KALBİN İKİ RENGİ 9 BÖLÜM
Kalbi korkudan kaskatı kesilirken, bedeninde çılgınlar gibi atıyordu. Onun yüzünden Poyraz'ın başına bir şey gelmiş olma olasılığı nefesini kesiyor, vicdanını delip geçiyordu. Bu adam kardeşini kurtardığı için yaralanırsa kendini asla affedemezdi Gül ama kalbinin küçücük bir parçası da içinde hissettiği bu panik için başka bir açıklama bulmuş gibiydi. Asla dinlemeyeceği, kabul edemeyeceği tehlikeli parçası...
Ruhunda ki isyanla "Bırak lütfen!" dedi.
"Lütfen kıpırdanmayı kesin Gül Hanım! Hiçbir şekilde gitmenize izin veremem. Poyraz Bey'in kesin emri var."
Sinan'ın onu bırakmayacağını anlayan genç kadın etrafındaki korumalara baktı.
"Hepiniz neden kazulet gibi hiçbir şey yapmadan öylece dikiliyorsunuz. Yardıma gitsenize..."
Adamlar başlarını yere eğerken, Peri de içeriden gelen silah seslerini duymamak için kulaklarını elleriyle kapatmış, Gül'ün yanına gelmişti.
Mert Gül'ü sakinleştirmek için "Buradan ayrılmazlar Gül. Onların işi ne olursa olsun seni korumak." dedi. "Sakinleş de herkes işini yapsın!"
Genç kadın tüm öfkesini çıkarmak ister gibi Mert'i delici bakışlarla süzdü ama bunun genç adamın üzerinde hiçbir etkisi yok gibiydi.
"Hadi onları anladım da. Sen nesin, postan korkuluğu mu? Ya içeride ölüyorsa ne olacak?"
Gül'ün söyledikleri çok komikmiş gibi Mert sırıttı.
"Seninki öyle kolay kolay ölmez. Hele de bu çapulcuların elinden hiç... Üzülmeyi bırak artık! Her şey olması gerektiği gibidir. Poyraz yedek plan yapmadan su bile içmez. Hem bak silah sesleri de sustu."
Gerçekten de susmuştu. Şimdi etrafı uğursuz bir sessizlik kaplamıştı. Korumalar önlerine etten bir duvar oluşturmuşken, onu kollarıyla daha fazla saran Sinan'a, "Bırakabilirsin artık! İçeri falan koşacak değilim." dedi.
"Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum Gül Hanım."
"Asıl ben senin beni kollarında tutmaya devam etmenin hiç iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Kendine azıcık da olsa değer veriyorsan benden en az bir metre ötede durmalısın."
"Ama Gül Hanım..."
Bir kükremeyle adamın söyleyecekleri boğazında dizili kaldı. Bu öyle bir bağırıştı ki, irkilmeyen tek bir kişi bile olmamıştı.
"Sinan! Çek ellerini onun üstünden. Hemen!"
Poyraz'ın öfkeyle yıkanan sesiyle, genç adam Gül'ü iter gibi bırakıp bir adım geri çekildi.
Genç kadın ona biraz alaycı biraz da acıyarak ben sana demiştim der gibi baktıktan sonra Poyraz'a döndü. Onun korumaları yarıp Gül'e kadar ulaşan gücüyle sarmalanırken genç kızın içini bir huzur kapladı. Birisi ona, bir hafta önce bu adamın hırçın sesini duyduğunda sevineceğini söylese o kişiye bir yerleriyle gülerdi herhalde.
Genç adamı baştan ayağa incelerken içeride bıraktığı gibi sapa sağlam, dimdik bulmanın rahatlığını yaşıyordu. Tabi bu mutluluk anı Poyraz'ın; Sinan'a kilitlenmiş gözlerini ve ona doğru sert emin adımlarını fark edene kadar sürdü. Zaten yeteri kadar şiddet görmüş beyni bir taneyi daha kaldıramazdı artık. İyice uyuşan yorgun aklı olacak olan tüm olayları hesaplarken araya girme ihtiyacıyla yanıyordu. Ayrıca Sinan sadece ona emredileni yapmıştı.
Bu yüzden Poyraz genç adama ulaşmadan, onun yolunu kesip karşısına geçti. Adamın öfkeli gözleri ona dönünce, "İçeri girmeye çalışıyordum." dedi suçunu itiraf eden bir çocuk gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN İKİ RENGİ(DÜZENLENDİ)
General FictionBİR KADIN, İKİ AŞK... Biri kurtarıcı, öbürü yakıcı. Biri ateş, öbürü su. Biri yara, öbürü derman; İKİ ADAM. KALBİM SÖYLE. Hangisi gerçek, hangisi yalan? RUHUM KONUŞ. Hangisi eksik parçam, bir olursa seninle çoğalacak olan? AKLIM hani sen hiç karış...