adama seslendi Gül.

"Bu gece bizimkileri davet etmiştim. Sen de Salim ve Mert'i çağırırsan sevinirim. Aslan Kıbrıs'a gitmeden önce güzelce vakit geçirelim istedim. Senin içinde sorun olmaz değil mi? Yani eğer bir randevun falan varsa başka bir zamana da erteleyebilirim?"

Poyraz "Ertelemeye gerek yok! Madem bu gün davet ettin gelsinler." dedi huysuzca.

Gül gözlerindeki yaşları daha fazla tutamazken arkası Poyraz'a dönük olduğu için şükrediyordu. Merdivenlerin geri kalanını yavaşça çıkarken elleri de titremeye başlamıştı. Kendini odasına zor atan genç kız önce tüm kapıları kilitledi. Sonra kendini yatağına bir külçe gibi bıraktı. Kuş tüyü yastığı yüzüne bastırırken tüm hıncını acısını hıçkırıklarıyla beraber serbest bıraktı. Hayal kırıklığı tüm hücrelerinde isyana başlarken kavruldu Gül; daha önce yaşamadığını bir yangınla.

İçine sarmaşık gibi sarılan bu duygu sadece üzüntü olsa belki dayanabilirdi ama aşağılanma duygusu, kandırılma hissi canını iki kat daha fazla yakıyordu. O adam dün gece başka bir tende zevke boğulduktan sonra bu yatakta Gül'le uyumuştu. O kadına değen elleriyle oğlunu sarmıştı. Bir tiksinti hissi bedenini vurduğunda Gül düşüp kaldığı yataktan hızla ayağa kalktı ve gözlerindeki yaşları hırsla sildi. Odada volta atarken içindeki öfke gitgide büyüyordu. Her bir düşünce sarmalı bu ateşi biraz daha körüklerken Gül'ün tek isteği bu lanet yeri terk etmekti aslında. Ama verilen sözler bağlıyordu genç kızın elini kolunu.

Akın aklına düştüğünde ise iyice yerle bir oldu Gül. O çocuğu asla bırakıp gidemezdi. Ruhu karanlıklarda kaybolsa bile ondan vazgeçmeyecekti. Poyraz'dan da vazgeçmeye hazır değildi ama bu öfkeyle de yaşayamazdı. Bir şeyler yapmalıydı. Onun bakışlarındaki yalvarışı görmüştü Gül. Kelimeleri ne söylerse söylesin genç kadını ne kadar incitirse incitsin gözlerindeki acıyı pişmanlığı saklayamamıştı Poyraz.

KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin