66. Bölüm-Kan Verme

57 5 30
                                    

Seelaaammm!! Ben geldim hem de uuupuuuzuun bir aradan sonra! Umarım siz de beni özlemişsinizdir çünkü ben sizi, hikayeyi ve karakterleri çoook özledim!

Hiç uzatmadan bölüme geçiyorum, şarkıyı açmayı unutmayalım, hepinize keyifli okumalar...

Kumsal'dan...

Çığlık atarak kendimi kurtarmaya çalışırken duyduğum cani kahkahalar daha da dehşete düşmeme sebep oluyordu. "Bıraksana beni be! Manyak!"

Tüm gücümle bağırsam da hiçbir şekilde sallamadan saçlarımı birbirine karıştırmaya devam ediyordu Eren. "Eren! Bak buradan kalkarsam kötü olacak! Bırak beni! Şu an bir şey yapamıyor olmam yapamayacağım anlamına gelmez!"

Eren gülerek beni sallamazken onu üstümden attım. Tamamen canının sıkılmasından dolayı gelip üstüme oturmuş saçlarımı karıştırıp duruyordu! Manyaktı bu çocuk ya! "Hasta mısın yavrum sen?!"

Eren sırıtıp "Sana hastayım." dediğinde gözlerimi devirdim. "Şu bana yaptığın romantikliği başka herhangi birine yapsaydın şimdiye evlenmiştin, biliyorsun değil mi?"

Eren gülüp "Evet ama başkasına değil sana yapmak hoşuma gidiyor." dediğinde dayanamayıp ben de güldüm. Doğrulup tamamen birbirine girmiş saçlarımı az da olsa düzeltirken saat öğlene geliyordu. 

Bir anlığına Alparslan'ı merak ettim. Uyanmamış mıydı ki daha? Genelde sabahları çok daha erken kalkardı. Aslında saat geç değildi, hatta bana göre erken bile sayılırdı ama Alparslan o kadar erken kalkıyordu ki normalde onun için akşam olmuş bile sayılabilirdi.

Eren'e dönüp "Ben bir Alparslan'a bakayım." dediğimde başını salladıktan sonra muzipçe güldü. "Ben de geleyim mi?" Ona ters bir bakış atıp "Düzgün duracaksan gel." derken söylediğime kendim bile inanmıyordum aslında. Ancak ölürse ve Eren'in cesedini Alparslan'ın yanına götürürsem uslu bir şekilde dururdu. Ki onda bile hortlayıp Alparslan'ı sinir edebileceğinden şüpheleniyordum da neyse.

Birlikte odadan çıkıp Alparslan'ın odasına giderken Batı, Doğu ve Hira'yla karşılaştık. Hira Doğu'nun kucağında çırpınarak Batı'nın kafasını ısırmaya çalışırken Batı gülüp onu daha da sinir ediyordu.

Sessizce arkalarından yaklaşıp Batı'nın sırtına atlayıp omzunu ısırdığımda Hira zaferle kahkaha attı. Elbet bir bildiği vardı Batı'ya saldırdıysa.

Batı çığlık atarak olduğu yerde döndüğünde ben de onunla birlikte savrulurken kahkahalarla gülüyordum. "Sen nereden çıktın be yer cücesi?!"

Yer cücesi mi? Pardon? "Sen kime yer cücesi diyorsun lan?!" Eren öfkeyle bağırıp tek hamlede Batı'yı yere devirdiğinde tek sorunumuz benim de Batı'nın sırtında olduğumu unutmuş olmasıydı.

O altta, ben üstte yere yapıştığımızda ben gülerken Batı altımda çığlık atmaya devam ediyordu. "Vicdansız mısınız siz ya?! Altta kalanın canı çıksın mı oynuyoruz burada?!"

Ben bilerek onun üstünde biraz tepinip yerden kalkarken Doğu da ona tutması için elini uzattı. "Abartma Batı, hani yer cücesi diyordun az önce kıza? Ne oldu da birden bu kadar ağır geldi sana Kumsal?"

Doğu'nun sözleriyle Batı dramatik bir şekilde bayılıyormuş gibi yaptı. "Sen de mi sırtımdan vuruyorsun be ikiz? Öyle olsun!"

Biz gülerken "Ay ben Alparslan'a bakacaktım." dediğimde Batı sinsice sırıttı. "Biz de mi gelsek?" Kaşlarımı çatıp kesin bir sesle "Hayır." dedim. "Neden sözlümün odasına girmeye çalışıyorsunuz ya? Namusuna mı gireceksiniz adamın?!"

ÇocuklarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin