Mert de şok olmuştu.
"Ne demek Onur yok?" Cevap vermeme izin vermeden hızla yanımdan ayrılıp evin içinde bağıra bağıra Onur'u aramaya başladı. "Onur! Oğlum! Neredesin oğlum?!Onur!"
Bir süre sonra bembeyaz bir suratla yanıma geldi. "Nereye gider bu çocuk?"
Gözyaşları içinde başımı salladım. "Bilmiyorum... Hepsi benim suçum. O kadar üstüne gitmemeliydim..."
Mert çaresizce bana sarıldı. "Tabii ki senin suçun değil Defne. Olur mu öyle şey? Onur normalde de zor bir çocuk. Bunun için kendini suçlama."
Başımı salladım ve ona daha sıkı sarıldım.
Bir anda duyduğumuz sesle irkildik. "Ne yapıyorsunuz anne?" Bu sesin sahibi Ege'ydi. Ben gözlerimi silmeye çalışırken Mert de Ege'ye durumu açıklamaya çalışıyordu. "Bir şey yok oğlum, hadi git yat sen."
Ege inanmayarak başını salladı. "Yok olmaz. Kardeşlerime mi bir şey oldu yoksa?"
Mert kafasını salladı. "Yok oğlum, dedim ya bir şey yok diye. Hadi git yat sen."
Ege inanmamıştı ama Mert'in sözünü dinleyerek gitti.
Mert de endişeli bir şekilde bana döndü. "Çok fazla uzaklaştığını sanmıyorum. Ben çıkıp biraz sokağa bakayım, sen de Oğuz abileri ara. Belki onlara gitmiştir."
Başımı salladım hızla. "Tamam, git sen."
Mert hızla ceketini giymeye başladı. Çıkarken yanağıma ufak bir buse kondurdu. "Üzme kendini, tamam mı?Bulacağız onu."
Başımı salladım o çıkarken ama hiç ikna olmamıştım. Onur nereye gidebilirdi ki? Ya sokağa çıktığında biriyle karşılaştıysa? Ya onu kaçırdılarsa?
Kalbimin atışı hızlanmıştı. Derin derin nefesler alarak kendimi toparlamaya çalıştım. Biraz sakinleştikten sonra Ege'nin odasına gidip ona baktım. Mışıl mışıl uyuyordu.
Onun odasından çıkıp salona gittim ve telefonumu elime alıp abimi aradım.
Bir süre çaldıktan sonra abim cevapladı "Alo?"
Hemen "Alo abi? Onur orada mı?" diye sordum. Bekleyecek halim yoktu.
Abim kafası karışık bir şekilde "Onur mu? Bize mi gelecekti? Neden yalnız gönderdiniz ki?" dediğinde başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
"Defne? Sen iyi misin?" Ağlayarak "Abi Onur yok." dedim. Abim şok olmuştu.
"Nasıl yok? Nereye gitti?" Ağlaya ağlaya ona olanları anlatmaya başladım.
"Ben hemen çıkıyorum Defne. Sen sakin kalmaya çalış ve Ege'ye hiçbir şey belli etme. Sahra'ya da söyleyeceğim. Belki bizim eve gelir."
Başımı salladım. "Tamam abi." Abim
"Ben sana haber vereceğim. Taman mı?" diye sordu.Tekrar "Tamam abi." dedim ve kapattık.
Ağlıyordum.
Nereye gidebilirdi? Bu saatte nereye giderdi? Ya yolda biri onu kaçırsaydı?Ya bir şey olsaydı? Ya evsizler onun yalnız olduğunu fark etseydi? Ya... Ya onu bir daha hiç bulamazsak?
Ben düşüncelerle boğuşurken telefonum çalmaya başladı. Arayan Mert'ti. Heyecanla açtım telefonu.
"Alo Mert? Buldunuz mı Onur'u?"
Mert'in çaresiz sesi yankılandı telefonda. "Hayır aşkım. Oğuz abiyle buluştuk, polise gidiyoruz şimdi."
Dizlerimin bağının çözüldüğünü hissettim. Zar zor koltuğa tutunarak oturdum. "Alo?Defne?" Sesim fısıltı olarak çıkmıştı. "Buradayım."
