46. Bölüm-Elma Şekeri

64 8 79
                                    

Selaammm!! Ben geldiiimmmm!! Yukarıya mü-kem-mel bir Guns N' Roses şarkısı bırakıyorum, açmayı unutmayın sakın! O zaman bölüme geçelim, hepinize keyifli okumalar!


Kumsal'dan...

Ege abimin büyük ısrarlarına dayanamayarak yürüyüşe çıkmıştık. Çıktığımız gibi de ikili ikili ayrılmıştık. Hep birlikte dolaşsak Onur abimin bir metre kuralını uygulamak için elinden geleni yapacağını biliyordum hem. Her ne kadar bizim sarmaş dolaş olmamızdan pek memnun olmasa da yapabileceği bir şey yoktu çünkü o da Asena ile öyleydi. 

Geldiğimiz yer bir parktı fakat çocuk parkından çok piknik alanı gibi bir yerdi. Yukarıya iplerle renkli lambalar asılmıştı, köşede de puf koltuklar vardı. Yürüyüş yapılan yerlerin kenarlarında pamuk şeker, kağıt helva ve dondurma satan yerler de vardı. Bir ara buraya Eren ile de gelmeliydim kesinlikle. 

Alparslan kolunu belime sarmış bir şekilde yürürken yorulduğumu hissedince köşede duran bankı gösterdiğimde o da başıyla onaylamıştı. Banka geçtiğimizde sinir olmuştum. Hayır, yani tamam, yaz geldi ama illa ki her yerlerini açmak zorunda mı bu kızlar? Üstüne giydiği şeyle annem bana toz aldırıyordu ya, bez parçası kadar bir şeydi! Şort desen hiçbir yerini kapatmamış! Vallahi bıktım artık ben! Sırf havalar ısındı diye sevgilimizle de mi çıkamayacağız ya? 

Oturduğumuz gibi başımı Alparslan'ın göğsüne yaslasam da gelen geçen bakıyordu hala. Alparslan'a döndüğümde etrafı izliyordu. Kesin kızlara bakıyordur. Gıcık. Pislik. Öküz. 

Ben de öylesine yürüyüş yapacağız diye hazırlanmamıştım yani, öylesine bir kot şort, üstüne de Mickey Mouse'lu tişörtüm. 

Dudaklarımı büzerken kızların Alparslan'a niye baktığını da anlamıştım. Kız kardeşi gibi görünüyordum ben! Maşallah, Alparslan da bana bakmak yerine herkese bakıyordu. 

Kızgın bir şekilde "Alparslan? Sen benimle evlenmeyi istemiyor musun?" dediğimde şaşkın bir şekilde bana dönmüştü. Ne var bunda şaşıracak? Gidip tüm kızlara bakarsa sorarım ben de herhalde yani! 

Kaşlarını çatarken başımı göğsünden kaldırmasam da ben de ona bakıyordum. "O ne demek canımın içi? İstemez olur muyum hiç? Ben ne zamandır bu anı bekliyordum, biliyor musun? Ne kadar zamandır okulunun bitmesini bekledim ben. Daha öncesinde sevgili bile değildik ama ben yine de hep o anı bekliyordum. Hiç mi hissettiremedim sana sevgimi? Fazla konuşmuyorum çünkü zaten her şey planlı, hem benim kendime göre sebeplerim de var. Böyle düşündürdüysem özür dilerim." 

Saçlarımı koklayarak öperken utanmıştım. Kızlara bakmıyordu galiba gerçekten de.

Gülümseyerek "Şey... Hayır, öyle hissettirmedin tabii, benim saçmalamalarım işte. Asıl ben özür dilerim." dediğimde o da sırıtmıştı. Ama bu da kalp yani ya! 

Kenarda gördüğüm kıpkırmızı, adeta 'beni ye' diye bağıran elma şekerleriyle heyecanla Alparslan'a döndüm. "Alparslan, elma şekeri alalım mı?" 

Alparslan ayağa kalkarken "Alırız güzelim ama sana alalım." dediğinde ben de kalkıp elini tutmuştum. Elma şekeri yenmez mi ya? Cık cık cık. 

Elma şekeri satan adamın yanına gelip elma şekerini aldıktan sonra bu sefer oturmadan dolaşmaya başladık. Çok güzel bir yerdi burası ya. 

Ben etrafı inceleyerek giderken Alparslan'ın telefonu çalınca durup "Bir dakika güzelim." demişti. Elini elimden çekerek telefonu açtığında bir yandan elma şekerimi yerken bir yandan da çatık kaşlarla onu izliyordum. Bu saatte kim arardı Allah aşkına? 

ÇocuklarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin