Bol bol yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın ateş parçalarım!
Alcest - Oiseaux de Proie
I Monster - Daydream In Blue
20.Bölüm: KURTLAR SOFRASI
Bir ilkbahar akşamı tanışmıştık, doğuştan hasta kalbi yüzünden ağlarken gözyaşlarını silmiştim parmak uçlarımla. Küçük bir çocuktu, zayıf ve hastalıklı, her an ölmek üzere olan dünya güzeli bir kız çocuğu. Görmeyen gözleriyle denizi seyrediyor ve ağlıyordu o ılık bahar akşamında. Ona bakmak, ablama bakmak gibiydi, ona bakmak içimde ölmemek için çırpınan insan yanıma bakmak gibiydi. Bahar gibiydi, ılık ve temiz. Bahar gibiydi, yağmurlu ve kasvetli.
Hep yaşamak istemişti, hep yaşamak için bir sebep bulmuştu. Kalbi acırken yüzü gülmüştü. Bazen ölümün kıyısında gezmiş ama düşmekten de korkmamıştı. O sadece daha çok yaşamak istemişti, o yaşamayı herkesten çok hak etmişti.
Bir ilkbahar günü kazanmıştım onu, bir sonbahar günü kaybetmeyecektim.
Uçaktan inmiştik, on saati geçmiş Bahar'ın ameliyatının başlamasının üstünden ancak hala bitmemişti. Hayatımın en uzun on saatlerinden biriydi. Ateş Alanguva çıldırmış gibiydi, oradan orya koşturuyor kardeşini bulmaya çalışıyordu. Kim kaçırdıysa çok ustaca yapılmıştı. Hiçbir korumaya sezdirmeden, tereyağından kıl çeker gibi kaçırmışlardı kızı. Kamera görüntüleri en usta şekilde yok edilmişti.
Öyle ki Ateş Alanguva bile bulamıyordu. Gelen geçene bağırıyor, onun korunmasından kim sorumluysa öldürmekten beter ediyordu. Ateş Alanguva kardeşini çok seviyordu ve korkuyordu.
Sinirlerini atamıyor ve birilerini dövüp duruyordu. "Seni uyarmıştım Beril! Kardeşimin kılına zarar gelirse hiçbirinizi yaşatamam demiştim." Beril yutkunarak karşındaki Ateş'i seyrediyordu.
Beril atletik bir kadındı, neredeyse Pusat kadar yetkisi vardı koruma alanında anladığım kadarıyla. Fiziği neredeyse benimki kadar düzgün ve kaslıydı. Ama dövüşsek alacağıma da emindim.
"Şahin'in işi olmalı. Yakın korumalar, uzaktan izleyenler... Hiçbirinin ruhu duymamış. Ferda'nın her zaman gittiği alışveriş merkezinde, özel tasarımcısının mağazasında ki bende mağazanın dışında bekliyordum. Kabine giriyor ve bir daha yok! Hiçbir kamerada yok, büyük ihtimalle kesilmiş görüntüler ve mağazanın içinden farklı bir yerden çıkartılmış."
"Sana güvendim ve kardeşimi emanet ettim. Aldığın eğitim nerede Beril?" Kükrüyordu resmen, bağırışlarını dinlemek can sıkıcı olmaya başlamıştı.
Odanın koca ekranına bilmem kaçınıcı kez dönüyordu mağazanın görüntüsü. Bu zamana kadar binlerce kez kayıtlarla oynamıştım. Genelde kesip, başka bir günün kesintisi koyardım yerine ancak bu görüntü kusursuzdu. Hiçbir şekilde kesme biçme yoktu.
Ateş sinirle sigara yaktı ve ekrana döndü. Derin bir nefes çekerek, ekrandaki her kareyi dikkatle inceledi.
"Yangın merdivenine çıkan bir kapı var, kamera görmüyor. Büyük ihtimalle oradan kaçırdılar." Dedi Pusat gergince.
Ateş ekrana yakınlaştı, mağazaya giren ve kıyafetleri eline alan kardeşini izledi. Acı çekiyordu, kardeşi onun için her şeyden önemliydi ve Ferda'yı kaçıranlar bunu çok iyi biliyordu.
"Onların gelmişini geçmişini sikeceğim! Hepsinin soyunu kurutacağım." Alanguva bu sefer de farklı bir yönüyle tanıtıyordu kendisini. Boş naralar atmıyordu aksine öyle gerçekçi konuşuyordu ki şimdiden onları öldürdüğünü hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞPARE (+18)
ActionKorkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm, ben zarar görmezdim, ben zarar verirdim. Ben bir katildim. Bu bir sıfat değildi, bu benim mesleğimdi...