Mert derin bir nefes aldı. Ne kadar üzgün olduğu sesinden anlaşılıyordu.
"Aşkım, Onur'u bulacağız. Sen merak etme. Tamam mı?" Hüzünle gülümsedim. "Tamam."Ne kadar çaresiz ve umutsuz olduğu sesinden anlaşılıyordu ama hala beni teselli etmeye çalışıyordu.
Telefonu kapattıktan sonra Ege girdi kapıdan. "Anne?"
Hızla toparladım kendimi. Ege'ye hiçbir şey belli etme gibi bir niyetim yoktu. "Efendim anneciğim?"
Ege dudaklarını büzerek baktı bana. "Abimle babam nerede?"
Şimdi ne diyecektim ona? Abin kardeşlerinin doğmasını istemediği için evden kaçtı, babanla dayın da onu bulmaya çıktılar mı diyeceğim?
Hafifçe boğazımı temizleyip konuşmaya başladım. "Canımın içi, abin biraz hasta olmuş. Baban onu hastaneye götürdü."
Gözleri büyüdü kuzumun. "Hasta mı olmuş? Nesi varmış? Çok mu hasta olmuş?"
Gülümsedim ve onu kucağıma aldım. "Hayır tatlım, çok hasta olmamış. Merak etme, baban aradı beni az önce, abin çok iyiymiş."
Ege de gülümsedi ve kafasını göğsüme yasladı. "Tamam o zaman." Ona daha sıkı sarıldım. Onur'u koruyamadım, bari Ege'yi koruyabileyim...
Hafif bir sarsıntıyla gözlerimi açtım.
"Onur! Oğlum uyandırma anneni."Bu sözlerin üstüne gözlerim fal taşı gibi açıldı.
"Onur!" Hızla yerimden doğrulduğumda başım döndü ama durmadım. Onur tam karşımda, sapasağlam bir şekilde duruyordu.
"Anneciğim,buradasın." Hıçkıra hıçkıra ağlayarak onu kendime çektim ve sımsıkı sarıldım. Onur da bana sarıldı. "Anne, özür dilerim."
Ona daha da sıkı sarıldım.Tabii bu ne kadar mümkün olabilirse."Asıl ben özür dilerim bebeğim. Senin istediğini yapmalıydım. Seni asla üzmemeliydim."
Mert'in gerildiğini hissettim ama görmezden geldim. Onur istemiyorsa bu iki bebek doğmayacaktı.
Onur'u hafifçe kendimden uzaklaştırıp dikkatlice inceledim. Saçları hafif dağılmış, gözleri de biraz kızarmıştı ama çıkarken montunu aldığı için soğuk değildi.
Ona tekrar sarılırken Onur benden hafifçe uzaklaştı. "Anne ben kardeşlerimi istiyorum."
Şaşırmıştım."Anneciğim lütfen doğruyu söyle bana. İstiyor musun kardeşlerini?"
Onur kafasını salladı. "Emin misin?" Tekrar kafasını salladı.
"Çok eminim. İkisini de istiyorum."
Çok mutlu olmuştum. Mert de çok mutluydu. Gelip sıkıca sarılan bize sarıldı. "Hadi, gel Onur, sen bir duş al."
Mert yorgun bir şekilde odaya giderken ben de Onur'u hızla duşa soktum. O duştan çıkınca giyinmesine yardım ettim ve yatağına yatırdım. "İyi geceler anneciğim."
Yanağından öperek "İyi geceler bebeğim benim." dedim ve ışıkları kapatıp odasından çıktım.
Odamıza gittiğimde Mert çoktan üstüne değiştirmiş,yatağa uzanmıştı.
Onun yanına uzandığımda uyuma numarası yaptığını anladım. Yatağa yatmamla dönüp bana sarılması bir oldu.
Gözleri hala kapalıydı. "Mert, ne yapıyorsun?"
Gözlerini açmadan cevap verdi. "Uyuyorum."
Gülerek ona sarıldım.Birlikte sarılırken uyuyakalmışız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuklarım
Narrativa generaleDefne, çocuklarına aşık bir kadın. Şefkatli, merhametli... Oğulları Onur ve Ege için canını bile verir. Bu onun hikayesi...