II

3.5K 284 151
                                    

Yaklaşık yarım saattir büyük beyaz koltukta oturmuş anne ve babasının konuşmasının bitmesini bekliyordu. Onu salonda bırakmış ve mutfağa gitmişlerdi. Bir süre sonra da bağırmaya başlamışlardı. Kendisinden bahsediyorlardı.

"Ona artık bakmayacağım. Yıllardır bir kere bile gelmedin yardım etmedin. Onu tek başıma büyüttüm. Şimdi sıra sende."

"Saçmalamayı keser misin? Yıllar önce bir ilişki yaşadık ve bitti. Şimdi de gelmiş bu çocuk senin artık sen bakacaksın diyorsun. Bu kadar kolay değil."

"Neyin kolay neyin zor olduğundan haberin bile yok. Ona hamile olduğumu bile bile gittin. Yıllarca onun varlığından haberdardın ama görmezden geldin. Artık buna izin vermeyeceğim."

"Ben mi dedim sana doğur diye. Aldırsaydın o zaman."

İşte kavgaları böylece uzayıp gidiyordu. Genç adam en sonunda dayanamadı ve kulaklığını takıp onları duymamak için son ses açtı. Arkaya yaslandı ve kafasını koltuğa dayadı.

Onun babası demir adamdı. Bir süper kahramandı. Buna hala inanamıyordu. Aklı bir türlü almıyordu madem bunca yıldır bir çocuğu olduğunu biliyordu neden bir kere bile gelmemişti? Neden bütün o acıları yaşamasına göz yummuştu?

Bu soruların cevabını bilmiyordu ancak bildiği bir şey vardı. Babası onu istemiyordu. Annesi zaten ondan kurtulmaya çalışıyordu. Yarım saattir içeride birbirlerine bunu anlatmaya çalışıyorlardı.

Bütün bu olanlar gerçeği adeta tokat gibi çarpmıştı genç adamın yüzüne. Kimse onu sevmiyordu ve sevmeyecekti. Bir insanı anne babası bile sevmiyorken başka kim sevebilirdi ki? Hayatı boyunca değersiz bir eşya gibi oradan oraya sürüklenmiş ti. Kimse ona ne isteyip ne istemediğini sormamıştı. Onun hayatı ile ilgili kararları hep başkaları almıştı tıpkı şimdi olduğu gibi.

Dinlediği müziğe konsantre olmaya çalıştı esmer çocuk. Bunları düşünmek istemiyordu. Sadece biraz huzur ve sevgi istiyordu. Yalnızca bu iki küçük şey çok değildi ki! Hayat bunu bile çok görüyordu ona. İçinden ağlamak geliyordu. Gözleri yanıyor ve burnu sızlıyordu. Yine de kendini sıktı. Şimdi ne yeri ne de zamanıydı.

Omzuna dokunan elle yerinden şıçradı. Arkasına döndüğünde karşısında babası duruyordu. Kulaklıklarını çıkardı.

"O gitti mi?"diye sordu annesini kastederek.

"Evet. Hadi otur da seninle biraz konuşalım." Esmer adam onu kalktığı koltuğa geri oturttu ve kendisi de genç adamın karşısına oturdu.

Ne yapacağını bilemeyip parmakları ile oynamaya başladı çocuk. Ona ne demeliydi? Baba diye mi seslenmeliydi yoksa Bay Stark mı? Kalbi yine çok hızlı atmaya başlamıştı. Duygularını saklayabilen birisi değildi o yüzden karşısında ki adama heyecanını çaktırmamak için ona kadar saymaya başladı sessizce. Bu hep işe yarardı.

Sekize kadar gelmişti ki adam konuştu.
"Adın ne?" Esmer genç kafasını kaldırıp onunla göz göze geldi.

"Peter, Peter Benjamin Parker."

"Peter, güzel isim."

"Teşekkürler." Esmer adam deri bir nefes aldı ardından devam etti. "Bak Peter küçük bir çocuk değilsin o yüzden her şeyin farkında olmalısın. Ben senin..babanım ve bundan sonra benimle yaşayacaksın. Bu durum her ikimiz için de kolay değil. Aslında ne demeliyim bilmiyorum sonuçta her gün kapıma çocuk bırakılmıyor."

Peter sadece kafasını sallıyordu ve dikkatle babasını dinliyordu.

"Bak benim belli bir düzenim, görevlerim ne çevrem var. Demir adam olmak kolay değil. Bu yüzden sorun çıkmaması için bazı kurallar koyucaz. Senin için sorun olur mu?"

Re-Hope (SpideyPool)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin