Bol bol yorum atmayı ve beğenmeyi unutmayın ateş parçalarım!
Lorn - Acid Rain
Slowbirth - Elsiane
21.Bölüm: HİLEKAR DOKUNUŞLAR
Öldürmek zor değildi, bir insan canı almak belki de en kolay şeydi. Zor olan öldürdüğün canlarla yaşayabilmekti. Kötüleri öldürüyorum diye kandırıyordum kendimi ama öldürdüğüm her ruhun ağırlığı kamburuma yükleniyordu. Geceleri rüyalarıma çöküyorlar, gündüzleri zihnimi karartıyorlardı. Her öldürdüğüm kötüyle daha kötü oluyordum, o kadar oynuyordum ki artık gerçek kimliğimi bulamıyordum.
Sigaramdan derin bir nefes çekerken, Pusat bana yakınlaşıyordu. Karşımda bir ay boyunca esir alındığım küçük ada vardı, serin hava dalgaları hırçınlaştırmıştı yine.
"İçe içe çürüttün içini." Diye söylendi, yüzünde bir yorgunluk vardı. Hala uçaktan indiğimizdeki kıyafetleri vardı üzerinde, yorgun görünüyordu.
"Uyu artık ve duş al kokuyorsun." Burnunu omzuna doğru yakınlaştırarak kendini kokladı, aldığı koku hoşuna gitmemiş gibi yüzünü buruşturdu. Yere oturdu, çimenlerin üstüne. Bende yanına oturdum.
"Uçaktan indiğimden beri ilk defa oturuyorum, duş alacak vakit olmadı."
"İnanırım, gaddar bir patronun var." Bacaklarını çimenlere uzattı. "Kız güvende işte, git dinlen."
"Ferda'yı bulduktan sonrası daha yorucuydu, bu işte kimin parmağı varsa ortaya çıkarmaya çalışıyoruz." Bu işte çok kişinin parmağı vardı, sadece aldığımız isimle sınırlı değildi. "Ateş o kadar kudur, adama işkence et konuşturama... Sen gel beşinci dakikada alın ismi. Helal sana."
"Ya kendinizi bir halt sanıyorsunuz ya da beni yavana atıyorsunuz."
"Öyle değil o." Derin bir nefes aldı. "Ateş güçlü bir adam, bakma sana karşı yumuşak olduğuna. Senin ona ettiğin hakaretleri başka biri etse çoktan ölmüştü. Hatta ölmeyi bırak, sürünüyordu. Sense ağzına geleni sayıyorsun, sonra çekip gidiyorsun. Kim görse şaşıp kalıyor, bugüne kadar kimse sesini bile yükseltmeye cesaret edememişti."
"Belli, prens hazretleri burnundan kıl aldırmıyor. Çok şımartılmış." Pusat yarım ağız sırıttı, koyu gözleri manzaradayken.
Yüzünde, sen hiçbir şey bilmiyorsun ifadesi vardı. Belki anlatmadı ama gözleri bana bir sır verdi, en şımartılmamış çocuk o dedi. Dudaklarıysa sadece, "Ateş'i hiç tanımıyorsun." Dedi.
"Tanımak gibi bir derdim yok zaten."
"Sana karşı çok sabırlı, bazen ben bile şaşırıyorum. Onu ilk defa böyle görüyorum, o kadar tuhaf ki. Bahar'la seni tehdit etmesine şaşırmıyorum, o böyle bir adam. İstediğini almak için sınırları aşar, kendi sınırlarını çizer. Ama seninleyken öyle değil, senin de sınırlarına saygı gösteriyor, sanırım seni kaçırmak istemiyor."
"Sana diyorum aşık oldu bana patronun." İmalı imalı güldü. "Tehdit konusunda onu affettin mi?"
"Hayır, küsüz şuan." Dedi hemen, küçük bir çocuk gibi. "Öfkeliyim çünkü Ateş boş konuşmaz, gelmeseydin gerçekten de durdururdu o ameliyatı. Hasta bir kızın hayatını kumar malzemesi yapamaz! Son zamanlarda çok korkunç bir insana dönüştü ama bu kadarı ona bile fazla" Sonlara doğru öfkelenmişti, biten sigaramı söndürdüm. Ne kadar kötü bir insana dönüşmüştü? "Sen çıktın ya Ferda'yla binadan, ben Ateş'i ilk defa öyle perişan gördüm. Utandı senin karşında, dona kaldı. Onun bir kolunu koparsaydın bu kadar koymazdı ona." Kara gözlerini kırpıştırdı, sessizleşti ve gözü manzaraya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞPARE (+18)
ActionKorkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm, ben zarar görmezdim, ben zarar verirdim. Ben bir katildim. Bu bir sıfat değildi, bu benim mesleğimdi...