18. Bölüm-Melek

177 13 54
                                    

Oldukça gecikmiş bir bölümle karşınızdayım, hepinize iyi okumalar...
NOT: Multide bölüme uygun olduğunu düşündüğüm bir şarkı ve Kumsal ile Defne var 🤗

Ferhat denilen kişi kendini tanıtırken Hira şaşkınlıkla "Bildiğimiz bomba mı?!" diye sordu.

Alparslan ilk askerlik yapmaya başladığı zaman ben de şok geçirmiştim duyunca ama şimdi çok normal geliyordu.

"Evet?" Ferhat da en az Hira kadar şaşkın görünüyordu. Onlar konuşmaya devam ederken Hira şaşkınlıkla bana döndü. "Kumsal gerçekten bomba mı imha ediyorlar?"

Geldiğinden beri ilk defa sohbete bu kadar dahil olduğu için heyecanlanmıştım. "Evet, ilk duyduğumda ben de şok geçirmiştim!"

Hira tam ağzını açacaktı ki bir an durup omuz silkti. "Aman neyse, bana ne sonuçta..."

Ben sıkıntıyla iç çekerken Eylül ile göz göz geldik. O da en az benim kadar üzgün görünüyordu. Hira nasıl eski haline dönecekti? Ya da dönebilecek miydi?

Alparslan'ın bağırmasıyla yerimde sıçradım. "Kartal timi benimle gelin!"

Herkes kalkarken Aylin'in kaldığını fark etmemle usulca oturduğum koltuktan kalkıp Aylin'in oturduğu koltuğa oturdum. Tam konuşmaya başlayacaktım ki Alparslan tekrar bağırdı. "Aylin! Sen timde değil misin?"

Aylin de kalkıp giderken sinirlenerek koltuğa vurdum.

"Kumsal? Ne oldu?" Omuz silktim hızla. "Bir şey yok, tozluydu biraz, gitsin diye yaptım."

Annem şok içinde bana baktı. "Neresi tozluydu?! 7 defa tozunu aldım ben oranın! Nasıl tozlanmış olabilir?!"

Hepimiz gülerken annem de gülüyordu. Bu sırada içeriden Alparslan'ın bağrışı geldi. "Ali! Bu hata nasıl oldu?! Çabuk söyle bana!"

Aklıma gelen şeyle buz kestim. Yoksa... Baskın konusundaki yanlışlıktan mı bahsediyorlardı?

Kısa bir süre sonra tekrar Alparslan'ın sesi yankılandı. "Ali! 200 tane şınav istiyorum!"

Bu sefer de Eylül dehşete düşmüştü. "200 mü dedi o?!" Başımı salladım. "Bak buna ben bile alışamadım."

Biz hep birlikte konuşurken Alparslan da içeri gelmişti ama bayağı yorgun gözüküyordu. "Alparslan, hadi git yat sen artık."

Hemen itiraz etti. "Olmaz Kumsal, iyiyim ben hem."

Ona ters bir bakış attım. "Daha iyileşmedin, bilmem farkında mısın; o yüzden çabuk gidip yatıyorsun!"

Alparslan iç çekerek odasına çıkarken zafer kazanmış bir edayla arkasından bakıyordum.

"Çok seviyorsun onu, değil mi?"

İrkilerek arkamı döndüğümde hüzünlü gözlerle bana bakan Ata'yı gördüm.

"Tabii ki seviyorum. Ama abim gibi." Bunu söylemek benim için zordu. Ben yutkunurken acıyla gülümsedi Ata. "Eminim öyledir."

O içeri geçerken kafam karışmış bir şekilde arkasından baksam da Ayla'yı görünce bütün dikkatim dağıldı. "Ayla, gel bakayım sen bir odama. Asena, sen de gel, eminim ki haberin yoktur. Hira, siz de gelsenize."

Onları çağırdıktan sonra odama geçtik. Hep birlikte yerdeki küçük minderlere oturduğumuzda "Benim canım yengem? Başla bakalım anlatmaya?" dedim hemen.

Ayla gözleri kocaman olarak bana baktı. "Kumsal! Yengem deme, abim duyacak şimdi!" Asena ise şaşkın bir şekilde Ayla'ya bakıyordu.

Ayla olanları en ince ayrıntısına kadar anlatınca ben romantik moduma bürünerek onu dinliyordum. Asena ise farklı bir yere takılmıştı: "Ayla! Sayamadığın kadar dönme dolaba ve bir sürü şeye bindikten sonra çocuk gidip pamuk şeker ve kağıt helva yemez tabii ki! Tamam, sen her birinden ikişer tane yersin, senden beklenir, o ayrı!"

ÇocuklarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin