Okuldan çıktıktan sonra arabaya binmemiş yürüyerek bir kafeye gelmişlerdi. Peter ve Liz arkalarında onları takip eden iki çocuktan habersiz gülerek sohbet ediyor ve içeceklerini yudumluyorlardı.
Harry ve Wade ise onları adım adım takip etmişlerdi. Kafeden çıktıktan sonra sokakta biraz yürümüş sonra pastaneden taze kruvasan alıp bir banka oturmuşlardı.
Wade onların arkasında ki kalın gövdeli ağacın arkasında söylenip kıskançlıktan deliriyor Harry'de onu zapdetmeye çalışıyordu.
"Görüyor musun? Kruvasan aldılar. Böyle randevu mu olur be? Aptal kız! Şimdi delireceğim nasıl yaklaşıyo benim minik örümceğime. Yok ben bunu öldürcem."
Tam onlara doğru gidecekken Harry son yirmibeş-otuz defadır olduğu gibi onu durdurdu. "Saçmalama Wade. Peter ondan hoşlanıyorsa buna karışamazsın. Şu an onları takip etmemiz bile saçma. İstediği insanla yakınlaşabilir."
"Harry, benimle mantıklı mantıklı konuşup da sinirlerimi bozma. Kıskanıyoruz şurda yani. Hem olmaz öyle bir şey. O kızdan hoşlandığı falan yok onun."
Bakışlarını tekrar Liz ve Peter'a çevirip yanında konuşup duran genci duymazdan geldi. O sırada Peter'ın dudağının kenarında kalan çikolatayı eli ile silen Liz'i görünce öfkeyle ileri atılıp "Peter!" diye bağırdı.
Harry onu son anda ensesinden yakalayıp ağacın arkasına geri çekti ve ikisi de yere düştü.
Peter ismini duyar gibi olduğunda arkasına döndü ancak kimse yoktu. Sonra etrafına bakındı yine kimseyi göremeyince tekrar Liz'e döndü. Oysa Wade'in sesini duyduğuna yemin edebilirdi.
Harry ayağa kalkıp pantalonunda ki tozları silkeledi. Wade ise sinirinden gram kaybetmeden "Niye tutuyorsun lan sikik. Bıraksaydında kırsaydım şu kızın parmaklarını teker teker."dedi.
"Saçmala, bir kadına mı vuracaksın?"
"Eğer benim Peter'ımın o güzel incecik dudaklarına dokunursa anasını bile sikerim!"
Harry dayanamayıp saçlarını çekiştirdi ve bıkmışlıkla "Neden bu grubun beyni benim ki? Neden azıcık mantıklı olamıyorsun. Yemin ederim kendimi asacağım en sonunda." diye söylendi.
O sırada diğer ikili ayaklanmış hatta uzaklaşmışlardı. Neredeyse gözden kaybolacaklardı. Wade bunu fark edince hemen kalktı ve koşar adım peşlerinden gitmeye başladı.
Harry'de 'uslanmaz bu salak' diye düşünüp onun peşine takıldı. Yirmi dakika kadar sonra bir evin önüne gelmişlerdi. Biraz daha konuşup vedalaştıktan sonra Liz eve girdi.
Peter ise Wade ve Harry'nin saklandığı yere doğru yürümeye başladı. Onları fark etmişti. İsmini duyduğunda emin olamamıştı ama bir daha baktığında ikisini de görmüştü ve güzel bir azarı hak ediyorlardı.
Peter'ın kendilerine doğru geldiğini gören Harry endişeyle saklandıkları arabanın arkasına iyice sindi.
"Eyvah, buraya doğru geliyo. Kesin bizi gördü. Şimdi ne yapacağız? Çok kızar mı ki? Siz burada ne yapıyorsunuz diye sorarsa ne cevap vereceğiz?"
Wade ona göz devirip ayağa kalktı. "Of Harry ne abarttın. Seni görende cinayet işlerken yakalandın falan sanar. Kalk hadi, fark etmediyse bile şu an beni gördü zaten."
Cümlesi bitince Peter'da onların yanına varmıştı.
"Siz ikiniz ne yapıyorsunuz burada. Neden bizi takip ettiniz?" Harry'de saklandığı yerden çıkıp esmer gence gülümsedi ve hafifçe el salladı.
"Çünkü o pis kızın sana herhangi bir yakınlıkta bulunma, öpüşme, koklaşma, elleşme, sarılma, el ele tutuşma, gibi şeyler yaptığı an yada yapmaya teşebbüs ettiğinde onu hemen orada öldürebilmek için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Re-Hope (SpideyPool)
FanfictionPeter Parker'ı kimse sevmemişti. Ne annesi ne de babası. Sevgi nedir bilmiyordu tâki Wade Wilson hayatına girene kadar. ********** "Peter, biliyor musun popon çok güzel." "Ne?!" "Hayır dur bu olmadı. Başka bir iltifat bulmam lazım. Buldum! Biliyor m...