Bol bol yorum ve beğeni yapmayı unutmayın ateş parçalarım. 🔥
I Just Want You - Mercuzio Pianist
Once Upon a Time - Evgeny Grinko
Tutsak - Sezen Aksu
Ben Seni Çok Sevdim - Cem Adrian
O Yar Gelir - Aytekin Aktaş
Dam Üstüne Çul Serer - Dinmeyen
Belki - Dedublüman
61.BÖLÜM: RESİM HIRSIZI
Koca bir resim vardı, bu resim hem eski hem de fırça izlerine görkem saklamıştı. Bu resim kendini hep gerçek zannetmişti, bir başkasının elleriyle şekillendiğini, güzelleştiğini bilmeden kibirlenmişti. En renkli boyaları olan kendisi sanmıştı, en ustaca biçilmiş tablo onun sanmıştı, en güzel görünüş kendisinin sanmıştı. Halbuki o resim kendisini yaratan kişiden bihaberdi. Bir gün o resim ressamıyla tanışmıştı, boyaları akmış tablosu kırılmıştı. Çünkü o resim aslında gerçek değildi. Ressamının ellerinden çıkardığı sanatıydı, resim ressamın yeteneğini gösterme aracıydı. Aslında resim sadece kullanılmıştı.
Zihnime boyalar akıyordu, o boyalar hep kan ve karanlık doluydu ama bugün bir şey daha dolmuştu; hiçlik. Şu saatten sonra ne kan vardı ne karanlık, koca bir boşluk vardı. Çünkü benim kanım ve karanlığım bile sahteydi.
Benim ressamım koca bir caniydi, V'den bile daha caniydi. Ressam ölmüş, yerine resim hırsızı gelmişti. Resmi önce evinin en güzel köşesine koymuş, ona hayranlıkla bakmış sonra da onu kandırmıştı. Resmi gerçek olduğuna, en güzeli olduğuna ve sonsuza kadar mutlu olacağına inandırmıştı.
Resim hırsızı ressamdan çok daha acımasızdı.
Ateş Alanguva benim hırsızımdı, benden çok şey çalmıştı ama en büyüğü de umutlarımdı. O umutları yakmış beni de cehenneminde sessizliğe terk etmişti.
Ben ilk defa bir adama sırtımı yaslamıştım, ilk defa âşık olmuştum, ilk defa güvenmiş ve mutlu olmuştum. Ancak bunları yaşayan ben gerçek bile değildim.
Ona dayadığım sırtım ortadan ikiye ayrılmıştı ama parçalanmamış yanmıştı.
Bana öyle bakıyordu ki, öğrendiğim her şeye rağmen her sözüne inanmak istiyordum. Bundan nefret ettim. Babası ablasını döverken onları dinleyen Aşkın gibi, Vera'sını kaybeden Aşkın gibiydi çaresizliğim.
"Aşkın," dedi ve gözlerimi sıkı sıkı yumdum. Ona öyle bağlanmıştım ki adımı zikredişi bile hep ruhumu okşardı ama şu an bağladığı ipleri ruhuma dolanmıştı. Ben o ipler ruhumu kurtarır sanmıştım, o ipler celladım olmuştu.
Bana hep Ateşpare demişti de Ateş'iyle beni sadece bir parça bırakacağını dememişti.
Durup burayı birbirine katmak, annem hakkında her şeyi öğrenmek ve karşımdaki güneş gözlü umut hırsızının kalbine bir silah dayamak istiyordum. Ancak hiçbirini yapamadım. Canım o kadar yanıyordu ki bununla nasıl baş edeceğimi bilmiyordum.
Kapıya yöneldim hızlı adımlarla. Koca laboratuvar o kadar küçük gelmişti ki kendimi acıdan devleşmiş hissediyordum. Ne duvarlar küçülmüş ne de ben acıdan devleşmiştim. Acılar sadece ruhumu değil, duvarları da parçalamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞPARE (+18)
ActionKorkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm, ben zarar görmezdim, ben zarar verirdim. Ben bir katildim. Bu bir sıfat değildi, bu benim mesleğimdi...