Sanki üzerlerinde taş varmış gibi ağır olan göz kapaklarımı zorda olsa hafifçe aralayabildim. Sanırım bir hastane odasındaydım. Buraya nasıl gelmiştim ki? Ben en son...
Sokağa çekilişim, dayak yiyişim ve sonra o yabancı. Anılar bir anda aklıma dolunca sanki vurdukları yerlerin tekrar acıdıklarını hissettim. Doğrulmaya çalıştığımda bütün bedenim acıyla kasıldı.
Ağzımdan çıkan ufak çığlığa engel olamadım. Vazgeçip tekrar uzandım. Sağ elim alçıdaydı ve birkaç yerimde sargıdaydı. Yüzümün ne halde olduğunu düşünmek bile istemiyorum.
Beni kim bulmuştu hem? O yabancı kimdi ki? Kaç saattir buradaydım? Babamın haberi var mıydı? Off şimdi düşünmekten kafayı yiyeceğim.
Biraz sonra kapı açıldı. Kimin geldiğince bakmak için kafamı kaldırdığımda Bay Rogers ile göz göze geldik. Her yerden onun çıkmasına artık şaşırmıyordum.
"Hey, uyanmışsın."dedi gülümseyerek. "Nasıl hissediyorsun?"
"Berbat."diye cevap verdim kısaca. Konuşmaya bile halim yoktu. Yatağa yaklaşıp yan taraftaki koltuğa oturdu.
"Bir ara sana dövüş dersleri vermemi ister misin? Kendini savunman için. Yanlış anlama ama her kim yaptıysa fena benzetmiş."
"Sağol ya!"dedim alayla gülüp. "Bu arada beni nasıl buldunuz?"
Yüzündeki tebessümü silip ciddileşti. "Seni ben bulmadım Peter. Beni hastaneden aradılar. Birisi gelip seni buraya bırakmış. Adını söylememiş. Aramaları için numaramı vermiş. Sen kim olduğunu bilmiyor musun?"
"Hayır,"dedim şaşırmış bir şekilde. "Yüzünü bile tam hatırlayamıyorum."
Kafasını sallayıp sargılı olan başımı okşadı ve ayağa kalktı. "Ben gidip doktorla konuşayım. Sen biraz daha dinlen tamam mı?"
"Tamam."dedim. Bay Rogers odadan çıkarken hala düşünüyordum. Beni kim bulmuş olabilirdi ki? Bay Rogers'in numarasını bilecek kadar yakında biri olmalıydı. Arkadaşlarımdan biri de olamazdı çünkü kimsenin ondan haberi yoktu.
Kapı sert ve gürültülü bir şekilde açılınca irkildim. Bay Stark gelmişti ve bana oldukça sinirli bakıyordu. Tıpkı eve gelmediğim gün olduğu gibi. Kalbim korkuyla ve acıyla titredi. Bana öyle baksın istemiyordum. Nefretle değil sevgiyle baksın istiyordum. Ama bakmıyordu işte...
Kapıyı tam kapatacakken içeri Bay Rogers girdi. "Tony,"deyip tam ona uzanıyordu ki Bay Stark elini kaldırıp onu durdurdu ve sert bir ses tonuyla "Sakın karışma yüzbaşı!"dedi.
Sonra bana döndü. "Amacın ne? Dikkat çekmek falan mı?"dediğinde afalladım. Neyden bahsettiğini anlamamıştım.
"Kötü çocuk mu olmaya çalışıyorsun," diye devam etti ben cevap veremeden. "Eve gelmem ve kimseye haber verme gereği duymam. Okulda kavgalara karışırım. Kimseye hesap vermem. Derslerime çalışmam. Bunları yaparken ne amaćlıyorsun? İlgi odağı olmak mı istiyorsun söylesene Peter!"
"Hayır."diye fısıldadım kafamı iki yana sallayarak. Böyle düşünmesi canımı yakmıştı. Gözlerim yanıyordu gözyaşlarımı tutmaya çalıştığım için.
Alay eder gibi güldü ve sinirli bir şekilde ileri geri yürümeye başladı. "Şimdi de bir bebek gibi ağlayacak mısın yani? Kurtulma yöntemin bu mu? Kendini acındırarak mı çözüyorsun sorunları. Tam senden beklenecek hareket."
Nasıl böyle konuşabiliyordu? Beni ne kadar tanıyordu ki? Yıllarca yanımda olmamasına rağmen nasıl böyle bir yargıda bulunuyordu.
Kendimi daha fazla tutamadım ve gözyaşlarımı serbest bıraktım. Hala kafamı iki yana sallayıp "Hayır."diye sayıklıyordum. Ama o durmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Re-Hope (SpideyPool)
FanfictionPeter Parker'ı kimse sevmemişti. Ne annesi ne de babası. Sevgi nedir bilmiyordu tâki Wade Wilson hayatına girene kadar. ********** "Peter, biliyor musun popon çok güzel." "Ne?!" "Hayır dur bu olmadı. Başka bir iltifat bulmam lazım. Buldum! Biliyor m...