Bir öğrenci yeni bir okula başladığında, yeni arkadaşlar edineceği ve yeni maceralara karışacağı için heyecanlı olur. Çünkü önünde koskoca bir dönem vardır ve bunun ona neler getireceğini bilmez.
Peter ise kesinlikle heyecanlı falan değildi. O zaten ne olacağını biliyordu. Sınıfa girip kendini tanıttıktan sonra en arkada ki sırada tek başına oturacak ve bütün dönem boyunca kimseyle muhatap olmayacaktı. Yine hiç kimse onun adını bilmeyecek ve tanışıp sohbet etme çabasında olmayacaktı.
Yeni okulunun büyük koridorunda yürürken bunları düşünüyordu. Bir yandan da müdürün odasını arıyordu. Okul cidden çok büyüktü ve Peter tahminince kaybolmuştu. Birisine sormayı düşündü ama özgüveni aşırı derecede az olduğu için ve kimseyle konuşmak istemediği için vazgeçti. Belki biraz uzun sürebilirdi yine de bulamayacak kadar aptal değildi.
Tam köşeyi dönerken karşısına çıkan iri bedenle çarpıştı. Kendisi yere düşerken çarptığı çocuğa hiçbir şey olmamıştı. Yalnızca elindeki kitaplar yere düşmüştü. Aslında önce Peter'ın kafasına sonra yere. "Önüne baksana. Kör müsün yoksa gerizekalı mı?"
Peter telaşla düşen kitapları toplamaya başladı. İlk günden kimseye bulaşmak istemiyordu. "Be-ben üzgünüm. Ge-gerçekten. Tamamen benim hatam, önüme bakmıyordum."
Çocuk ela gözleriyle karşısında ki çocuğun vücudunu süzdü. Sonra da bakışlarını yüzünde sabitledi. Ama saçlarından dolayı bir türlü göremiyordu. Dudaklarına alaylı bir sırıtış yerleştirip "Sakin ol dostum, ısırmam. Ayrıca şu saçlarını bir çekte yüz yüze konuşalım."dedi ve elini Peter'ın saçlarına doğru uzattı. Esmer genç kendini hızla geri çekti. Annesinden yıllarca şiddet gördüğü için bedeni istemsizce böyle tepkiler veriyordu.
Ela gözlü genç gülmeyi kesti. Hafifçe kaşlarını çattı ve sakin bir sesle "Hey, korkma sana vurmam. Sadece saçlarını yüzünden çekecektim."dedi. Elini tekrar esmer gence doğru uzattığında Peter bu kez kaçmamıştı.
Yavaşça saçlarını kenara çekti. Saçları o kadar yumuşaktı ki bir an sadece bir an ellerini daldırıp karıştırmak ve daha çok hissetmek istedi.Sonunda Peter'ın yüzü açıldığında kahveleri karşısında ki çocuğun elalarıyla buluştu. Genç çocuk birden donup kaldı. Ağzı hafifçe açılmıştı ve gözlerinde şaşkınlık vardı.
"Siktir! Vay anasını, sen çok güzelsin." Peter bunu duyunca utandığı için kafasını yere eğdi. İlk kez birinden böyle bir iltifat duyuyordu. Birde bunu söyleyen bir erkek olunca daha garibine gitmişti.
"Te-teşekkür ederim." Çocuk karizmatik bir şekilde gülümsedikten sonra elini Peter'a doğru uzattı ve "Benim adım Wade Wilson. Seninki ne?"diye sordu.
Peter koridorun sonunda ki müdür yazan kapıyı görünce Wade'in sorusunu cevapsız bırakarak elindeki kitapları ona verdi. Sonra ağzının içinde 'gitmem gerek' diye geveledi ve ela gözlü gencin yanından uzaklaştı. Wade ise sadece arkasından hayran hayran bakıp, aptal gibi sırıttı.
Bu hissettiği şey gerçekten tuhaftı. Kendisi erkeklerden hoşlanıyordu ve bunu okuldaki herkeste bildirdi. Daha önce de çıktığı yada takıldığı kişiler olmuştu ama ilk defa böyle oluyordu. Kafası sanki şişe şişe bira içmiş gibi bulanmıştı ve etrafında olan biten her şey bir anda anlamını yitirmişti. İçinden sürekli gülmek geliyordu. Kalbi göğüs kafesinin içinde can çekişiyordu adeta.
