Selaaaammmmmm!!!! Beni özlediniz mi?? Ben sizi, canım karakterlerimi ve yazmayı deli gibi özledim!! O zaman uzatmadan bölüme geçiyorum, hepinize keyifli okumalar...
NOT: Çok coşkulu bir giriş yaptım ama bölüm hiç de coşkulu olmayacak... Belki bir kısmı olabilir gerçi hlsfhjfsdhsadlh
Onur'dan...
Kumsal gittikten sonra da manzara değişmemişti, babam ağlayan Ayla'yı teselli etmeye çalışıyor, annem ise ağlamamaya çalışıyordu. Buna daha fazla dayanamayacağımı hissederek ayağa kalkıp kimseye tek kelime etmeden odadan çıktım.
Kalbim sıkışıyordu sanki, dayanamıyordum. Hani her şey güzel olacaktı? Hep Ege'yi yüreklendirmeye çalışıyor, ona sözler veriyordum. Şimdi ne olmuştu peki? Neredeydi o verdiğim sözler? Kardeşime bile sahip çıkamayacaksam ne işe yaracaktım ki?
Nefes alamadığımı hissedince boynumdaki kravatı çıkarıp odanın bir köşesine fırlattıktan sonra gömleğimin düğmelerinden birkaçını açtım. Nihayet rahat bir nefes alabilmiştim. Evet, ben rahat bir nefes almıştım ama ne Ege ne de Kumsal alabilmişti... Onlar mutlu olmadıktan sonra benim evlenmemin, hayatımın aşkıyla birlikte kendi evimize çıkacağımız için heyecanlı olmamın ne anlamı kalıyordu ki?
Birden birinin elimi tutmasıyla irkilerek ona doğru döndüğümde Asena bana bakıyordu. O kadar dalmıştım ki geldiğinin bile farkında değildim. Şimdi Ege de hapishanenin duvarlarına bakarak dalıyordur belki. Ama onu daldığı düşüncelerden sıyırmak için elini tutacak Ayla yoktu yanında...
Bu düşünce içimi sızlatırken gözümden tutamadığım bir damla yaş süzülmüştü. Asena'nın yanında ağlamaktan utanmıyordum. Zaten birbirimizin her halini bilmeyeceksek, en kötü anlarımızda duygularımızı birbirimize açmayacaksak eş olmanın ne anlamı vardı ki?
Asena hızla uzanıp gözyaşımı silerken titrek bir nefes aldım. Onun yanında ağlamaktan utanmasam da hep güçlü olmak istiyordum. Daha doğrusu, hep mutlu olmak istiyordum. Güçlü olmak ya da ağlamamak için uğraşmak yerine kahkahalarımızı tutmaya çalışmak istiyordum.
Baş parmağıyla yavaş yavaş yanağımı okşadığında kapattığım gözlerimi açmamla yüzünde şaşkın bir ifade belirmişti. Gözlerim kızarmıştı muhtemelen.
Elimi tutup sıkarken dudağıma kısa bir öpücük kondurmuştu. O da üzgün gibi görünse de hepimize destek olmaya çalışıyordu benim canım karım. Dayanamayarak ona sarılıp kafamı boynuna gömdüğümde bir kolunu bana dolayarak saçlarımı okşadı. Yanımda olduğu zaman hiçbir şey yapmasına gerek dahi olmadan kendimi olduğumdan daha iyi hissediyordum. Sanki iyileştirici bir etkisi vardı.
Saçlarımı okşamaya devam ederken "Onur..." dediğinde cevap vermesem de onu dinlemeye başladım. "İzin ver senin acını hafifletebileyim. İzin ver, ne hissettiğini az çok hissedebilsem de seni anlayabileyim. İstiyorsan böyle kalalım, nasıl rahat edeceksen öyle olsun. Sadece ben buradayım, unutma. Acını kendin yaşamanı istemiyorum. Benim burada olduğumu unutup yalnızlığa sığınmanı istemiyorum. Hem öyle daha kötü olursun, biliyorum ben seni."
Ona cevap vermediğimde o da başka bir şey söylememişti. Başımı dizlerine koyarak uzandığımda yavaş yavaş saçlarımı okşarken tek kelime bile etmiyorduk. Bir süre öyle kaldıktan sonra sessizliği Asena bölerken "Onur, yarın senin uçuşun var mı?" dediğinde başımı iki yana sallamamla "Güzel." dedi. "Benim de nöbetim yok. Dışarı çıkalım mı yarın? İstersen evlere de bakabiliriz?"
Amacının bu olmadığını, kafamı dağıtmak için uğraştığını bilsem de bir türlü ona odaklanamıyordum. Kim bilir Ege ne yapıyordu? Şimdi neler düşünüyordu? Belki de hata ediyordum. Anlatmam lazımdı Asena'ya. Hep onun bana anlatmamasından şikayet etmez miydim? Şimdi aynı şeyi ben yapıyordum. Halbuki anlatmak, yükünü paylaşmak, azaltmak, hafiflemek demekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuklarım
Narrativa generaleDefne, çocuklarına aşık bir kadın. Şefkatli, merhametli... Oğulları Onur ve Ege için canını bile verir. Bu onun hikayesi...