Bol bol yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın ateş parçalarım.
Hurts - Mercy
Hypnogaja - Kill The Humans
28.Bölüm: GEÇMİŞİN ESİNTİSİ
Aylin'imin güzel gözleri, bugün de hüzünlüydü. Onun gözlerinin ardında hep bir acı vardı, acı çekiyordu çünkü yaşamayı bilmiyordu. Yanağını öptüm, onu bırakmak istemiyordum. Yanımda gelmesi gerekiyordu ama o yanımdayken rahat rahat cinayet işleyemeyeceğimi de biliyordum.
"Gelmek istemediğine emin misin?" Sorumu yineledim.
"Evet kuzum, eminim. Buranın havası bana iyi geliyor, Bahar'la olmakta iyi hissettiriyor." Gördüğümüz haberden sonra duş alıp, Ateş'in adasına geçmiştik. Hava fırtınalı olsa da benim ısrarlarıma dayanamamış ve tekneyi kullanmıştı. Ablama acil bir işim çıktığını söyleyip, yine vedalaşıyordum.
"Bahar sende hala ameliyatı atlatabilmiş değilsin, dikkat et."
"Ederim zaten Pusat'ım yanımda olacak o çok güzel bakar bana." Dedi hevesli hevesli. Pusat ve Ateş sözde birlikte çalışmayı kestikleri için Pusat gelme zahmetine girmiyordu. Adada Bahar'la birlikte kalacaktı.
"Abla Shrek çok yaklaşmasın şu zillinin yanına." Ablam gülerek kafa salladı. Bahar da kesin öyle olur der gibi kafasını salladı. Yanağını sıktığımda kıkırdayarak kaçmaya çalıştı elimden.
"Sen bana zilli diyorsun ama Pusat bu cesur hareketlerime bayıldığını söyledi. Üstelik cesur hareket neyse, sanki onun için uçurumdan atlıyorum altı üstü iltifat ediyorum."
"Pusat çok çirkin, kıllı, pis, kokuyor bir de. Yanına da hiç yakışmıyor." Shrek'i yerdim sanki bu saatten sonra Bahar onu sevmekten vazgeçecekmiş gibi.
"Ya o çok güzel kokuyor bir kere. Hem kel olmadığını kanıtlamak için saçını elletti, neden kel olduğunu düşüneyim ki zaten? Saçları da böyle mis kokulu, yumuş yumuştu." Dedi hülyalı hülyalı.
"Bir daha bir yerlerini elletmesine izin verme, yolarım onun iki tutam saçını."
O sırada salonun kapısında beliren Pusat lafa girdi. "Sal bizi artık a-" Harfin devamını çok iyi biliyordum ancak gözleri ablama ve Bahar'a kaydığında keskin bir U dönüşü yaptı. "Aşkıncım." Dedi samimiyetsiz bir gülüşle.
Az önce Ateş'le konuşmak için ayrılmışlardı, demek ki konuşmaları bitmişti. Pusat, Bahar'ın yanına oturdu ve kolunu onun omzuna attı. Bahar da bunu bekliyormuş gibi küçük bedeniyle koltukta biraz daha büzüldü ve Pusat'ın geniş gövdesine sokuldu. Pusat kafasını eğerek Bahar'ı seyretti gülen gözlerle. Derin bir iç çekti ve kafasını kaldırdı.
Pusat onu seviyordu, Pusat sevdiklerini korumak için her şeyi yapacak bir adam gibiydi. Yine de kimseye güvenemeyen ben, Bahar'ı onun ellerine öylece bırakamıyordum.
Ateş hala ortalıklarda görünmüyordu. Arkama yaslanarak, ablamı inceledim. Son zamanlarda biraz daha zayıflamıştı, gözaltlarında mor halkalar, gözlerinde o nefret ettiğim hüzün vardı. Baybora onunla gerçekten konuşmuyordu ve bu onu yavaş yavaş tüketiyordu.
"Ojelerim çıkmış mı Pusat?" Diye sordu Bahar ellerini havaya kaldırarak. Pusat koca eliyle, Bahar'ın minik elini tuttu ve tırnaklarına baktı.
"Evet, kenarları çıkmış." Dedi çok ciddi bir şeyi analiz ediyormuş gibi hala Bahar'ın parmaklarını seyrederken.
"Ya çirkin duruyordur o zaman, gidip sileyim sonra yeni süreyim. Ama ben sürerken hep ellerimi mahvediyorum biliyor musun? Sonra Naz bana kızardı hep, kendi sürerdi ben pek bilmiyorum sürmeyi ama renkler çok hoşuma gidiyor. Aşkın sen gitmeden sürer misin bana?" Pusat büyük bir hüzün ve dikkatle onu dinliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞPARE (+18)
ActionKorkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm, ben zarar görmezdim, ben zarar verirdim. Ben bir katildim. Bu bir sıfat değildi, bu benim mesleğimdi...