Omzuna birisinin çarpmasıyla gerçeğe geri döndü ve derin bir nefes aldı. Ona ne oluyordu böyle. Kafasını iki yana salladı ardından kantinin yolunu tuttu. Bir yandan da kendi kendine söyleniyordu.
Aptal gibi davranmayı kes. Sen Wade Wilson'sın. Kendine gel. Sadece aptal kısa boylu sıska bir çocuk o kadar. Büyüleyici bir tonda kahverengi gözlü, ipek gibi saçlı, küçük burunlu, beyaz tenli, tam öpülesi duran incecik dudaklı—
"Of saçmalamayı kes artık iç ses misin nesin? Sikicem senide aptal düşüncelerini de." Etraftakiler ona garip bakışlar atarken o hiç birine aldırmadan kantideki masada toplanmış olan arkadaşlarının yanına oturdu.
Peter ise onun yanından ayrıldıktan sonra hemen müdürün odasına gitmiş ve ders programı ile sınıfını öğrenmişti. Yaklaşık onbeş dakikadır da sınıfını arıyordu. Bu okul neden bu kadar büyüktü ki?! Zil çoktan çalmıştı ve koridorlar bomboştu. Sonunda sınıfı bulduğunda koşar adım oraya ilerledi ve derin bir nefes alıp kapıyı tıkladı. İçeriden gir komutunu duyunca yavaşça girdi sınıfa.
Bütün gözler ona dönmüştü. Çekinerek bakışlarını kaçırdı, öğretmen ona bakıp "Neden geç kaldın?"diye sordu. Peter kısık sesle "Ben yeni öğrenciyim. Sınıfı bulamadım da."dedi.
Öğretmen öne doğru eğildi. "Daha sesli konuş. Hiç bir şey anlaşılmıyor dediğinden. Hasta mısın yoksa?" Esmer genç cevap veremeden başka bir ses duyuldu. "Yok hocam, o hasta değildir. Siz mağlum yaşınızı başınızı almışsınız. Sağırlıktandır."
Peter kafasını kaldırıp sesin geldiği yöne baktı. Bu o çocuktu. Koridorda çarpıştığı çocuk. Kendisine baktığını anlamış gibi bir anda Peter'a dönünce genç adam hemen kafasını çevirdi.
Öğretmen ise ona sinirle baktı ve aynı sinirle Peter'a bakıp "Neyse geç boş bir yere otur hadi. Daha fazla vaktini çalma benim."dedi. Esmer genç kafasını sallayıp sınıfta göz gezdirdi ve boş bir yer aradı.
Sınıfta acılı bir inleme duyulunca herkes oraya baktı. Az önce Wade'in yanında oturan sarışın çocuk şimdi yerdeydi ve kalçasını ovuyordu.
Wade kolunu kaldırıp "Benim yanım boş. Buraya oturabilirsin."dedi. Peter ise gözüne onun iki sıra önünde ki boş yeri kestirmişti. Oraya doğru adımladı fakat yetişemeden yerdeki çocuk kalkıp oturmuştu bile. Başka çaresi kalmadığını anlayınca Wade'in yanına oturdu.
Ela gözlü genç hemen yanında ki esmere döndü.
"Naber 'gitmem gerek'."Peter ona anlamazca baktı. Neden bahsediyordu bu? Wade onun zihnini okumuş gibi hemen açıklamaya başladı.
"Koridorda bana çarptığında adını sormuştum ve sende gitmem gerek dedin. Sahiden adın ne? Hiç konuşmaz mısın? En azından bir tepki versen. Biliyor musun sende tam bir Francis tipi var ama Sebastian'da olabilir. Yoksa Jack falan mı? Adından bahsediyorum hadi ama bana öyle boş boş bakma."
Wade sanki hoca hiç orada yokmuş gibi bütün ders konuşmuş ve Peter'ın başını şişirmişti. Peter ise derse odaklanmaya çalışıyordu fakat yanındaki bela yüzünden bu imkansızdı. Sorduğu hiç bir soruya cevap veremeden sadece susmuştu. Ve her ne kadar bunun olmaması için çabalasa da daha ilk günden başına belayı almıştı.
Ve bu belanın ömrü boyunca yanından ayrılmayacağından habersizdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Re-Hope (SpideyPool)
FanfictionPeter Parker'ı kimse sevmemişti. Ne annesi ne de babası. Sevgi nedir bilmiyordu tâki Wade Wilson hayatına girene kadar. ********** "Peter, biliyor musun popon çok güzel." "Ne?!" "Hayır dur bu olmadı. Başka bir iltifat bulmam lazım. Buldum! Biliyor m...