"Ege, okuma kitabını yanına aldın mı?"
Sorduğum soruyu duymazdan gelerek babasına döndü. "Babacığım kolluklarımızı aldın mı?"
Sinirle ona döndüm. "Ege, çabuk o kitabını alıyorsun yanına!"
Masum bakışlarla bana dönerken üzerimdeki etkisini arttırmaya çalışarak gözlerini kırpıştırdı. "Anneciğim, iki günlüğüne gittiğimiz bir yere kitap götürmek saçma değil mi sence de?"
Gözlerimi kısarak ona döndüm. "Hadi Ege, hadi anneciğim. Al o kitabını yanına. Söz çok fazla okutturmayacağım."
Ege oflayarak odasına giderken Onur geldi yanımıza.
Onur... Hala olayın şokunu üstümden atamamış olsam da bunu belli etmemeyi başarıyordum. Bence o da bize belli etmiyordu ama hala etkisi altındaydı. Çoğu zaman kucağımda uyuyakalıyor, odasına taşırken korkuyla uyanıyordu. Korkmakta da haklıydı. Hayatım boyunca o kadar korktuğum bir an daha hatırlamıyordum. Onu odasında bulamayışım, Mert'in yanıma gelip ne olduğunu sorması,bonun da Onur'u bulamaması... Hiçbir şey umurumda olmamıştı o an. Onur'u bulmak için her şeyi yapabilirdim. Dünya yansa farkında bile olmazdım.
"Hayatım, iyi misin?" Mert'in sorusuyla kendime geldim.
"İyiyim hayatım, hazır mısınız?"
Mert kafasını sallayınca derin bir nefes aldım.
"O zaman tatile gidiyoruz!"
"Gelin, güneş kremi süreyim size."
Bu sözümün üstüne hepsi homurdanmaya başladı
"Hadi ama anne!"
Duymazdan gelerek Onur'u kendime çektim ve her tarafına güneş kremi sürdüm. O denize girerken Ege'ye de sürdüm ve onu da yolladım. En son da Mert'e sürdüm ve o da gitti.
Aslında kaldığımız otelde havuz vardı ama çocukların tamamen oraya takılı kalmasını istememiştim, bu yüzden denize gelmiştik.
"Merhaba, ben Pelin."
Kafamı kaldırıp yanıma gelen kişiye baktım. "Merhaba." Uzun, kahverengi, düz saçları ve masmavi gözleri vardı.
"Çocuklarınızı gördüm, kızım da onlarla oynamak istedi. Belki ben de sizinle vakit geçiririm diye düşündüm." Utanmış gibi görünüyordu.
Gülümseyerek elimi uzattım hemen.
"Çok iyi düşünmüşsünüz. Ben de Defne." Denizde hep birlikte oynayan bizimkileri göstererek saydım. "En büyük oğlum Onur. Kahverengi saçlı, yeşil gözlü olan. Diğeri de Ege. Küçük oğlum. Bakın, kumral saçlı olan."Pelin gözlerini kısarak baktığım yere baktı. "Evet, gördüm. Yanlarındaki de eşiniz galiba."
Başımı salladım. "Evet, Mert."
Bu sefer o gösterdi.
"Çocukların yanındaki kız, Dünya. Yanlarındaki de eşim Ayaz."Ayaz'ı gösterirken gözleri parlıyordu.
"Çok seviyorsun eşini belli ki."
Utanarak omuz silkti. "Kim sevmez ki?Onunla çok mutluyum."
Gülümsedim. "Ben de..."
Hafifçe gözlerini kısarak bana baktı.
"Yanlış anlama ama... Galiba hamilesin."Elimi karnıma koyarak başımı salladım.
"Evet, ikizler." Şaşkınlıkla elini ağzına götürdü. "İnanamıyorum. Tebrikler!Dilerim sağlıkla kucağına alırsın." Gülümseyerek teşekkür ettim.
Pelin'le sohbetimizi bayağı ilerletmiştik. Bu sırada odalarının da bizim odamızın hemen karşısındaki oda olduğunu öğrenmiştim. Kızı da bizim oğlanlarla çok iyi anlaşıyordu. Ege ile yaşıttı ama Onur ile de oynuyorlardı. Zaten Onur her zaman küçükleri severdi.
