Bol bol yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın ateş parçalarım. 🔥
Nothing Else Matters - Apocalyptica
Bulletproof - Godsmack
Colder - Charon
Sakladığın Bir Şeyler Var - Dedublüman
End of Time - Lacuna Coil
Lion - Saint Mesa (Son sahnede bunu dinlemenizi şiddetle ve şiddetle tavsiye ediyorum.)
62.Bölüm: HEZARPARE
Hayatım bir yalandan ibaretti, gerçek değildi. Acımasız bir yazar yazmış ve benimle oynamıştı. Verdiğim hiçbir karar benim değildi, söylediğim hiçbir söz benim değildi çünkü yaşayan bu beden gerçek bir beden değildi. Ben sadece annemin karnında masumdum ama orda da tıpkı tüm masum ruhlar gibi çok dayanamamıştım, ölmüştüm. Beni bir canavara dönüştürmüşlerdi ve bunu tüm dünya elbirliğiyle yapmıştı.
Belki de canavarlar bile canavar olarak doğmazdı.
Ömrümde geriye baktığım zaman, mutlu olduğum anlar vardı. Tarık, Bahar, Naz ve Deniz'le geçirdiğim anlarda hep huzurlu olurdum. Çünkü ne kadar aksini iddia etsem de ben onlarla büyümüştüm. Sonra da mutluluğu bir adamın kollarında bulmuştum; Ateş Alanguva'nın. Ona âşık olmuştum ve hayatım boyunca normal bir insan olabileceğimi hissetmiştim.
Ancak mutluluğu hissettiğim zamanlar, hayatımın küçücük bir bölümü bile değildi. Beni acıya mahkûm eden acımasız eller bana mutluluğu yasak kılmıştı.
Ben ablamla hiç mutlu olamamıştım, onunla hep acı vardı. Onu hiç mutlu edememiştim. Çok kayıp vermiştim ve son kayıp benim de sonum olmuştu.
Benim için yazılan bu sayfalar haddinden fazla acı ve kanla doluydu, tek istediğim son nefesimi vererek bu azaptan kurtulmaktı ama üstümdeki ellerin buna izin vermeyecek kadar vahşi olduğunu da biliyordum.
Bileğimde kelepçeler vardı, kelepçelerin demiri artık soğuk olamayacak kadar çok temas etmişti tenime ama bedenimse tenime değen kelepçeden daha soğuktu.
Kaç saattir, hatta kaç gündür buradaydım bilmiyordum ama vücudumdaki kırık kemikleri, yüzümdeki morlukları ve şişlikleri hissediyordum. Ama acı hissetmiyordum, sadece koca bir boşluk ve hissizlik vardı.
Acıyı hissedemedikçe onları kışkırtmış ve beni daha iyi dövmelerini sağlamıştım. Kaşımdan çeneme doğru süzülen sıcak kanın kuruluğu yüzümü geriyordu.
O kadar çok zaman geçmiş gibiydi ki, sanki birkaç gündür değil de aylardır burada gibiydim. Günlerdir aynı sandalyede, aralıklı olarak dayak yerken bir şey hissetmeyi beklemiştim. Hissettiğim tek şey dört duvar arasında kelepçelenmenin yediğim dayaklardan çok daha keskin olan ıstırabıydı.
Bulunduğum sorgu odasındaki cama baktım, o camın arkasında vahşi bir hayvanı izler gibi beni izlediklerini biliyordum. Cama doğru orta parmak çektim, belki gelip biraz daha morarmamı sağlarlardı ve hatta dozu kaçırarak ölmemi sağlarlardı.
Birden boğazıma kadar gelen sıvıyla kustum ama sadece kan kusuyordum. İç organlarımda iyi bir zedelenme olmalıydı, belki de ilk defa isteğim kabul oluyordu. Öğürmelerim bittiğinde kafamı doğrulttum, kanla dolan dişlerimi dilimle temizledim ve cama bakarak sırıttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞPARE (+18)
ActionKorkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm, ben zarar görmezdim, ben zarar verirdim. Ben bir katildim. Bu bir sıfat değildi, bu benim mesleğimdi...