XXXIX

2.2K 204 330
                                    

Esmer adam ışıklar içindeki göz alıcı şehir manzarasını izlerken aklında Peter vardı. Şu an ne yapıyor? Nerede? Kiminle? İyi mi? Soruların sonu gelmezken aynı zamanda pişmanlıkta hissediyordu. Onu çok üzmüştü ve nasıl telafi edeceğini bilmiyordu. Kendisini affetmezse ne yapacaktı?

Derin bir iç çekip arkasına döndüğünde kendisini izleyen sarışın adamı gördü. "Hey! Neden hala uyumadın sen?" diye sordu ona doğru yürürken.

"Uyku tutmadı. Ben de senin yanına geleyim dedim. Odana baktım ama yoktun. Sonra Jarvis burada olduğunu söyledi. Peki sen burada ne yapıyorsun?"

"Düşünüyordum ve kafamı dinliyordum. Bu kule sadece geceleri sessiz oluyor bilirsin."

"Tony bu kadar düşünme. Kendini çok yıpratıyorsun." Esmer adam sarışının tam karşısında durup mavi gözlere dikti kahvelerini. "Elimde değil Steve. O benim oğlum." Sarışın, bakışlarını ondan çekip önündeki şehir manzarasına baktı. "Bizimle ilk tanıştırdığında oğlum bile diyemiyordun. Peter öfkeli olmak da haklı. Onu çok kırdın."

Tony aniden yüzüne çarpılan sözlerle donup kaldı. Steve birkaç saniye sonra ne dediğini fark edip "Aman tanrım Tony üzgünüm. Öyle demek istemedim! Ben sadece, birden ağzımdan çıktı.." diye özür dilemeye başladı. Esmer adam ise sakince gözlerini kapatıp zaten az olan mesafeyi kapattı ve Steve'e sarıldı. "Sorun değil sevgilim, haklısın. Peter'da haklı. Haksız olan benim ve kendimi savunacak hiçbir mazeretim yok." Sarışın olan da kendisine sarılan bedene doladı kollarını.

*SÜRPRİİİİZ* İkisi bir süredir birliktelerdi, evet. Yılbaşı gecesi olan yakınlaşmadan sonra ilişkileri biraz garip bir hal almıştı. Eskisi kadar kavga etmiyorlardı ve Tony yüzbaşı ile sürekli flört ederek konuşuyordu. Steve ise fazla utangaçtı ama hoşuna gidiyordu. Lanet liseli aşıklar gibiydi ikisi de.

Bir süre önce de ciddi bir kavganın ortasındalarken Tony en sonunda patlayıp ona aşık olduğunu itiraf etmiş ve dudaklarına yapışmıştı ve ondan karşılık aldığında resmen bir çocuk gibi mutlu olmuştu. Şimdi de sevgililerdi işte.

Henüz kimsenin haberi yoktu, ekibin bile. İlişkileri tam olarak oturduğunda açıklamayı düşünüyorlardı. Ayrıca çocukların tepkisi ne olur bilmiyorlardı. Tony olumlu karşılayacaklarını biliyordu ama bunu Steve'e bir türlü anlatamıyordu. Yüzbaşı sürekli endişeleniyor ve gereksiz kuruntu yapıyordu.

Steve, toprak ve nane kokan saçları öpüp "Bu ikiniz için de zor Tony." dedi. "Sizin içinizde çocukluğunuzdan kalan derin yaralar var. Aslında birbirinize o kadar benziyorsunuz ki. Onu anlayabilecek tek kişi sensin, inan bana. Korktuğunu biliyorum ama artık bunu bir kenara bırakmalısın. Sen Howard gibi değilsin, asla olamazsın. İnsanları düşünüyorsun ve onlar için endişelisin. Önemsiyorsun öyle görünmese bile. Kocaman bir kalbin var ve hepimizi korumaya çabalıyorsun. Ayrıca harika bir babasın. Unutma herkes hata yapar. Sen yaptığın hataların farkındasın ve bu herkesin yapabildiği bir şey değil. Anthony Edward Stark, sen hayatımda tanıdığım en harika adamsın."

Tony kafasını yasladığı göğüsten çekip dolu gözleri ile baktı sarışın olana. "Teşekkür ederim," diye fısıldadı. "Yanımda olduğun için, beni sevdiğin için, gördüğün için, anladığın için, çok teşekkür ederim." Ardından uzanıp dolgun dudaklara bastırdı kendi dudaklarını. Birkaç saniye sonra geri çekildi ve Steve'in elini tutup asansöre doğru yürümeye başladı.

"Peter'ın güvende ve iyi olduğuna eminsin değil mi?" diye sordu koridorda ilerlerken. "Evet onu kendim bıraktım. Şu anda arkadaşının evinde. İstersen yarın gider bakarım."

"İyi olabilir. Keşke Harry'nin yanına gitseydi. En azından nasıl olduğunu bilirdim. Şu gittiği arkadaşının adı neydi bu arada?"

"Wade'di sanırım. Wade Wilson." Asansöre binip kapıları kapandığı sırada "Jarvis," diye seslendi yapay zekaya. "Wade Wilson ile ilgili her şeyi araştır, en küçük ayrıntıya kadar bilmek istiyorum. Sabah hazır olsun."

Re-Hope (SpideyPool)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin