Dokuz yıl önce:
Küçük çocuk heyecanlı bir şekilde eve girdi ve kapıyı kapattı. Okuldan buraya kadar durmadan koştuğu için nefes nefeseydi. Hızla ayakkabılarını çıkarıp içeri doğru koşturdu. Bir yandan da annesine sesleniyordu.
"Anne, anne nerdesin? Anne." Koltukta oturmuş bir yandan içkisini yudumlayıp bir yandan da sigarasını içen kadını görünce hemen yanına adımladı.
Kadının kendisine öfkeli gözlerle baktığını görünce hemen hatasını anlayıp başını yere eğdi. "Üzgünüm ben efendim diyecektim. Öyle demek istemedim."
Kadın sigarasından bir nefes daha çekip "Ne var yine? Niye bağırıp duruyorsun?" dedi. Sesi karşısındaki çocuktan iğrenir gibi çıkıyordu.
Küçük çocuksa bunu hiç umursamadan az önceki gülümsemesini tekrar dudaklarına yerleştirdi. Bu kadar gülmezdi aslında, şu an nadir anlardan biriydi.
"Şey..bugün öğretmenim dedi ki şey iki gün sonra okulda eğlenceler olacakmış. Orada bir sürü oyunlar ve yarışlar olacakmış. Çocuklar yarışmalara babaları ile katılmak zorunda ve-ve bende katılmak istiyorum."
"Peter sen aptal mısın, ha? Etrafına bir bak baban burada gibi mi duruyor? Yada ne zaman burda oldu. O yoktu ve bundan sonra da olmayacak. Şu küçük beynine sok artık. O piç herif gelmeyecek çünkü sen onun umurunda bile değilsin."
Peter'ın gözleri hafif dolmuş, gülüşü ise buruk bir hal almıştı. Yine de bir umut devam etti. Annesine inanmıyordu. Babası gelecekti biliyordu.
"Ama babalar çocuklarını sever. Gelecek o. Sadece..onu bir kerecik arasak olur mu? Belki o-onu ne kadar özlediğimi bilmiyordur yada beklediğimi. Ararsak gelir belki. Lütfen efendim sadece bir kerecik. Yalvarırım." Çaresizce konuştu ancak bu kadını daha çok sinirlendirmekten başka bir işe yaramadı.
Peter daha yedi yaşındaydı. Okula bu sene başlamıştı ve pek arkadaşı yoktu. Dersleri güzeldi okulu seviyordu. Ancak kimseyle konuşmuyordu. Aslında o istiyordu konuşmayı ancak diğer çocuklar nedense kendisinden uzak duruyorlardı.
Yine de mutlu olmaya çalışıyordu. Çünkü hala sevgiye inanıyordu ve birilerinin onu sevebileceğine. Annesininde bir gün onu sevebileceğine inanıyordu, babasının bir gün geleceğine de. Çünkü hala küçük bir çocuktu.
Bir anda yanağına inen sert darbe ile dengesini kaybedip yere düştü küçük bedeni. Annesi daha o ne olduğunu anlayamadan yakalarından kavrayıp bir tokat daha attı küçük çocuğa.
"Bana bak velet bir daha o adamdan bahsedersen seni öldürürüm anladın mı? O yok, gelmeyecek. Bizi terk edip gitti anla artık. Bir daha baba diye bir kelime edersen benim yanımda parçalarım seni. Anladın mı? Aptal!"
Hem bağırıyor hem de yerde yatan bedene rastgele vuruyordu. Çocuk ise ağlayıp yalvarmaktan başka bir şey yapamıyordu. Kafasını minicik elleri ile korumaya çalışırken "Hayır, lütfen d-dur anne. Yal-varırım. Özür dilerim lütfen. Ah, ha-hayır. Lütfen vurma. Anne canım ac-acıyor yalvarırım." dedi zar zor.
Ancak kadım onu duymuyordu bile. Bir süre sonra Peter'ın çırpınışları durdu ama annesi durmadı ve ona vurmaya devam etti.
Kadın öfkeliydi. Çok öfkeliydi hemde onu bir çocukla ortada bırakıp giden adama. Ve lanet bir şekilde Peter ona çok benziyordu. Bütün öfkesini sadece Peter'dan çıkarıyordu. Sanki her şeyin suçlusu oymuş gibi.
Dakikalar sonunda durduğunda yerde hareketsiz bir şekilde yatan çocuğa her zaman ki iğrenti dolu bakışlarını atıp "Senden nefret ediyorum. Umarım geberip gidersin de bende senin gibi bir pislikten kurtulmuş olurum." dedi tükürürcesine. Ardından çıktı odadan. Biraz sonrada dış kapının sesi duyuldu boş evde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Re-Hope (SpideyPool)
FanfictionPeter Parker'ı kimse sevmemişti. Ne annesi ne de babası. Sevgi nedir bilmiyordu tâki Wade Wilson hayatına girene kadar. ********** "Peter, biliyor musun popon çok güzel." "Ne?!" "Hayır dur bu olmadı. Başka bir iltifat bulmam lazım. Buldum! Biliyor m...