Peter Wade'in evine vardığında taksiden inip zili çaldı. Wade kapıyı açtığı gibi dışarı çıkıp tekrar kapadı ve kilitledi. "Hey bir yere mi gidiyorsun?" diye sordu onun bu aceleci halini görünce.
"Evet gidiyoruz."
"Ne? Nereye?" Wade onu belinden tutup sokak arasında doğru ilerlemeye başladı. "Sürprizime. Her şeyi hazırladım seni bekliyordum." O sırada pahalı olduğu her halinden belli olan spor kırmızı bir arabanın önünde durmuşlardı. Peter hayranlıkla arabaya bakarken "Aman tanrım bu senin mi? Çok havalı Wade!" dedi.
"Aslında benim değil, ödünç aldım ama merak etme ileride seninle çok daha güzelini alırız. Hadi binde gidelim." Peter gözlerini arabadan çekildiğinde kafasına sallayıp kapısını açtı ve bindi. Wade şoför koltuğuna otururken o hala hayranlıkla içeriyi inceliyordu.
Arabayı çalıştırıp bu berbat sokaktan çıktıklarında "Nereye gidiyoruz, yemeğe falan mı? Yoksa bu bir randevu mu?" diye sordu Peter.
"Hayır bebeğim. Yemeğe yada randevuya gitmiyoruz. Gideceğimiz yer biraz uzak şehrin dışında. Sana sormadım ama bir süre orada kalabiliriz çünkü bilirsin herkesten ve her şeyden uzak, baş başa olabileceğimiz bir yer istiyorum. Rminim ki sen de seveceksin. Tabii sürprizim gideceğimiz yer, çok güzel bir yer gerçekten. Sen-"
Peter elini yanındaki gencin koluna koyup "Wade," dedi yumuşak bir sesle. Wade bir saniyeliğine ona baktı ve tekrar yola döndü. "Endişelenme. Bunu ben de çok isterim. Dinlenmeye ihtiyacım var ama eşyalarımı yanıma almadım ve okul ne olacak?"
"Ben hallettim, eşyaların arabada ve okul içinde zaten önümüz hafta sonu sonrada bütün hafta sınavlarla dolu. Sadece sınavlara gideriz olur biter. Bütün gün içinden birkaç saat ayırırız sonrası tamamen bize ait."
Peter kafasını arkaya çevirip baktığında kendi çantasını ve bavulunu gördü, yanlarında bir bavul daha vardı muhtemelen Wade'indi. Aniden aklına gelen şeyle Wade'e dönüp "Anladım ama şey, eşyalarımı toplarken çantama baktın mı? Yani içindekilere." diye sordu. Bir yandan da içinden ilaçları görmemiş olması için dua ediyordu.
"Hayır, zaten dün geldiğin için her şey topluyordu. Aldım ve arabaya koydum. Neden sordun ki?"
"Hiç öylesine." Peter'ın cevabından sonra ikisi de bir daha konuşmadı. Yol sessizlik içinde geçiyordu ancak şehirden çıkarlarken esmer genç kendisini tuhaf hissetmeye başlamıştı. Durup dururken terliyor, boğazı kuruyordu. İçerisi birden çok fazla sıcaklamışdı sanki.
"Hey, iyi misin? Çok terledin." dedi Wade bunu farkedip. Peter kafasını salladı ve "İyiyim," dedi. "Sanırım bu kazak fazla kalın, sıcakladım sadece."
"Camları açmamı ister misin?"
"Evet lütfen." Wade Peter'ın tarafındaki camı yarısına kadar indirdiğinde esmer genç temiz havayı içine çekti. Ah, bu kesinlikle iyi gelmişti çünkü az önce yanıyormuş gibi hissediyordu. Bir süre böyle idare etse de şimdi de donuyor gibi hissediyordu. Ne oluyordu böyle?
"Şe-şey camı kapatabilir misin? Soğuk oldu da."
"Tamam ama gerçekten iyi görünmüyorsun Peter. Geri dönüp hastaneye mi gitsek?" Peter gerçekçi göründüğünü umduğu bir gülümseme ile ona bakıp "Sorun yok gerçekten iyiyim. Varmamıza daha ne kadar var bu arada?" diye sordu.
"Yarım saate orada oluruz."
"Tamam." Esmer genç kapısını tekrar cama döndü. O anda ensesinden omurgasına doğru yayılan acı ile dişlerini sıktı. Siktir çok acıyordu. Bugün böceğin ısırdığı yer sızlıyordu. Belli ki basit bir böcek ısırığı değildi. Neyse ki -eğer yanına almayı unutmadıysa- bunun için kremi ve ilacı vardı. Gittikleri yere vardıklarında halledebilirdi. Sadece biraz dayanması gerekiyordu çünkü bunu mahvetmek istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Re-Hope (SpideyPool)
FanfictionPeter Parker'ı kimse sevmemişti. Ne annesi ne de babası. Sevgi nedir bilmiyordu tâki Wade Wilson hayatına girene kadar. ********** "Peter, biliyor musun popon çok güzel." "Ne?!" "Hayır dur bu olmadı. Başka bir iltifat bulmam lazım. Buldum! Biliyor m...