"Ayaz, sen Dünya ile Ege'yi havuza götür, ben de Onurla birlikte eşyaları alayım, olur mu?" Ayaz ve Mert havuza inmek için hazırlanıyorlardı. Ben geldiğimizden beri sadece denize ayaklarımı sokmuştum ama şimdi ben de girecektim.
"Aman, Onur kenara tutun!" Onur'un yüzme bildiğini bilmeme rağmen kendimi tutamıyordum. Ege için de sürekli kolluklarının havasını kontrol ediyordum. Ne ara bu kadar paranoyak olmuştum?
"Hayatım, gevşe biraz. Bak Pelin ve Ayaz yanlarından zaten çocukların. Hadi, gel biz seninle birlikte diğer havuza gidelim biraz." Gülümseyerek başımı salladım. Birlikte kaydıraklı havuzdan çıkıp daha sakin olan, klasik havuza gittik.
Otelimiz çok güzeldi. Her zaman sınırsız içecek ve yiyecek vardı. Bundan hepimiz nasibimizi almıştık zaten. 6tane havuz vardı ayrıca.Hepsi de kocamandı. İlki dalga havuzuydu. Uzun bir alana yayılmıştı. Üstünden köprü bile geçiyordu. Bir başkası kaydıraklı havuzdu. Bu biraz daha büyükler içindi. Kaydıraklar döne döne inip büyük bir hızla suya fırlatıyordu binen kişileri. Bir tane daha kaydıraklı havuz vardı, o da çocuklar için olandı. Ege ve Onur ilk geldiğimiz gün defalarca binerek tüm kaydırakları denemişti. Bir tanesi de işte bizim geldiğimiz küçük, sessiz, sakin havuzdu.
Bir süre birbirimize sarılarak gezdik havuzda. Mert ile baş başa vakit geçirmeyi gerçekten çok özlemiştim. Son zamanlarda onu gerçekten çok ihmal etmiştim ayrıca. Bundan sonra uzun bir süre daha ihmal edecekmişim gibi görünüyordu.
Birlikte havuzda eğlenirken tam çıkmaya karar vermiştik ki karnıma giren sancıyla durdum.
"Defne? Biraz daha mı yüzelim?" Mert'in sorusuna cevap verecekken karnıma giren bir başka sancıyla olduğum yerde kalıp çığlık attım. Neler oluyordu?!
Mert dehşetle kollarımdan tuttu.
"Defne..." Havuza baktığımda rengin yavaş yavaş kırmızıya döndüğünü gördüm. Gözlerim kararırken sesler uzaklaşıyordu. Son hatırladığım Mert'in beni çekiştirerek havuzdan çıkarmaya çalışması ve "Söz veriyorum, iyi olacaksın." diye fısıldaması..."Defne... Güzelim, ben buradayım. Aç hadi gözlerini."
Yavaş yavaş gözlerimi araladığımda otel odasındaydık.
Hızla doğruldum. Odada sadece ikimiz vardık.
"Mert, iyi mi çocuklarımız?! Doğruyu söyle bana ne olur. İyiler mi?"
Gözyaşları içerisinde Mert'i kollarından tutup sarsıyordum."Mert, ben onlarsız yaşayamam. İyiler mi, söyle çabuk."
Mert yavaşça kollarımı tutup indirdi ve bana sıkıca sarıldı. "Canım benim, sakin ol önce bir. Onlar iyiler, korkmana hiç ama hiç gerek yok."
Rahatlayarak derin bir nefes verdim ve ona sıkıca sarıldım. Bir yandan da karnımı okşuyordum. "Şükürler olsun. Neyse ki iyisiniz."
Mert sıkıntıyla hafifçe uzaklaştı benden. "Hayatım, bir sorunumuz var ne yazık ki."
Biliyordum. Hissediyordum. İyi olsalar da bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydım.
"Ne var?" Mert derin bir nefes aldı. Gözleri dolmuştu. Bunu söylemenin ne kadar zor olduğunu görebiliyordum.
"Hayatım, düşük tehliken var..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuklarım
Ficción GeneralDefne, çocuklarına aşık bir kadın. Şefkatli, merhametli... Oğulları Onur ve Ege için canını bile verir. Bu onun hikayesi...