YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ BEKLİYORUM. KEYİFLİ OKUMALAR!
KALBİN İKİ RENGİ 22. BÖLÜM
Hayat ve ölüm birbirine kardeşti aslen. Deli bir döngüde birbirlerini izlerlerdi her zaman. Aralarında öyle kopmaz bir bağ vardı ki biri olmazdan diğeri anlamsızdı. Ölüm yaşamın elini tutmuşsa aşk arada kalandı.
Ölüm bırakmaksa, yaşam tutunmaktı sevdiğine. Göz değil öz ağlardı sevdayı kaybedince. Bu öyle bir ağıttı ki yerle gök birbirine girerdi. Kıyamet alametiydi aşkı içinde taşıyana. Cennet kapısı cehennem ateşi olurdu geride kalana. Gök kubbe yıkılır, şehirler yerle bir olurdu tüm cihanda. Güneş doğmazdı bir daha artık kurak olan bu topraklara. Yağmur küser, bulutlar kapatırdı kapılarını bu devri alemde tek kalana.
Hasret bu emsalsiz ayrılıkla başlarsa ölüm en çok geride kalanı yaralardı. Ağaç kökünün torağı sardığı gibi büyümüşse içindeki sevda... Can yürekte solduysa bir fidan gibi... Ömür bir tek nefese hasretse... Aşktandı o! Bu öyle bir aşk ki içindeki tüm mihenk taşlarını yer değiştirirdi önce. Gözünle görmez, kulağınla duymazdın sonra. Aklın düşünmez olurdu. Tüm güç, tüm kontrol kalbinin elindeydi artık. Aşık insanın gözünden düşen her damla yaş kalbinden gelirdi. Dilinden dökülen her sözcüğün doğduğu yer o güzel kalediydi.
Aşk ki ömür verir, nefes olurdu sevdiğine. Aşk ki kan damlardı her adımda sevdadan vazgeçene. Bu aşk ki sevdiği için can verende büyürdü önce.
Peki aydınlanmaz mıydı yaptığı fedakarlıkla bu aşığın katran karası ruhu? Temizlenmez miydi sevdiğinin her damla gözyaşıyla küskün bedeni? Bu gözyaşları bir nehir gibi akıp yıkamaz mıydı paslı demiri? Sökmez miydi ondaki kiri?
Çok mu şey beklerdik gönlümüzün sahibinden? Yoksa aşk da bu muydu zaten...
Gül kulakları her sese sağır olmuşken neden babasının sözlerinin onu tam bu anda bulduğunu bilmiyordu. Belki biliyordu da kabullenemiyordu. Kabullense kaybederdi. Oysa daha kavuşamamıştı bile. Oysa yarımdı her şey.
Gözleri kapalı olsa bile gözyaşları yanaklarından süzülürken bir fırtınanın kopmasını ve hissettiği tüm kederini içinden söküp almasını diliyordu. Yaradan değil miydi ruhu bedene üfleyen? İşte yine öyle bir ilahi güç lazımdı Gül'ün kalbinin atması için yeniden. Hani tüm uzuvlarınız bir anda iflas eder ya kadının da tüm duyuları körelmişti birden.
Tüm bedeni titrerken birisinin onu ellerindeki iplerden kurtardığını ve sıkıca sardığını, saçlarını okşayıp yüzünü sevdiğini belli belirsiz fark ediyordu. Yüzünde gezinen dudaklar aynı zamanda ona en çok duymayı istediği sesle fısıldıyordu. Gül gözlerini açarsa kulağında soluyan bu ılık nefesi kaybedeceğinden korktuğundan öylece bekledi. Nefes bile almaya korkarak elini uzatsa o anda yok olacağını düşünerek hareketsizce durdu. Ama bedeni tepki veremese bile kalbi; işte sanki o dile gelmiş gibiydi.
Gözlerini yavaşça açarken karşında Poyraz'ı görmesiyle ağzından bir hıçkırık kaçıverdi. Gözleri kör kalmış bir bedevi gibi karşındaki adamı derin derin incelerken kolları hiç düşünmeden o güçlü bedeni sarmıştı bile.
Onun gibi dizlerinin üstüne çökmüş adam Gül'ü öyle sıkı sardı ki genç kadın tüm hücrelerinde hissetti onun yaşadığını, nefes aldığını. Onun sıkı tutuşundan biraz ayrılarak adamın yüzünü avuçları içine aldı.
"Nasıl?"
Gül Poyraz'ın arkasına bakmaya çalıştığında adam onun önünde kendi bedeniyle bir bariyer koyup "Bakma!" dedi taviz vermeyen bir tonda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)
General FictionBİR KADIN, İKİ AŞK... Biri kurtarıcı, öbürü yakıcı. Biri ateş, öbürü su. Biri yara, öbürü derman; İKİ ADAM. KALBİM SÖYLE. Hangisi gerçek, hangisi yalan? RUHUM KONUŞ. Hangisi eksik parçam, bir olursa seninle çoğalacak olan? AKLIM hani sen hiç karış...